ciao bella devrimcisi (ciao bella devrimcisi diyorum bu benim yaptığım bir tanımlamadır.Tanımlamanın özü ise kendi , devrimlerini bilmeyen, gözü kapalı ciao bella şarkısıyla devrim isteyen ne istediğini bilmeyen insan müsvettesi demektir) arkadaşlarımızın anlaması gereken ilk şey ciao bellanın temeli ATATÜRK DEVRiMidir. Atatürk devrimleri ne fidelin kübasına benzer, ne venezuella devrimine benzer , ne kadife ne de turuncu devrime benzer ! Ciaobellacı devrimciler önce ATATÜRK DEVRiMLERiNi ANLASINLAR.
Artık kadife, turuncu, che, vesaire devrimi demeyelim yeter artık AY-YILDIZ ATATÜRK DEVRiMLERiNDEN BAHSEDELiM YÜCELTELiM.
Bu yazı üzerine bir ciao bella tanımı yapmak gerekir.
Ciao Bella isimli italyan folk müziğinin en popüler örneği olan bu şarkıyı çoğu kişi devrim şarkısı sanar. bu da yanlış bir düşüncedir. Keza ortaya çıkışı ilk olarak po ovasında sefil koşullarda çalışan işçilerin dile getirdikleri zorluklardır. Kadınlar kocalarını bu ezgi ile işe yollarlarmış.
daha sonra, ikinci dünya savaşı yıllarında, sözleri değiştirilmiş. Kafa dengi iki arkadaş mussolini ve hitlerin faşist politikalarına karşı duran protest bir havaya bürünmüştür. dönem içerisinde mussolini ve hitlere karşı ayaklanan partizanlar bu zgiyi kendilerine marş haline getirmişlerdir. yine yoksul işçilerin hanımları gibi italyan kadınlarıda eşlerine veda şarkısı olarak söylemiştir.
e se io muoio, lassu in montagna
o bella ciao bella, ciao ciao ciao
e se io muoio, lassu in montagna
tu mi devi seppelir.
anlamı :
ve eğer ben, yukarıda dağda ölürsem,
hoşçakal güzelim, hoşçakal
ve eğer ben, yukarıda dağda ölürsem
sen beni gömmelisin.
şimdi siyaset bunun neresinde? bu tespitle siyasetin ilişkisi en altdüzeyde ve doğrudan siyaset burada yere dökülmüş fikir kırıntılarındadır. olayın devrimci ya da kemalist, islamcı boyutu kişiyi bir noktaya kadar ilgilendirir. nitekim bu kişiler hep olmuştur, olacaktır da. ama sözlükler alemindeki ortaya çıkan net bir durum var: siyasetin ne demek olduğunu bu gençlik bilmiyor. bilmiyor çünkü içinde bulunduğu akımın- herkes bir akım içerisindedir siyasetle alakalı bir şeyler diyebiliyorsa- ideolojik birikimini içine sindirememiştir. sindirememiştir çünkü o da diğerleri gibi çürüten sistemin içindedir, çürüyen toplumun vücut bulmuş halidir. üstelik bu sadece gençlerle sınırlı kalmıyor artık, 80 sonrası tüm kuşakları da devrimcisinden, islamcısına, kemalistinden, faşistine kadar kapsıyor. elbette sözümüz herkesi kaplamıyor, kendi cenahından bilgi birikimi yüksek ve ideolojik açıdan kendi alanında ufuk açıcı kişileri görebiliyoruz. siyaset yapmayı bilen kişiler ne yazık ki sınırlı. zaten öyle bu sayı hemen artmaz fazla tartışmaya gerek yok ama belirtmekte fayda var.
tipoloji üzerinden siyaset yaptığını sananlar sözlükler sayesinde iyice çevrede türedi. artık içinden çıkılmaz bir biçimde siyaset eşittir tipleme yaratmakta. bir cenah hedef seçilir ve karikatürize bir tip yaratılır. bu bir noktaya kadar anlaşılır çünkü ideolojik bir karşı hücumda bu beklenecek şeydir. fakat eşik noktası zaten aşılmıştır. ezbere sloganlar, bilgi birikiminden yoksunluktan kaynaklanan dudak uçuklatıcı iddialar ve karşı tarafın eskidiği düşünen ezberci kimseler. tabi bunların hepsi kişisel suçlar değil sonuçta toplumsal bir çöküşün eşiğinde birey anlamsızlaşıyor. kendi çabası bir noktadan sonra nafile oluyor.
siyaset bu değil. bir tip yaratıp üzerinden konuşmak ve sosyal mesaj vermek anlamsız bir iş. siyaset yapmayı hep birlikte öğreneceğiz ama ne yazık ki bu uğurda çok şey değişecek. sonuçta eylemli bilinç insan zihninin en büyük değişkenidir ve değiştiricisidir. bunu yavaş yavaş göreceğiz ve siyaseti de sloganlardan arındıracağız.