lügat manâsı:yaradılış, maya, soyluluk ,ahlâk, benlik ,fıtrat , haslet ,mizaç ,tıynet , seciye yapı gibi bir manâsı olan bir kelimedir!..
lakin niyedir bilmem devrimizde sadece menfi hali olan "cibilliyetsiz" günümüzde de sayısı çokça artan haysiyetsizler için kullanılır!..
Gazetelerin isimlerine bakardım bakardım da, Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet falan, 'günün birinde zengin olursam ben de Cibilliyet diye bir gazete çıkaracağım' derdim.
Gerçekten de, hem ülkemize, hem de basınımıza çok lazım bir haslet...
Örneğin, cibilliyetleriyle ünlü bazı arkadaşlarımız, 'kızı Amerika'da okuyan' bir hanımın mektubunu yayınlamışlardı... Kadıncağız kızına çeyiz hazırlamış, içine de en değerli parça olarak gazetenin otuz kupona dağıttığı Melamin tabak takımını koymuş... 'Allah sizden razı olsun, siz olmasaydınız Amerika'da okuyan kızım tabaksız kalacaktı' diyordu... Cibilliyet kıyamet... Bunu 'sürmanşetten' vermişlerdi.
Öyle ya, ille Hıncal'ın aşk hayatı mı verilecek bu ülkede sürmanşetten?
Basınımızda sık sık da 'yeşil kart kullanan zenginlerin' cibilliyetlerine yönelik haberler yer alır.
Son olarak Niğde'de bir herif yakalanmış. Yeşil kartı da varmış, ayrıca 46 gayrımenkul, 130 küçükbaş hayvan ve bir de traktör.
Daha önce de, cebine yeşil kartını koyup hastaneye Mercedes'iyle gelenlere rastlanmıştı.
Bizde yeşil kart da yok, hayvan da, traktör de. Bu tür malvarlıklarının adını beş yılda bir doldurup 'vilayete' teslim ettiğimiz mal beyannamesinde görür, lahavle çeker, güler geçeriz. Türk basınında çok şeye sahip olan çok kişi görülmüştür ama henüz traktör sahibine, kedi köpek dışında da hayvan sahibine rastlanmamıştır.
Ama ip ve kuşak, bakın onlardan hepimizde bol bol vardır.
iyi bir gazeteci olsaydım, bu kadar mala mülke sahip olduğu halde yeşil kart alabilen vatandaşa bu kartı kimin nasıl, ne vakit ve ne surette verdiğini araştırır, yetkilileri göreve çağırırdım.
Nitekim, soruşturma sonucu, onay veren tapu sicil müdürlüğü görevlisi açığa alınmış...
iyi bir gazeteci olmadığım için, 46 evi ve 130 hayvanı olan bir adamın beyninin gizli kıvrımlarında yatan yeşil kart alıp bedava tedavi olma 'dürtüsünü' merak ediyorum. 130 hayvanı olan hayvan, eczaneden 302 milyon liralık ilacı beleşe almış.
Ekonomi servisinde çalışsaydım, oturur bunun kaç koyun ettiğini hesaplardım.
On bir adet apartman dairesi olup da 'Avrupa'yı görmeden öleceğim' diye ağlayan insan tanıdım.
Bunlar beleş siyanür bulsalar 'ziyan olmasın' diye içerler. Radyoaktif kobalt atığını 'lazım olur' diye eve götürüp televizyonun üstüne koyanlar da çıkmıştı.
Nedir bu? Yüzyıllardır yoksuluk çeken insanımızın bilinçaltına işlemiş saklama dürtüsü mü? Bir çeşit süprüntü bekçiliği mi? Yaşamayı erteleme, yaşamayı bilmeme zavallılığı mı? Aptallık mı, cahillik mi?
Yoksa kısaca cibilliyetsizlik mi?
Unutmayın, 'çöp evi' ve 'çöp deliliği' yalnızca bize özgü hastalık belirtileridir. Başka ülkede rastlanmadı.
Haa, bir de, 'yazar olduğu ileri sürülen Orhan Pamuk'un kitaplarının toplanıp yakılması' girişimi var tabii.
Yok, o 1933 yılında yaşandı, Berlin'de. insanımıza o kadar da haksızlık etmeyelim. Avrupalı olacağız ya, biz de Avrupa'nın ve Avrupalı'nın o yönüne yatkınız işte. Ne yani, Hitler Çinli miydi?
padişah vezire sormuş; - vezir ! demiş.
-eğitim mi önemli ? cibilliyet (soy, sop, nesep) mi ?
vezir düşünmeden cevap vermiş,
-cibilliyet padişahım !
padişah memleketin dört bir yanında tellallara çağrı yaptırmış,
"duyduk duymadık demeyin ! en iyi hayvan eğiticisine yüz kese altın !"
en iyi hayvan eğiticisi padişahın karşısına çıkartılmış; padişah hayvan eğiticisine sormuş;
- bir kediye tepsiyle servis yapmayı ne kadar zamanda öğretebilirsin ?
- altı ayda öğretirim padişahım. demiş eğitici...
altı ay süre geçtikten sonra eğitici huzura alınmış. sormuş padişah;
-eğittin mi ?
-evet padişahım eğittim öğrettim demiş eğitmen...
saray erkanı toplanmış; kedi elinde tepsiyle servis yapmaya başlamış. tam vezirin önüne gelmiş padişah yine sormuş vezire,
-vezir ! demiş, eğitim mi önemli cibilliyet mi ? demiş ve; vezir henüz padişahın sorusuna cevap vermeden önce cebinde sakladığı fareyi yere bırakmış padişah... kedi elindeki tepsiyi fırlattığı gibi farenin peşinde koşmaya başlamış... tabii ki altı aylık eğitim de boşa gitmiş... vezir cevap vermiş;
-cibilliyet padişahım !
önüne bir fare çıktığında, eline bir fırsat geçtiğinde çıkarları için kişiliğini, öz değerlerini, ve hatta kutsal olan her şeyi satmaktan, harcamaktan, tereddüt etmeyecek yüksek eğitimli kediler herkesten uzak olsun...