23 Eylül 1979'da Koçgiri'nin ''Kondılan'' köyünde doğdum.Kendimi hatırladığımda!iki yüzyıl önce tavanı is'ten simsiyah kesilmiş büyük çam ağaçlarından özenle yapılmış bir toprak damda,şeker yer gibi, toprak sedirde oluşmuş oyuktan toprak yiyordum.
Yılların is'inden yüzü kararmış bir kadın, kucağına almış seviyordu beni,o kadar acı çekmişti ki şimdi anlıyorum durmadan ağıt söylüyordu...Sabahları şafakla kalkıyordu yüzünü yıkarken güneşe dönüp ''Ya Xizirê ser geleki gemiyan,xwedanê be kesi bê xwediyan'' diye çağrıyordu Xizirê kal a,Gelmeyeceğini bile bile...
Bir kulağımda ağıtlar bir yanımda bağlamanın sesi ve gurbet türküleri,ölüm türküleri,ayrılık türküleri içli içli söyleniyordu,anlıyordum!Geceleri ösme ne güzel masallar anlatırdı kendimi hep masal kahramanı,kurtaran adam zanederdim hep ama hep hiç kötü adam olmazdım kim isterdi ki...
Birileri gelirdi başka kelimeler çıkardı ağızlarından başka! soğuk,ruhsuz, acımasız bakışlarıyla aşağılıyorlardı ''Ez nizanim'' , derdim ''Ez nizanim'';.
Bir gün bizim köyden daha büyük bir yere götürdü dedem ne kadar çok insan vardı ne kadar çoktu! kalabalıklar, koşturanlar ve bu telaşta birinin sesi o kadar çok çıkıyordu ki anlamadığım bir lisanda bağırıyordu! Sonradan öğrendim onun cami megafonundan bağıranın imam olduğunu,farklıydık bizim köyde kimse Allaha bağrımıyordu çünkü kırılabilir ve kıtlık gelebilirdi yine! Aşkla dönüyorlardı Dem'le çalıyorlardı sazlarını... ''Ya Xizir''
Sonra elektrik geldi,aydınlandı.Tv geldi.Karıncaları bizde alkışladık elimiz patlarcasına... Bruce Lee`yi de biliyorduk, Kemal Sunalı'da ,Cüneyt Arkın'ı da Ulusal video gururla sunar;
istanbul a getirdi babam bizi bu büyüktü çok büyük bir şehirdi.Çoktu günahları çok.Bu kadar çok suyu olan bir şehirde neden bu kadar çok günah olurdu ki.Köprü,Vapur,Tren Garı. Kürtçe bilmeyen ''Dinik bakkal'';
Yaz'ın bitimiydi okula gitmeliydim ama okul yoktu! Başka bir köye yürüyerek okula gidiyorduk ama anlamakta zorlanıyorduk yine o tuhaf soğuk lisan.ihbar ediliyorduk,kürtçe konuştuğumuz için ve durmadan cetveller azalıyordu okulda üstümüzde kırılıyordu çünkü türk malıydı. ''Ne Mutlu Türküm Diyene!'' ama, Türkçe bilmiyorduk. Buz tutan elleri cetvelle ısıtıyordu öğretmen. Neden? Kürtçe Konuşuyorsun;
Ve derken yine o koca şehir, günahları çok olan şehir. ''Göçlerimize konak, Umutlarımıza Tabut'' olan, o arabalarını sayamadığım şehir...
Yılların is'inden yüzü kararmış bir kadın, kucağına almış seviyordu beni,o kadar acı çekmişti ki şimdi anlıyorum durmadan ağıt söylüyordu...Sabahları şafakla kalkıyordu yüzünü yıkarken güneşe dönüp ''Ya Xizirê ser geleki gemiyan,xwedanê be kesi bê xwediyan'' diye çağrıyordu Xizirê kal a,Gelmeyeceğini bile bile...
Yıl 1993: Tanrıyı sevmiyordum.Çünkü bir sürü masum insan yakılmıştı,onun adı zikredilerek.O hep ölümde vardı,yaşarken yoktu,zulümde vardı ve ben artık onu hiç sevmeyecektim.
Yıl 1995: Birileri bizi sevmiyordu.Sadece tanrı değil,insanlarda bizi sevmiyorlardı.Bombalanmıştı yüreğimiz ve hepimiz Gaziydik mahallemiz yanıyordu.Elimde sazım yanında kitaplarda vardı.
Taksimdeydim.Artık korkmuyordum,bağırıyordum:''Yaşasın!'' , ''Kahrolsun!'';
Doğudan güneş yine yükseliyordu ve birileri bize kendimizi hatırlatıyordu bu sese bende kulak verdim. Kürttük, Koçgiriliydik artık. Komünist olamadık ama Koçgiriliydik;
Artık Haydar Acar'ı başka bir gözle dinliyordum.Ağıtlarını,bağlamasını.Bizi anlatıyordu,anlaşılmayan sesiyle ama anlamaya gerek yoktu. Ağzından söz değil,duygu çıkıyordu. Sadece duygu. inceden bir keman tamamlıyordu ağıtı,yitirileni,kavuşulmayan sevgiliyi,yarım kalmışlığımızı,ihanetini ağaların beylerin kendi toprağına ihanetin.Birilerinin küçükken anlattığı o masalların masal olmadığını o yediğim toprağın kanla sulandığını.Üstlerine yıkıldığını o damların. Jandarma görünce neden dizlerinin titrediğinin Babaannemin. Anlamıştım. Çünkü ağıt dolduruyordu gök yüzünü...
“insan yaşadığı yere benzer havasına suyuna yalanına benzer; bende benziyordum...
Bir çığlıktı artık yüreğim Koçgiri dağlarından istanbul varoşlarına...
Ötekiydik Kürt'tük,Aleviydik,Koçgiri'liydik,Horasandan başlayan sürgün sürüyordu bizi belirsizliğe.Atalarımız kendi toprakları için isyan etmişlerdi.(1921)
''Haksızlığın önünde eğilmeyiniz,hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.'' (Hz.Ali)
KOÇGiRi
Koçgiri başladı harba
Sesi gitti şarka garba
iki ordu asker geldi
Dayanamadı bu darba
Hêrê dilo yêman yêman
Çiyan gırtû berfû duman
Mera bişin Şahê Merdan
Ew dermanê hemü derdan
Karpuz kabuğundan gemiler yapmayı başarmıştım.Artık yalnız değildim binlerce insan vardı.
23 Eylül 1979 Sivas imranlı Kavalcık(Kondılan) köyünde doğdum.ilk okul 4 sınıfı iki ay köyde okuduktan sonra istanbul'a taşındık. Orta okul ve liseyi istanbul Maltepe Lisesinde bitirdim ve halen i.Ü.Ön Saya Arkeolojisi öğrencisiyim. Müziğe küçük yaşlarda flüt çalarak başladım.Daha sonra bağlamayı kendi çabamla öğrendim. 1995-1997 yılları arasında Erdal Erzincan Müzik Merkezinde bağlama dersi aldım.2002 Yılında klasik türkülerden oluşan ''Dağlar ''adlı albümüm ,2005 yılında ''Dost Perişan'' 2007 yılında da Koçgiri adlı albümüm çıktı.2003-2004 yılları arasında Cem Radyoda bir yıl ''Türkü ırmağı''adlı programı , Anadolu''nun Sesi Radyosunda ''Deli derviş'' adlı programı hazırladım sundum.Yurt içi ve yurt dışı çeşitli konserlerde ve gecelerde ağıtlarımı ezgilerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.