diğer filmlerini geçtim çocukluk kahramanım olan batman' ı mahallenin başşşak oğlanı kıvamından birer başyapıt haline gelecek 3 film ile hakettiği değeri fazlasıyla veren yönetmendir.
film sektörünün adrian newey'sidir. öyle filmler yapar ki aklınız başınızdan gider. son çevirdiği batman 3'lemesiyle yerini 1 numaraya taşımış, ölü sayılabilecek bir çizgi roman karakterini ayağa dikmiştir. şimdi sırada spiderman var ve merakla beklemekteyim ne çıkacağını.
ayrıca koyu bir 3d karşıtıdır. buna karşılık olarak filmlerinde imax teknolojisini kullanmaktadır.
Önemli rolleri ingilizlere ya da irlandalilara falan verip kiytirik rollerde amerikalilari oynattigi sürece(dicaprio filmlerinde basrol oynamis tek amerikali) hicbir zaman oscar alamicak olan milliyetci yonetmen bu arada the dark knight rises taki oyle bole degil feci sicisindan sonra hala nasil bir numara oluyo anlamadim.
kendisinin yönetmenliğini yaptığı the prestige çok uçuk güzel bir filmdir dünyadaki en iyi sihirbaz filmidir orası ayrı.
ama ondan önce batman severlere ve ondan önce batman sevmeyenlere müthiş bir üçleme hadiye etmiştir. bir üçleme düşünün çocukken pek sevmediğiniz bir süper kahramanı size sevdirsin sizde bilirsiniz bu tarz görüşler çocukluktan sonra pek değişmez.
ilginç bir adam. batman begins'te şöyle demişti: "death does not wait for you to be ready! death is not considerate or fair!" yani diyordu ki, "ölüm hazır olmanızı beklemez. ölüm, anlayışlı ya da adil değildir." sonuna kadar haklıydı. daha sonra the dark knight'da "whatever does not kill you makes you stranger." diyerek müthiş bir kelime oyununa imza atmıştı. "seni öldürmeyen şey tuhaflaştırır." diyerek ölmek ve ölüm algısına bambaşka bir boyut kazandırıyordu. serinin son filmi the dark knight rises'da ise noktayı koyarken yine önemli bir algıyı daha yıkıyordu. "you do not fear death. you think this makes you strong. ıt makes you weak." "ölümden korkmuyorsun. bunun seni güçlü yaptığını sanıyorsun. bu seni zayıf yapıyor." derken aslında her şeyin tam aksi yönde cereyan ettiği gerçeğini bize gösteriyordu. şimdi asıl soru şu: ölümden korkmak mı yoksa korkmamak mı insanı güçlü kılar? merak ettiğimse nolan'ın, "korkunun ecele faydası yok." sözünden haberdar olup olmadığı. ölümden korksak da korkmasak da öleceğimiz gerçeği göz önünde olduğuna göre korkmanın ya da korkmamanın paradoks olduğunu söyleyebiliriz.
film çekimlerinin uzun olmasının nedeni sıraya giren oyuncuların ben bu sahneyi anlamadım anlatsana bana demeleriymiş. şahsen ben de bu lavuğun filminde oynasam ne yaptığımı sorardım.
en iyi filmi kesinlikle the dark knight degildir. the prestige veya inception en iyi film olabilir. turk ergenlerinin idolu joker karakteri ve olmus bir heath ledger olmasa nolan'in bilinecegi de yoktu da bu ulkede zaten neyse iste.
en kötü filmi rises değildir.rises çok iyi filmdir lakin dark knight efsane bir film olduğundan beklentiyi çok yükseltmiştir.bu yüzden rises gölgede kalmıştır.
son döneme damgasını vuran , christopher biraderlerin yönetmen olanı . realist yapısına rağmen sizi her filmin sonunda sorulara yöneltip , tekrar izlemenizi sağlar . the prestige ve inception birer örnektir .
kesinlikle ingiliz karizmasının vücut bulduğu adam. öyle fotojenik pozları bilerek verdiğini sanmıyorum. her yazdığı senaryoyu eşine okuturmuş. eşi de bir bok anlamadım derse çekiyor muş filme. (bkz: totem)