flying colours kasedi , bilmediğim bir şekilde bu yaşıma kadar(19) odamda çekmecemde duruyor. Annem çok severmiş gençliğinde. Aşk onunla güzeldi diyor.
hayatımın güzel morarmalarından birini bu adam sayesinde yaşamıştım. 1987 yazında bursa'da okuyan ağabeyimin yanına gitmiştim. bursa da o zamanlar bursa'ydı yani.şimdi sikim gibi bir beton yığınına dönmüş. şehir merkezi o zamanlar hap kadar zaten nereye gitsen bu adamın şarkıları çalıyor. daha doğrusu into the fire mı wild mı o albümden hit bir şarkı. ergeniz ya. memlekete dönünce aman bursa şöyle yok bursa böyle millete anlatıp duruyorum. bir kere de bursa'nın her yerinde chris de burgh çalıyor deyince, arkadaşlardan biri ''niye chris de burgh bursalı mıymış '' diye geçiriverdi. yazarken pek komik olmuyor ama söylenişiyle bilezik gibi geçiriverdi.bu da böyle bir anımdır. yani chris de burgh'ü severim, gargamel gibi adamdır, ira'yı destekler,terörü savunur ama biz de hislendik yıllarca lady in red ile..sonra odtülü bir kardeşimiz ne var ki lan bu şarkıda deyip türkçesini izah ederek büyüyü bozdu. ama ben azimli bir müzik dinleyicisiyim. herifin eski şarkılarını, rock dönemini de inceledim. mesela bir borderline var ki önemli bir şarkı. sonra spanish train.velhasıl dünya müziğinde chris de burgh'ün türklerin abarttığı kadar olmasa da bir satırlık yeri vardır.