Fransızca orijinal ismi l'avare olan, Moliere'nin tek bir günde okunabilecek mizahi tiyatro oyunu. Okuyup bitirene kadar Bir 17.yy eserinin beni bu kadar güldürebileceğini hiç tahmin edemezdim. Özellikle dördüncü perdeden sonra yalan yanlış laf taşımaların karakterlerin farklı bir konuyu sanki aynı konuymuş gibi konuştukları sahnelere "hmss" diye de güldüm doğrusu. Evet tarihin baya bir gerisinde kalmış bir mizah tekniği ama moliere'nin olay örgüsü işleyiş şekli farklı kılıyor bu tip teknikleri. Türkçe çevirisi de çok güzel olmuş, bir cümleyi iki kez okutturmuyor. Tavsiye edilir.
Orta okulda 0.7 kalem sahiplerinin fazlaca uç dağıttığını görünce hemen 0.5 bir kalem sahibi olmuştum üniversitede bile hala 0.5 uçlu kalem kullanıyorum ve en sevdiğim diyalog;
+hocam uç var mı ya?
-kaç senin?
+0.7
-ha 0.5 var bende kardeşim ya...
Bunun bir üst seviyesi için; (bkz: 0.9 uçlu kalem kullanan adam)
ayrıca istanbul'da şehir tiyatroları tarafından bir çocuk oyunu olarak, devlet tiyatrosu tarafından ise yetişkin oyunu olarak sergileniyor.
eminim istanbul'da ve diğer şehirlerde amatör ve profesyonel pek çok farklı tiyatro topluluğu tarafından da oynanıyordur. örneğin bizim gittiğimiz gün, muhtemelen lise çağında aynı oyunu sahneye koyan bir grup arkadaş, kendi rollerini nasıl daha iyi oynayabileceklerine dair fikir alışverişinde bulunuyorlardı.
ben izlediğim sırada henüz yeni olan oyunda genç oyuncuların toylukları fazlasıyla hissedilse de, serkan keskin ve zerrin bozacı'nın sahneye çıkışı ile birlikte oyun bambaşka bir havaya ve ritme kavuşuyor. diğer oyunculara haksızlık olmasın ama özellikle oyunun son bölümünde serkan keskin sazı iyice eline alıyor.
özetle, komedi türünde uzun süredir izlediğim en keyifli oyun bu oldu. emeği geçen herkese teşekkürler!
ödedikleri her kuruşun takibinde sekmez bir inat ve dikkatleri vardır. dünyadaki bunca zulme, haksızlık, adaletsizliğe kör olan gözleri böyle boktan ayrıntılarda atmaca kesilir. uyanık olmayı var olmak sanırlar. kazıklanmamak, enayi yerine konulmamak paranoyasından, sahiden sahip olmaları gereken hiçbir paranoyaya sahip değillerdir.
- ah! insan sevdiğinin sözlerine ne çabuk kanıyor! evet, valere, bana ihanet etmeyeceğinizi biliyorum. beni gerçek bir aşkla sevdiğinize, bana sadık kalacağınıza inanıyorum; bunlardan şüphe etmek hiç aklımdan geçmiyor. derdim bu değil.
bu eserden aklımda kalan tek cümle yanlış hatırlamıyorsam;
'il faut manger pour vivre, non pas vivre pour manger' idi..
(bkz: yaşamak için ye, yemek için yaşama)