Albırt gümüş saplı bıçağını zavallı cenifır'a hunharca sapladı, sapladı ve sapladı...
sarı dişlerini göstererek genişçe sırıttı:
Bu son değil: bu gerçek bir başlangıçtı ...
kurban karnını yirmi santimetre yarıp kaburgalarına dayanmış bıçağa bakarken derin derin nefesler alıyor, acıyla karışık iniltili sesler çıkarıyordu. artık nefes alamaz olduğunda sudan çıkarır gibi başını yukarı uzattı. Yüzü tamamen göğe çevrilmişti. Gözleri sonuna kadar açıldı ve ciğerlerini zorlayarak son bir nefes aldı. O anda terler içinde yatağında doğruldu. yarım saat boyunca kendine gelemedi tüm yaşananlar aslında bir rüyaydı. bu cinayet romanında kimse ölmedi. artık bir daha ki sefere sevgili okur.
işte o lanet olası çalar saat beni yine bu aksiyonlu rüyamdan uyandırmış. beni yine kedere boğmuştu. zira daha öldürmem gereken kişiler duruyor başrolün kimin olacağı konusunda kafamda planlar yapıyordum.
sonra annemin bana hazırladığı o neskuikli sütümü içip okula gittim. bu rüya beni öyle bir olgunlaştırmıştı ki ilkokula gitmeme rağmen artık sınıf arkadaşlarım gözümde çocuk gibi görünüyor ilgi alanımı 20 yaşındaki çıtırlara yöneltiyordum. çünkü ne zaman bu tip rüyalar görsem hep seksi kızları farklı pozisyonlarda öldürürken buluyordum kendimi.
adam bir kere ölmüştü. ama kadın her gün... keşke kanlar içinde yattığı yerden kaldırıp yeniden, yeniden öldürebilseydi adamı. belki o zaman alabilirdi ömrü boyunca yaşadığı ölümlerin hıncını.