hafta içi her akşam üsü trt-2 de programı olan, öss'ye hazırlanan gençlere yol gösteren, moral veren, motive eden, şeker mi şeker, tonton mu tonton amca..ah şöyle bir adam dgs'de olacaktı ki..
zamaninda sicak saatlerde oynami$ligi vardir bu amcamizin.ben en cok bu adamin kizan halini seviyorum. telefonla baglananlarin aptal sorularina kar$i her zaman ayni sabiri gosteremiyor azarlamak istiyor fakat bir yandan da kiyamiyor yavrucuga. kendi kendine soylenip telefonu kapatiyor. benim tuzumun kuru olmasi da bu adami sevmem de bir faktor tabi.
ÜNiVERSiTE SINAVINA GiRMEDiĞiM YILLARDA DA, NE ZAMAN GÖRSEM OTURUP iZLEDiĞiM, YAPMACIK DAVRANDIĞI ÇOK BELLi OLSA DA, BABACAN TAVIRLARIYLA, HERŞEYi BEN BiLiRiM EDALARIYLA PROGRAM SUNAN, TONTON AMCA. iYiDiR GÜZELDiR, BiR DE "TAYFA" LAFINI ÇOK SEVER.
programının adını kimse yazmamış bari ben yazayım; "hayatımız sınav"
bu adamı seyredip de gaza gelmek nasıl bir karaktersizliğin ürünüdür arkadaş ben anlamıyorum. neden kendine yetmez insan? illa gözünde büyüttüğü birilerinin onu pohpohlaması, ittirip dürttürmesi mi gerekiyor? adamın söylediği farklı şey nedir oğlum, açıkla? "hadi bakim çucuğum, derslerimize bakıyoruz hayatım, hadi bakim. (bağırarak)çook öpüyoroom meleğiim." başka bi bok yok.
sevgi nefret ilişkisi dedim. adamı seviyorum çünkü, envai çeşit gerizekalıyla iğrenç muhabbetler çevirip, ekran karşısında akli dengesini yitirip daşşakları masaya vurmuyor, sabırlı, takdir ediyorum.
deyu arayan insan evladı var. e ne dicek herif, otomatiğe bağlamış, veriyor gazı:
- hadi bakim dersimize bakıyoruz çucum. öss'den sonra çıkarırsın, şimdi her şey ders. kafayı yiyene çıldırana kadar ders. hadi bakim çucuğm. (aniden)çoook öpüyooroom meleğiiim.
- hocamm, çook teşekkür ederim. sizi çok seviyorum. sizi çook seviyorum. bütün dertlerim halloldu, sokak çocukları kurtuldu, kardeşim artık altına işemiyor, gaza geldim, öss'nin a.mına koyucam. papay.
bak nasıl gaza geldi arayan piç. şartlanmış çünkü. başka ihtimal yok.
sevgi nefret ilişkisi dedim(çok sevdim lan bu lafı, kara melek gibi abra koyim). adamdan nefret ediyorum, çünkü sinsi. içi dışı bir olan adam bu kadar akıl fukarasına karşı bu denli iyilikle güzellikle yaklaşamaz abi. sanmıyorum ki s.kinde de olsun arayan beyinsiz. program biter bitmez "s.kerim sınavını da optik kağıdını da e şıkkını da, terzi sokmuş 100 liraya pantolon askısını bebe bana matematikten ful çıkaramadım diye ağlıyor." deyu viskisini yudumluyormuş gibi geliyor bana.
bi de, zamanında öss sorularını yanıtlıyordu, dur bakalım yapabilecez mi deyu uğraşıp uğraşıp yapamadığım sorular içün, ukela ukela "teh. bunlar ilkokul talebelerinin bile yapabileceği sorular. teh. tss." falan deyu daşşak geçtiydi. nefretim ondan da olabilir. iyi de birader nasıl yapıyım, herif soruda "i kare eşittir eksi bir" demiş. benim bütün ilkokul bilgilerimi alt üst ettin sen şimdi. soğudum lan insanlığımdan soğudum.
cem yılmaz'ın gösterisinde bahsettiği yoga gurularına benzettiğim insan. inatla batur abi diye çağırılan mehmet baturalp misali "hocam" diye hitap ediliyor, birlikte program yaptığı bir tarafının kılları kadayıf olmuş amcalar tarafından bile. programa telefonla bağlanan en depresif öğrenci bile motivasyon dolu, tam gaz bir şekilde telefonu kapatıyor. 25116161 yıldır söylenen ve zaten sınavı kazanmak için tek yol olan şeyleri sevgi pıtırcığı türk milletinin kolay gaza gelme özelliğinden de fazalsıyla yararlanıp; "yavrum", "çocuğum", "evladım" gibi laflarla birlikte tekrar tekrar söyleyerek kendince bir ilah olmuştur. hedef kitlesinden "tayfa" diye bahseder. gözleri kör olana kadar sabah akşam ders çalışan öğrencilerle aynı süreci yaşadığını söyler durur. o bakımdan hep cem yılmaz'ın gösterisindeki hikayede klimadan hava gelince "serinlik geldi mi" diye soran tiplemeye benzemektedir...
not: öss'ye 2006 yılında girdim ve ilk girişte bir bölüme yerleştim.
bugün antalya'da sınav kaygısı başlıklı bir konferans vermiş öğretmen. muhtemelen ben ve bir salon dolusu insan için katıldıkları en eğlenceli konferanslardan biri olmuştur. konferans ve eğlence. ironik gibi görünse de cihat hocayla mümkün. klişelerden uzak üslubuyla size yeni şeyler gösteren değil yaşadıklarınıza ayna tutup kendinizi farketmenizi sağlayan biri. ve bunu da çok iyi yapıyor. eğer şehrinize gelirse mutlaka onu görmeye gidin çünkü o size öğüt vermiyor o sizinle sohbet ediyor.
acı gerçekleri anlatan elinden gelse tüm sistemi yeniden planlayacak ama mecburolunan sistemin içinden çıkma yollarını mükemmel ses tonuyla anlatmaya çalışan güzel insan.
kelimenin tam manasıyla öğretmen.
