geçmişe bakarak konuşursak kıtlık yıllarının başlayacağı kesin, geleceğe bakarak konuşursak, tutarsız, sabah başka akşam başka konuşan, çarkçıbaşının ülkesi oluruz.
Tayyip'in "hadi lan bu sefer gıcıklığına chp'ye o verelim" demesi sonucu oluşacak türkiyedir. Bu olay sonrasında iktidar en fazla 2 ay dayanır. Sonra Akp %60 falan alıp tekrar iktidar olur.
sanki bu zamana kadar akp varmış gibi şimdilerde ütopya olarak görülen ülkedir. herkes bu kabullenmişlikten sıyrılsa, uğrunda bişeyler yapmaya çalışsa neden olmasındır. önce inanmak gerekir. ama türkiye nin yüzde altmışı koyun olduğu için bu öğrenilmiş çaresizlikten kurtulmaları zordur. sen olmaz dersen, ben olmaz dersem olmaz arkadaş. silkinin ve kendinize gelin.
chp'nin iktidar olduğu ülke 1990-2002 arasında refah iktidarı dönemi hariç türkiye'nin durumuna düşecektir. özal'ın bir yandan özelleştirme, bir yandan devlet yatırımları, bir yandan özel sektöre teşviklerle ülkeyi kalkındırma projeleri özal baştayken iyiydi ama özal'dan sonra devleti soymak için kullanılan sistemler haline geldi.
şimdi chp'nin seçim beyannamesinde özal'ın iyi niyetli kişilerin elinde işe yarayacak ama kötü niyetlilere engel olamayacak sisteminin geri getirildiğini görüyoruz. özal'dan sonraki o dönemlerde çok çektik. hükümete yandaşlara ihale verme, teşvik verme, devlet yatırımlarını bir çivi çakmadan ihalesini alıp kaynaklarını cebe indirme, hükümet yandaşlarına ucuza özelleştirme olaylarını o dönemlerde türkiye'nin literatürüne girdi. halk unutamadığı bu olaylardan sonra chp, dsp, anap, dyp ve mhp'ye cephe aldı. bugün akp iktidardaysa veya ondan önce erbakan destek bulabildiyse bu olayların sonucudur.
gençler bilmez ama benim yaşımdakiler çok yaşadı gördü. chp iktidar ortağı olduğu dönemlerde eski solcular biz artık kapitalist olduk. mhp'liler derin devlete iş yaparken biz iş adamı olduk diyorlardı. kendilerine oy veren yerlere veya memleketlerine aşırı yatırımlar yaparken az oy aldıkları yerleri resmen cezalandırdılar. uzun uzun örnekler vermeyeceğim.
chp seçim beyannamesinde şunları öneriyor. devlet kamu kuruluşları kuracak, merkez bankasını tekrar hükümet kontrolüne alacak, devlet bankalarından krediler verecek. böylelikle işsizlik azalacakmış. bunlar hep hikaye. devleti tekrar reel sektörün içine sokarken kime nasıl ihale verileceği, kimlere ihaleleri peşkeş çekecekleri, kimleri işe almayı düşündükleri bellidir. bunları çok açık seçik gördük. sonunda medyaya da pay verip susturdular ve tbmm, medya ve iş adamları eliyle devleti soyup soğana çevirdiler. sonuçta 2 büyük kriz yaşadık. 3. krize gelirken seçime gidip akp'ye devrettiler. 2003'te yaşanacak bir kriz yaşanmadı. ama bir çok insan işinden oldu. oluşan işsizliğin suçunu da akp'ye yüklüyorlar. akp'nin avukatı değilim ama gören göz yalanları iğrenerek izlerken dilim duramıyor.
dünyanın tüm ülkelerinde devletin özel sektörden elinin çekildiğini görürken bizim ülkemizde geriye doğru bir gidişin amacı ancak soygun yapmak olur. chp'nin kadrolarına yeni girenlere bakın, destekleyenlere bakın. geçmişte ülkeyi soyanlar yine iştahları kabardı ve bir başa gelsek de soysak diye ağzılarının suyu akıyor. gençler geçmişi bilmediğinden buna inanabilir. kötü bir haberim var. onların unuttuğu bir şeyi millet unutmadı. balık hafızalı bu millet diye dalga geçedurun ama bu millet hiçbir şeyi unutmuyor. yoksa o kadar pembe tablolara inanırdı. 1990-2000 yıllarında yani ortalama 1995 te 25 yaşında olup ülkenin soyulduğunu görenler sadece 40'lı yaşlarına geldi ve aile kurdu. şimdi onların zamanı... en az bir 20 sene daha bekleyeceksiniz. o zamana kadar da 1995lerde soygun yapanlar mefta olacak inşaallah.
not: hergün bir olay o soygun günlerini hatırlatıyor. şimdi öyle sıkı ihale kanunları var ki mecburen en ucuz fiyatı verene ihale veriliyor. geçenlerde göz ameliyatından sonra kör olanları izledik. ihaleyi yapan kişiler mecburen ihale kanununa uyup en düşük fiyatı veren firmadan alış veriş yaptılar. kalitesiz malzeme nedeniyle birçok kişi kör oldu. bu kimin suçu? ihalelere fesat karıştırıp olmadık fiyata malzeme alarak soygun yapanlar yüzünden değil mi?
o soygun yıllarında ihaleye girdim. benim fiyatım diğerlerinin yarı fiyatı olduğu halde benden değil ihaleyi yapanlara hediyeler alana verildi. biz siyasetten hep uzak durmayı tercih ettiğimizden firmamızın ardında duran bir dayı olmadı. dava açtık. ihaleyi yapan kamu görevlileri firmamızın çok düşük fiyat verdiğini bu işin içinden çıkmamızın mümkün olmadığını iddia ettiler. mahkeme de bu saçma görüşü kabul etti. ihaleyi alan kişinin ne malı üretecek tesisi var ne elemanı. geldi bizden satın aldı. fiyat olarak o 1500 lira, ben 750 vermiştim. sonuçta ihaleyi kazanana 1050 tlden sattım. ihaleyi kazansaydım daha az kazanacaktım. ama yinede ülkesini seven biri olarak çok ağırıma gitti. böyle olaylar yüzünden şimdi ihalede kalite soyut bir kavram görüldüğünden önemsenmeksizin önce fiyata bakılıyor. sonra olmadık sorunlar yaşıyoruz.
chp'nin iktidar olduğu ülke bunalıma sürüklenir. bunu 30'lu yıllarda yaşadı bu ülke. daha sonra 40'larda inönü döneminde neler oldu, bunu büyüklerinizden dinleyerek bile sadece bir kısmını öğrenebilirsiniz. "ben sizin onurunuzu korudum" süslü laflarıyla da her türlü baskıya, zorbalığa, teröre kılıf bulunabilir.
maalesef chp'nin kötü bir mazisi vardır bu ülkede. bu ülke chp'ye iktidar vermiyorsa bu tavrın arkasındaki nedenleri iyi okumak gerekir. klasik chp'li kafa yapısıyla meseleyi değerlendirdiğinizde halkı suçlarsınız, rahatlarsınız, yine halktan oy istersiniz, alamayınca askerin ardına takılırsınız.