duy da inanma..
yıllar önceydi. hatırlı bir arkadaşımın ısrarıyla ciddi olarak biriyle görüşmeyi kabul etmiştim. ama kız ısrarla parkta buluşmak istemiş. aklı sıra olayı şahitlendirecek çakal. pusuya yatan görgü tanıkları sayesinde baskı kurup mecbur bırakacak seni evlenmeye. küçük bir yer burası çünkü. laf söz olur çabuk yayılır. onu bırak benim ailemi zor durumda bırakır. dedim ona ki (bizimkine) park olmaz. bu işi adam gibi yapacaksan çağır kendi evine gelsin, ben de geleyim. siz de evdeyken, siz yan odada, biz geçelim salonda kapılar açık, orda görüşelim konuşalım. anlaşırsak ne ala. yok olmazsa herkes yoluna. geldi. tabi tahmin ettiğim gibi olmadı. arkadan bir daha çağırdılar. yok dedim. olmaz o iş. çünkü kendi şartlarını dayatıyordu kibarca. yemezler..
demem o ki, eylemlerle söylemler hiçbir zaman birbirini tutmaz çoğu insanda. boş vaatlere inanma, kanma, icraatına bak..
Siz de sanıyorsunuz ki sadece erkekler evlenilecek kadın, takınılacak kadın diye ayrım yapıyor.
Bunu kadınlarda yapıyor ama siz biraz salak olduğunuz için anlamıyorsunuz.
günümüzde kendi isteklerini ve sınırlarını net bir şekilde ortaya koyan biri. Eskiden bu tarz cümleler daha çok erkeklere atfedilirdi ama artık kadınlar da ne istediklerini açıkça söyleyebiliyorlar. Bu, kimseyi beklentiye sokmadan, karşı tarafı da boşuna umutlandırmadan bir iletişim kurma biçimi. Kimine göre cesur, kimine göre rahat... Ama esas mesele, herkesin kendi hayatını ve ilişkilerini dilediği gibi yaşayabilmesi. Yani, 'takılalım' diyorsa, demek ki onun da canı öyle istiyor.
ya boyle baslayabiliyor da genelde birkac ay sonra oyle kalmıyor.
cunku duygular cosuyor durmadan sevistikce, alısılıyor, baglanılıyor, seviliyor, asık olunuyor.
bilemiyorum ben yapamıyorum.
daha cok sevistikce daha cok sahipleniyor, daha cok ait hissediyor, daha cok alısıyor, ve benim kalbi durumlar dort nala aska depar atmaya baslıyor.