istanbul'un en güzel yerlerinden biridir. Her ne kadar köyden indim şehire ler sürekli bir kulp taksada gercek kalitedir. Ortamı Bozan sağdan soldan gelen yalak yavsak takımıdır.ne sokağa tüküren vardır.ne osuran ne gegiren. Çoğunluk işinde gucundedir. Bos boş it gibi gezen kimseyi görmedim.pembe gotlu solcularida.zaten işim olmaz öyle tiplerle. Çoğunluk birbirine selam verir. Gayet yaşanılır bir yerdir.begenmeyene umraniye var. Recebin mahalle var.varda var. Beğenmeyen yal!ah.
Cihangir Köyü Bitlis ilinde yer almakta olup, Adilcevaz Köyleri semtinde bulunan Cihangir Köyü Adilcevaz ilçesine bağlıdır.Cihangir Köyü haritası konumu ise 38° 55' 6.4056'' Kuzey ve 42° 36' 9.8820'' Doğu gps koordinatlarıdır. Cihangir Köyü bağlı olduğu Adilcevaz ilçe merkezine 17 kilometre mesafe uzaklıktadır. Cihangir Köyü Bitlis şehir merkezine mesafesi ise yaklaşık 72 kilometredir.
Artık hiç kimsemin kalmadığı bir zamanlar sokaklarında koşuşturduğum semt.
Son canımı da firuzağa camisindeki kafenin içinde musalla taşına yatırdım.
Artık sadece acı bir hatıra cihangir bana izmirin taşrasında hatırlanacak.
(d. 31 Ağustos 1569, Fetihpur Sikri -ö. 28 Ekim 1627[1], Hindistan), Babür imparatorluğu'nun 4. Hükümdârı (1605-1627).
Ekber Şahın oğlu olup, asıl adı Selim'di. Küçük yaşta babası Ekber tarafından tahtın varisi ilan edildi. Ama 1599'da, Ekber Dekkan'dayken, bir an önce tahta çıkma isteğiyle ayaklandı. Kendisini doğru yola getirmek isteyen Ebülfazl'ı öldürttü. Babası Ekber ölüm yatağında onun ardılı olacağını doğruladı. Babasının 1605'te ölümü üzerine Selim, “Cihangir” (Farsça: Dünyaya hükmeden[2]) adıyla tahta çıktı.
1569’da doğan Selim, babasının ölümü üzerine 1605’te “Nûreddîn Cihangir” unvanı ile tahta çıktı. Ancak oğlu Hüsrev, Sihleri etrafında toplayarak Pencab’da isyan etti. Cihangir Şah, âsî kuvvetleri Cullandar Nehri kenarında bozguna uğrattı. Yakalanan oğlu Hüsrev’i Burhanpur’a sürgüne gönderdi. Hüsrev orada 1622 yılında öldü.
Cihangir Şahın saltanatının son yılları, huzursuzluk içerisinde geçti. Eşi Nurcihân ve veziri Mehabet Hanın sık sık devlet işlerine karışmaları sağlığını bozdu. Tabiplerin isteği üzerine iklimi daha müsait olan Lahor’a giderken, yolda 28 Ekim 1627 günü vefat etti. Cesedi Ravi Nehri kıyısındaki, Şah Dârâ denilen yerde toprağa verildi. Daha sonra mezarının üstüne büyük bir türbe yapıldı.
Âdil bir hükümdar olan Cihangir, alimleri sever, onlara izzet ve ikramda bulunurdu. Babasının Müslümanlara karşı uyguladığı ağır baskıyı kaldırdı. Ancak devrinin büyük âlimi imâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî' yi Gwalyar şehrinde hapsettirdi. iki yıl sonra hatasını anlayıp bu büyük âlimi hapisten çıkaran Sultan, 1000 rupye ihsân edip bağışlanmasını diledi. imâm-ı Rabbânî hazretlerinin Cihangir Şaha yazdığı mektuplar, Mektûbât isimli eserinde mevcuttur.
Cihangir Şah, bayındırlık işlerine de önem vermiştir. Agra’dan Etek’e ve Bengâl’e giden ağaçlıklı yollar ve Agra ile Lahor arasında her üç kilometrede bir işaret kuleleri ve sulu gölgelikler yaptırmıştır. Tüzük-i Cihângîrî ismi ile yazdığı hatıratı, kıymetli bir eserdir.
Kendisinden sonra oğlu Şihâbuddîn Muhammed, Şah-ı Cihan unvanı ile tahta geçmiştir.
Hükümdarlığı[değiştir | kaynağı değiştir]
Miras aldığı imparatorluk o dönemde dünyanın en güçlü imparatorluklarından biriydi. Ülke o kadar güçlüydü ki, içki ve afyon düşkünü ve bahçe tutkunu olan imparator, savaşmak yerine, kendini zevk ve eğlenceye verebiliyordu.
Babasının başlattığı askeri siyaseti sürdürdü.[3] Ancak hemen hemen hiçbir askerî başarı elde edemedi ve Kandahar şehrini iranlılara kaptırdı.[4] Mevar'daki Racput Prensliği ile girişilen savaş 1614'te büyük kazanımlarla sona erdirildi. Ekber'in Ahmednagar'a karşı başlattığı seferler, ordunun ve diplomasinin de desteğiyle zaman zaman şiddetlenerek sürdü; ama saldırıların çoğu güçlü Habeşi Melik Amber tarafından savuşturuldu. 1613'ten itibaren savaşmayı, bu konuda çok usta olan oğlu Şehzade Hürrem'e (sonradan Şah Cihan) bıraktı. 1617 ve 1621'de Hürrem zafer kazanarak barış anlaşmaları yaptı.
Zayıf iradeli bir hükümdar olan Cihangir zamanında saray ve entrikalarına kadınlar da karışmaya başladılar. Gevşek yönetimi yüzünden oğulları ile arası açıldı. 1611'den sonra Cihangir, iranlı karısı Mihrü'n-Nisa (Nur Cihan, Farsça: dünyanın ışığı) ile kayınpederi itimadü'd-Devle ve kayınpederi Asaf Han'ın etkisi altına girdi. Nur Cihan kızı Mümtaz Mahal'i Hürrem ile, kız kardeşini ise Hürrem'in küçük kardeşi Şehriyar ile evlendirdi.
Kolpacılar, kimlik severler, entelektüeller, sanatçılar, paralı ve parasız insanlar, aşıklar, sevgililer, özgürler, başarmışlar, başarmaya çalışanlar gibi toplum tipleriyle dolu güzel bir muhit.
Önerim, orada aşk acımasız, güçlü, sosyal ve yapıcıdır. yeterli değilsen, senin tüm kapasiteni zorlar ve seni yeterlilik seviyesine dönüştürür.
kedileri bile sözcü okuyan güzide semtimiz. duvarlarını seviyorum bir de kedilerini. geçen bir kediyi "darağacında üç fidan" okurken gördüm, hemen uzaklaştım ordan. arkamdan yeşil parkasını fırlatıp "isyan devrim özgürlük" diye bağırdı. bu arada fonda da bandista'nın haydi barikata şarkısı çalıyor. kurgu bu tarz.
olsun, kedi sonuçta. onun da bazı hakları var.
edit: fotoğraf 2013 senesinde tarafımdan çekildi arkşlr evet.
istanbulda yaşamak isteyeceğim bir kaç semtten bir tanesidir. tüm beyoğlu gibi bu güzide semtimiz de tarih kokar. uğruna şiirler kitaplar yazılasıdır. yine tüm beyoğlu gibi.
Her tarafi entel değildir bir kere. Pa(h)ralı cennet mahallesidir sadece. Mahalle ozlemi cekiyorsaniz ama ayni zamanda elitte olmak istiyorsaniz ne yapip edip burdan ev alın. Bu mantik.
baska semtte adim atamayacağinız yikik ve şık olmayan bir apartman dairesine milyarlar verin.
Benlik degil. Hele karakoy. Bir deniz neleri ayiriyor. Alisiyor elbet insan. Ama ilk kez girilen baska bir ortamda akvaryumu degismis balik gibi de olabiliyor. Cunku farkli enerjilere maruz kaliyor.