akedemi ödüllü russel crowe'un, efsane boksör jim braddock'u canlandırdığı, yine akedemi ödüllü renee zellweger'in başrolü crowe ile paylaştığı, ve yine akademi ödüllü ron howard'ın yönettiği müthiş film.
bir boksörün hayatını anlattığı için klasik bir rocky muamelesi gören ama scorsese'nin efsane racing bull'u kadar efsane olabilecek bir başyapıt. hem görsel hem sanatsal yönetimin harika olduğu, oyunculukların yükseklerde gezindiği gerçek bir hayat hikayesi.
fakirlik, yoksulluk ve zenginlerin dünyasına kafa tutan, onların umudu olan bir kahraman. o kadar çok işlendi ki bu konu onlarca Türk filmi sayabilirim böyle. ama beni bu çok işlenen konunun, bu denli rahatsız ettiği bir film izlemedim. önce jim braddock la kahvaltımı paylaştım kızımla, sonra sağ elim ve kaburgam kırıldı. müthişti, şiddetle tavsiye ederim.
irlanda asıllı efsane boksor, ağırsiklet boks şampiyonu jim braddock 'un hayatının bir parcasının anlatıldıgı film. filmde jim braddock'u russell crowe canlandırıyor. filmin yonetmeni ron howard, yapımcısı ise akiva goldsman'dir. jim braddock'un esini ise renee zellweger oynuyor. boks içerikli duygusal bir film, russell crowe'un oyunculugu ise gene tartısılmaz guzellikte.
dün izlediğim ve gerçek bir öyküden alındığını bildiimden esas oğlanın kazanmak zorunda olmadığı hissi sayesinde heyecanı sürekli üst seviyede tutan film.
koca yürekli bir adamın, babanın ve kocanın hayatın -büyük buhran yılları- zorluklarına karşı verdiği mücadele. şan, şöhret yahut kişisel tatmini için dövüşmüyordu o, tam manasıyla ailesine bakmak için dövüşüyordu. bu yüzden de bazen eli kırık, bazen kaburgası kırık dövüştü.
böyle bir adamın, gerçek bir kahramanın hikayesini anlatıyor film. yoksulluğun ve baba olma sorumluluğunun birleşmesi insana gerçekten olmadık fedakarlıklar yaptırıyor. evinin ısınma masrafını ödeyemeyen jim in boksorler klubune -yahut ne püsür ise- gidip de para "dilenmesi" ne kadar yürek burkucu idi. ama öyle, reklam tabelalarının odunlarını alıp yakacak olarak kullanmak da öyle idi. kızı daha çok et yesin diye, "ben rüyamda çok et yedim ve bu yüzden şimdi de karnım tok" diye payını kızına veren babaya ne denebilir ki...
yahut kocası ringe çıktığında "sen ne vakit yumruk yesen, ben de aynısını hissediyorum, o yüzden maçlarını asla izleyemem" diyen bir kadın, anne, eş. kocası neler çekiyorsa o da aynısını çekiyor, belki de fazlasını...
yönetmeninin, oyuncularının ellerine sağlık o kadar güzel bir iş çıkarmışlar ki, jim ne vakit yumruk yese bir de yüzümüze, yüreğimize yumruk yedik. jim ne zaman kazanmak için saldırsa biz de ellerimizi kaldırdık havaya, yerimizde duramadık.
russel crowe ve renee zellweger oynamamışlar, yaşamışlar karakterleri. yönetmeni de çok iyi iş çıkarmış sağolsun, dövüş sahneleri oldukça gerçekçi idi, seslerle birlikte. filmdeki diyaloglar da oldukça derin, güzel.
başrollerinde russell crowe, renee zellweger ve paul giamatti'nin oynadığı duygusal ve gerçek bir hayat hikayesinden alınma harika bir film.
çaresiz insan kitlelerinin umudu ve ilahı haline gelen braddock un ailesini geçindirebilmek için yaptıklarını konu alıyor.
izledikten sonra sevdiğin kişiye dönüp, "ne olursa olsun yemek yiyebilelim, paramız olsun diye ölümü göze alma. beni bırakıp gitme" diyesin geldiği filmdir.
jim braddock ( russell crowe) başarılı bir boksördür. dolayısıyla kazancı da iyidir. fakat dünyayı sarsan 1929 ekonomik buhranı ile sefaletin kucağına sürüklenir. kendi yemeğinden kısıp çocuğuna yedirir, üç beş dolar kazanacağım diye aç acına maça çıkar, orasını burasını kırar, amelelik yapar.
eski şaşalı günlerinden eser yoktur. hatta o kadar kötü bir durumdadır ki boks arenasının bulunduğu salonda para dilenir antrenörlerden, oradaki maçları ayarlayanlardan.
zamanın en iyi boksörlerinden max baer ile yaptığı boks maçı hayatının seyrini değiştirir. ringte iki kişiyi öldürmüş bu adamı, ilerleyen yaşına rağmen yere serer.
oyunculuğu, senaryosu, görüntüsü iyi bir film. gerçek yaşamdan uyarlanmış. fakat bu uyarlamanın çok da doğruyu yansıttığı kanaatinde değilim. eminim ne max baer, rakibini durmadan karısı üzerinden kışkırtacak kadar şerefsizin önde gideni, ne de jim braddock, o kadar sefalet içinde siniri bozulup da çocuklarına, karısına en azından bir kere sesini yükseltmeyecek kadar peygamber sabrında, ve ne de onun karısı çocuğu hastalıktan kıvranırken ve kocası eve para getiremezken gülümseyebilecek kadar melek.
bir de filmde, senaristin yönetmenin falan, bir seyircinin dünyanın bir başka kıtasında kahkahadan kırılabileceğini düşünmedikleri bir sahne var. pazar günü seni kilisede göremedim johnrepliğinin 'seni kilisede çok özlüyoruz jim' diye dile getirilmişi var ki koptum.
boksörlerle ilgili yapılmış en iyi film. ali yi izlemedim bilemem ama gerçekten müthiş bir film. anlatılan boksörün sonunda kazanan olacağını bilirsiniz çoğu zaman ama bu filmde sonu merak ettirme açısından çok başarılı bir film.
--spoiler--
Corn Griffin e karşı yaptığı boksa geri dönüşünün ilk maçında yumrukları sanki rakibine değil hayata atıyor gibiydi.
--spoiler--
çorba kuyruklarından ağırsiklet şampiyonluğuna yükselişin mucizesi. rocky serisinin her filmi * mükemmel birer boks filmi klasiğidir ama cinderella man gerçek bir yaşam öyküsüdür. süt için, kaplumbağa için dövüşen james j braddock'ın hayat hikayesidir. russel crowe'un döktürdüğü 144 dakikadır.
ilk sinemada izlediğimde bayağı beğendiğim ama acaba sinemada zilediğimden dolayı mı bana öyle geliyor diye düşünmüştüm. bu akşam trt'de tekrar izleyince öyle olmadığına kanaat getirdiğim harika bir film. umutsuzluğa kapılmamanın ne kadar önemli olduğunu göstermiştir bu film. ulan düşünüyorum da kaç kişi mae braddock gibi n olursa olsun kocasının yanında yer alır? özellikle son boks maçını radyoda dinlerken ki heyecenı duygulandırmıştır.
jim braddock'un hayatının bir kısmı anlatılmakta ve jim braddock'u russell crowe canlandırmaktadır. son bosk maçında yumrukları sanki siz yiyormuşsunuz hissi uyandırır.