partisinin adı cumhuriyet ve halk kelimelerinden oluşan bir parti düşüyorum, cumhuriyet denilince akla gelen medeni kültürlü ilke ve inkilap sahibi, halk denilince de halkcı, halka önem veren, halkın dediğinin yapan insan merkezli, halk merkezli bir partidir kesin diyorum, araştırıyoruz bir de ne görelim?
cumhurbaşkanını halk seçsin diye bir taraflarını yırtan sözde şeriatcı sözde din merkezli parti öteki taraf da halk seçemez halk aptaldır bu işleri bilmez diyen söz de değil öz de ve yazı da halk'cı parti.
biri bir şey anlıyorsa bana da söylesin, bu nasıl iş dir, bu nasıl halkcılıkdır, bu nasıl cumhuriyetcilikdir, sen böyle mi koruyacaksın cumhuriyeti? böylemi feraha çıkaracaksın önemsemediğin aptaldır bilmez demeğe getirdiğin halkı.
ya hadi yukarıdaki içi boş muhalefet yapan bir zıttırık partidir diyelim, ya cumhurbaşkanına ne demeli, tasarı günlerdir sayın necdet sezer in önünde oyalanıyor! ya niye oyalıyorsun cumhurbaşkanı? devletin en büyük insanı değilmisin sen? sen karar mekanızması değilmisin? sen tarafsız olmalısın, hoşuna gitmediyse veto et geri gönder, bu yasa bir şekilde kabul edilecek, senin zamanını sonuna kadar kullanıp geri göndermen demek, iki seçimin bir arada yapılamaması demek, masraf demek, sen şimdi böyle yapınca öz de demokratik oluyorsun öylemi? bence ayrı yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi için halkın cebinden vergi adı altında çıkacak her para senin işgüzarlığın yüzünden olacak, zıttırık muhalefetin destekcisi olmak size yakışmıyor.
siz böylemi cumhuriyet'ci böylemi halk'cısınız? atatük'cülüğü söylemiyorum bile, soksak girmez.
egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesi; egemenlik kavramının asıl sahibinin millet olduğunu ve milletin bu egemenliği kurumlara verdiği görevlerle kullanmasıdır. Hayatlarında egemenliğin sahibini başka kavramlarda arayanlar bir anda milletin egemenliğine göz kırpar oldu. ben şahsen egemenliğimi sadece tbmm'de kullanmıyorum neden çünkü tbmm'ye egemenliğimin hepsini vermiyorum, bir çok kefesi olan bir terazi var ve benim egemenliğim buralarda duruyor. Anlaşılması gereken nokta şu bu sözün mecliste yazılıyor olması meclisin bu yetkinin hepsine sahip olduğu manasına gelmiyor. Çünkü hiç bir kurum veya organ milletin egemenliğini taşıyacak kadar güçlü değildir.
siyaset bilimi, devlet düzenleri, devlet sistemleri konusunda bilgi bağlamında yetersiz kişilerin yapıcılıktan ziyade, sırf konuşmuş olmak için eleştirdiği/eleştireceği istektir.
tanım olayını geçtikten sonra eğitim vermeye başlayalım...
türkiye cumhuriyeti parlamenter demokrasi ile yönetilmektedir. yani yürütme, cumhurbaşkanı ve başbakan eliyle hükümet tarafından ortak şekilde yürütülür. ancak, cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır.
anap lideri erkan mumcu 2 yıldır bas bas bağırıyor "cumhurbaşkanını halk seçsin" diye... eğer iktidar samimi olsaydı, bu fikir iki yıl önceden görüşülmeye başlanır, işin uzmanlarına danışılır, halka anketler yapılır, geniş şekilde araştırılır ve bu değişim yapılırdı. anayasa'da değişiklik yapılarak kanunun değişmesi öyle yıllardan beri değişen kanunlar gibi bir kanun değil... sistem değişimi ile alakalı bir konu... ama ne oldu? akp dayatmacı bir anlayış ile cumhurbaşkanlığı makamını kapkaç mantığı ile almaya kalktı, bu gerek bürokratik, gerek anayasal kurumlar bağlamında gerekse, toplumun büyük çoğunluğu tarafından hoş karşılanmadı. ve anayasa mahkemesi'nin kararı, chp'nin başvurusunun lehine sonuçlanınca, daha çok değil, açıklamadan sonra bile seçim sürecini ısrarla sürdürmeye çalışan akp, gereken katılım sayısını bulamayınca bir anda "halkçı" kesildi... şimdi 2 senedir "halk seçsin" diyen erkan mumcu şerefsiz, ikiyüzlü, oynak ama her ne hikmetse, sıkışınca "halka gidiyoruz" diyen rte "halkçı" bu işte var bi iş...
şimdi gelelim sistem analizine... sistemde yapılacak bir değişimde chp'nin iddia ettiği gibi rejim tehlikesi olasılığı varsa bile bu çok çok uzaklardadır, ancak bu tepeden inme, ani sistem değişikliği ilerki süreçte çok ciddi anlamda sistemin sürdürülebilirliğini olumsuz yönde etkiler. hatta sistem çöke tehlikesi ile karşı karşıya gelir.
türkiye'ye getirilmek istenen sistem yarı-başkanlık sistemi ancak, tarihi daha önce var olan başkanlık sistemine bakarsak, abd'deki başkanlık sistemi sorunsuz şekilde işlemektedir. bundaki en büyük etken, sistemin 2 parti üzerine kurulmuş olması ve bu iki partinin de ideolojik olarak neredeyse birbirleri ile aynı olmasıdır. ayrıca, başkanlık isteminde, başkan seçilen kişinin hiçbir surette -vatana ihanet ve çok ağır suçlar dışında- azledilmesi, düşürülmesi gibi bir şansı yoktur. aynı şekilde, başkan'ın da meclisi fesih gibi bir hakkı yoktur. siyasi çatışmalar sadece seçim dönemlerinde vardır ve muhalefet de yapıcı bir politika izler... bu da batının muhalefet anlayışını çok net ortaya koyar... muhalefet anlayışını karşılaştırdığımızda ise, bizde; osmanlıdan beri muhalefete düşen partiler, iktidar partileri tarafından vatana ihanetle bile suçlanmışlardır. bizde her dönem, iktidar başarısız olmasının sebebini muhalefete bağlamıştır, halkı bölmekle suçlamışlardır. bunu türk siyasi tarihinde çokça görebelirsiniz. ayrıca, hem başkan'ın, hem de kongre'nin halk tarafndan seçilmesi meşruluk tartışmasına sebep olması ve her iki organın da birbirleri ile çatışma olasılığının bulunduğu başkanlık sistemine getirilen en büyük eleştiridir. bu abd'deki başkanlık sisteminde görülmezken, abd'deki sistemi bire bir kopya eden latin amerika ülkeleri'nde çok net şekilde görülür. latin amerika ülkeleri'nde tepeden inme getirilen sistemin gerek kısa vadede, gerekse uzun vadede ne gibi zararlar getirdiği ortadadır... en büyük zararı da bu ülkelerin ekonomileri görmüşlerdir. dolayısı ile, ekonomik olarak görülen zararın sonucunda, halk sokaklara dökülmekte, grevler baş göstermekte, üretim durma noktasına gelmektedir... ayrıca, dönem dönem iç savaşın eşiğinden dönüldüğü ve bu ülkelerin ordularının halka sert müdahale ettiği de göz önünden kaçırılmamalıdır.
bizi asıl ilgilendiren yarı-başkanlık sistemi ise, daha bir karmaşıktır... fransa 1962 yılında yarı-başkanlık sistemine geçmiştir. bu sistemde, cumhurbaşkanı da halk tarafından seçilmektedir. bu sistemde şu sorunu ortaya çıkarmıştır, cumhurbaşkanı'nın meclisi feshetme gibi bir hakkı vardır. yani meclis de halk tarafınadn seçilmiştir, cumhurbaşkanı da... ancak olası bir meşruluk çatışmasında cumhurbaşkanı elindeki yetki ile meclisi feshedebilir. ayrıca, cumhurbaşkanı'nın 1982 anayasası'ndaki görev ve yetkileri çok nettir. -yani halkla bire bir bir görevi söz konusu değildir... yasa teklif edemez, yasa yapamaz, uygulamaya müdahale edemez- eğer cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecekse, halka vaadlerde bulunmak zorunda... yani cumhurbaşkanı adayı olacak kişi halktan oy alması için, meydanlarda nutuk atması gerekecek ve bu nutukar da çok büyük oranda vaadlerden oluşacak... peki; cumhurbaşkanının halka ne gibi vaadlerde bulunmasını beklersiniz?
cumhurbaşkanlığı makamı, tarafsız bir makam olma zorundadır, bütüncül olmak zorundadır, cumhurbaşkanını halkın seçmesi o makamın direkt olarak siyasallaşması anlamına gelmektedir. çünkü halkın seçeceği bir cumurbaşkanı adayı bir partinin desteğini alamazsa arkasına hiçbir şey yapamaz... ki; 1989'da turgut özal'ın seçilmesi bile büyük tartışmaları yanında getirmişti. 12 eylüle'e sebep olan unsurlardan bir tanesi de, 1961 anayasa'sındaki cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda bir boşluk oluşturması durmudur. keza; 5 ay 19 gün boyunca, 114 tur cumhurbaşkanı seçemeyen parlamentoya darbe ile müdahale edilmiştir ve 1982 anayasa'sında, cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda 3. turda salt çoğunluğu alan kişinin cumhurbaşkanı olacağı ifade edilmiştir... böylece, 1980 yılında ortaya çıkan kaotik ortamın bir daha yaşanmaması öngörülmüştür. ancak; bu 1989'da yeni tartışmaları getirmiştir, keza; mecliste salt çoğunluğu elinde bulunduran bir parti, toplumsal uzlaşma amacı gütmeden adayını belirleyebilir, çok rahat şekilde 3. turda cumhurbaşkanını seçebilirdi. keza; turgut özal'ın seçilmesi de çokca tartışıldı... hatta demirel, "özal çankaya'ya çkarsa, indirmek boynumuzun borcu olsun" ifadesini bile kullanmıştır...
ayrıca, ülkemizde 2'den fazla partinin olması ve bu partilerin ideolojik anlamda birbirlerinden farklı olmaları, sistemin kilitlenmesini kaçınılmaz hale getirecektir... yarı-başkanlık sistemine 45 yıl önce geçen fransa'da bile sistem çatlak vermekte, halk devletle çatışmakta, kamu mallarına zarar vermektedir. son seçimlerde sarkozy'nin seçimleri kazanmasının ardından, çıkan olayları eminim ki; izlemişsinizdir... bu şekilde bir olay türkiye'de olduğu vakit, çok ağır şeyler yaşamamız kaçınılmazdır... 45 yıl önce bu sisteme geçen fransa'da, tepeden inme şekilde sisteme geçilmemiştir. ayrıca, de gaulle gibi, toplumun tamamını kucaklayabilen karizmatik bir lider vardı... bugün türkiye'de toplumun tamamını kucaklayabilecek türden, sistemin zarar vermemesi için emniyet subabı olacak türden bir lider bulunmamaktadır...
sonuç olarak, abd'de başarılı olduğu için, tepeden inme şekilde, bire bir kopya edilen başkanlık sistemiyle latin amerika ülkeleri'nin ne halde olduğu ortadadır. 24 ocak 1980 kararları uyarınca, liberalizasyon hareketlerinin ivme kazandığı vetepeden inme şekilde liberal ekonomiye geçen ülkemizin 27 yıldaki ekonomik tabloları ortadadır...
sıkışınca popülist yaklaşımlarla "halka gidiyoruz" demek son derece acemice bir harekettir, keza bunun çalışması daha önceden yapılmış olsa, bu dayatma zihniyeti ile hareket edilmezdi. denilebilir ki; "halktan korkuyorlar" bunun hiçbir alakası yok halktan korkmakla... halktan korkmamak demek, dokunulmazlıkların kaldırılacağı sözü verip, dokunulmazlıkları kaldırmamak demek değildir, halktan korkmamak demek, dayatma zihniyeti ile bir makamı ele geirmeye çalışmak demek değildir... popülist şekilde "halka gidiyoruz" demek de değildir...
sonuç olarak, chp'nin belki rejim endişesi yersizdir ancak, sistem bakımından çok ağır sonuçlar doğurması uzak bir olasılık değildir... hele ki; böylesine, hazırlıksızca, oldu-bittiye getirilerek bir sistem değişikliğinde...
bugün sorsanız, halka "cumhurbaşkanının halkın seçmesi ne gibi şeyler getirir, ne gibi şeyler götürür" diye, kimse doğru dürüst cevap veremez... yanlış anlaşılmasın, bu halkın hatası değil veya bu halkı aşağılamak değil... halkın, cumhurbaşkanını kendisi seçince ne olacağından haberi yok... bu bilgilendirmeyi yapmak, sisem değişikliğinin ne getireceği, eski sistemden ne götüreceği, oluşabilecek olumsuzluklar nelerdir dürüstçe halka anlatılmak gerekir... yani, 3 günde yasa değişikliği teklifi hazırlayıp, cumhurbaşkanlığına göndermekle siz bu denli büyük bir değişimi yapamazsınız... bu şekilde yapılan bir değişiklikte, olasılığı hiç de az olmayan kriz ortamından dolayı bu halk zarar görürse, bu halk da, tarih de, bu değişikliği oldu-bittiye getirenleri affetmez...
halk, kendini temsil etmesi için, sadece tek bir yetkili belirler. halkın kendini yönetme yetkisi, parça parça bölünüp dağıtılırsa, bu yönetme organları içinde kargaşa, anlaşmazlık çıkar. dolayısı ile; halk yetkisini tek bir kuruma teslim etmelidir. dolayısı ile; chp'nin yaptığı haklı bir eylemdir bu.
Emperyalizmin dinci ve feodal yapısına alıştırılan güruhun kapitalizmin de hedeflediği doğrultuda halk ve devleti birbirinden izole ederek , birbirlerine karşıt iki yapı gibi göstermeye çalışması neticesinde , gayri-ciddi bir şekilde ve sonuçları tartışılmadan miadı dolmuş ve erken seçim kararı almış bir iktidar tarafından anayasanın alelacele demokrasi ve özgürlük çığırtkanlığı yapılarak değiştirilmesine karşı çıkan ve politik dezenformasyonu çok iyi kullanan iktidar medyasının gazateleri ve televizyonlarında " chp cumhurbaşkanını halkın seçmesini istemiyor " şeklinde yansıtılan ve akp'nin bir siyasi propagandası haline dönüşen durumdur .
Chp'nin cumhurbaşkanını halkın seçmesi konusuna bir itirazı yoktur , ancak parlementer sistemden başkanlık sistemine geçilirken yönetimde oluşacak olan ikililiğe ve bunun neden olacağı başka siyasi krizlere engel olabilecek anayasal kurumların geliştirilmeden gayri-ciddi ve yangından mal kaçırırcasına bir takım önemli anayasal değişikliklerin akp iktidarı tarafından yapılmasına karşıdır . Akp iktidarın'ın cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tavrı ve ekonomi alanında imf revizyonları doğrultusunda özelleştirmeler ve ulusal kaynakların yabancılara satılması sonucunda elde edilen ve adına ekonomik gelişme denilen sahtekarlığı ve ülke siyasetini uluslararası alanda emperyalizmin sömürüsüne açan ve ulusal koşullarda toplumda ve resmi kurumlarda dinci bir cemaatleşme ile keyfi bir kadrolaşma hedefleri bu endişeleri haksız da çıkarmıyor doğrusu .
akp'nin cumhurbaskanligi seciminde kendi hatalari nedeniyle ugradigi yenilgiye buldugu gercek disi bahanedir. her yenildiginde sucu hakemlere bulan beceriksiz teknik direktor ve futbolcularin yaptigindan farksizdir. eger 354 milletvekilin varsa ve cumhurbaskani secemiyorsan oturup "nerede hata yaptim" diye dusunmek gerekir. bundan birkac ay once soyledigi
- "erken secim yok. erken secim istemek vatana ihanettir"
- 'cumhurbaskani akp'li olacak"
- "cumhurbaskaninin bu meclis sececek"
sozlerinden hicbiri gerceklesemeyen bir kisinin "ben sececektim de chp sectirtmedi" diye aglamasi karizma eksikligindendir. yemeklerden sonra alinacak karizma katkili vitamin ile gecer.
"bizim sistemimizde cumhurbaskani meclisi yonetir, o yuzden onu meclis secer.. halki meclis yonetir, o yuzden meclisi halk secer.." mantigiyla bakildiginda hak verilebilecek davranistir.
bu yetkileriyle eger cumhurbaskanini halka sectirmeye kalkarsaniz, adaylar kendilerini nasil tanitacak halka? "ben cok guzel yok baskani atarim" "ben cok guzel yasa onaylarim / veto ederim" mi diyecek?
akp'nin akıllıca manevralarından birinin daha sonucunda -madem bize sectirmiyorsunuz o zaman halk secsin- chp'nin icine düştüğü durumdur. evet son dönemlerdeki politikası sadece "akp nin yaptığını yapmamak" olan bir partinin sandıktan çıkacak sonucu bildiği icin verdiği doğal tepki tabi ki bu olacak, ancak kendini son dönemlerde bu parti cekismelerine kaptırmış, masa üstünden siyaset yapan arkadaşlar türkiye'de cumhurbaşkanını halkın secmesinin hukuki sonuclarından haberdar mı, ya da bunu zerrece önemsiyorlar mı acaba? bir taraf cumhurbaşkanını secememenin kuyruk acısı icinde "o zaman halk secsin de görün" mentalitesiyle daha doğru düzgün uygulanmamış parlamenter sistemi küt diye yarı başkanlık rejimine dönüştürmekten çekinmiyor, diğer taraf halk secerse bizim esamemiz okunmaz korkusuyla karşı çıkıyor. kurtarın kendinizi biraz şunlardan yahu, dışardan bakın. bundan mı ibaret olay? rejim değişikliği nedir, ne gibi sonuçlar doğurur, uzun dönemde yansımaları ne olur gidin bunları araştırın biraz. gerçekler partiler ekseninde dönmüyor, -muhalefet ya da iktidar- parti çığırtkanlığı yapmakla bir yere varılmıyor...
chp'nin gayet mantıklı gerekçeler öne sürerek cumhurbaşkanının halkın seçmesinin sakıncalarını ortaya koyması demokrasi düşmanlığı oluyor da, seçmenin yüzde 25'inin oyunu alıp meclisin yüzde 65'ine hükmeden partinin başının diktatör edasıyla hiçbir uzlaşı arayışına girmeden abdullah gül'ü cumhurbaşkanı olarak tayin etmesi mi demokrasiye, halkın tercihlerine bağlılık oluyor acaba..
tipik akp'ye yakışır bu ajitasyon çabası parlamenter sistemin gerekliliklerinden, güçler ayrılığı ilkesinden habersiz cahil halk kitleleri üzerinde amacına ulaşabilir. tayyip erdoğan gibi cehaletini hitabet yeteneğini kullanarak kapatmaya çalışan güçlü bir hatibin bu tür çarpıtılmış sloganvari ifadelerden bir mağduriyet edebiyatı çıkarabileceğinden de eminim..
yasama ve yürütmeden sorumlu meclis ve hükümetin görev alanına bir de cumhurbaşkanının ortak olarak gelmesinin diktatörlüğe kadar yolunun olduğunu, bunun sakıncalarını takım tutar gibi parti tutan ve başkanının "sert bakması, karizmatik olması" gibi gerekçelerle o partiye oy veren bir kesime nasıl anlatacaksın..
böyle başa böyle tarak, yaraşır bize. tutar bu film..
bari filmin adı "istedim de vermediler" olsun tayyip'i de küçük emrah oynasın..
ortada abdullah gül den başka adayı olmayan cumhurbaşkanlığı makamına kimi seçsinler diye sorası geliyor insansın ama format işte.
sorun şu: bu yasa veto edilecek geri gelecek, sonra cumhurbaşkanına bir daha gidecek sonra mecburen onaylanacak referanduma gidilecek ve onaylanacak, diyoruz ki 'iki masraf olmasın, bu işi uzatmayın devlete ve kasasına zarar vermeyin'
ülkemizde milletvekillerini bile halk seçemezken cumhurbaşkanını halkın seçmemesini istemesi gayet normal bir durumdur.
evet milletvekillerini halk seçmiyor. yoksa siz halk seçiyor mu zannediyorsunuz.
parti genel başkanları ve kurmayları oturuyor, hangi ilden hangi adayımız olsun diyor ve karar veriyorlar. "ben antalya'dan direk şu partiden adayım." diyebilen bir kişi var mı?
yani kısaca biz parti başkanlarının seçtiği adamları seçmek zorundayız.
aksini iddaa edebilen varsa buyursun.
bundan dolayı da cumhurbaşkanını yine halk seçmeyecek, her parti kendi adayını koyacak, adı olacak halk seçti.
kapak üstüne kapak almaya doymayan akp ve onun ateşli savunucularının, körü körüne inandıkları gibi körü körüne bağlanıp, sonuçları ne oluru düşünmeden üste çıkmaya çalışmaları sonucu yapmak zorunda kaldıkları ironidir.
--spoiler--
ya cumhurbaşkanına ne demeli, tasarı günlerdir sayın necdet sezer in önünde oyalanıyor! ya niye oyalıyorsun cumhurbaşkanı?
--spoiler--
Böyle bir lafı yazanın dönüp önce bir aynaya bakıp lan ben ne halt ettim deyip kendine gelebilmesi için at gözlüğünü çıkarıp, bir ay öncesinde o savunduğu partinin başkanı ve sayın başbakanın laflarını hatmetmesi gerekir.
Ne dedi sayın başbakanımız cumhurbaşkanlığı adayı açıklama hususunda;
"24 nisan bu işin yasal süresidir. 24 nisan'a kadar ellerine çanak çömlek verdik oynuyorlar"
Sonra CHP, AKP den olmayanların sözcülüğünü layıkı ile yapıp "ben istersem olur" mantığını alıp anayasa mahkemesine götürsün ve akp mahkemeden kapağı alsın ve sen başımıza demokrasi meleği kesil, "cumhurbaşkanını halk seçsin" diye çık ortaya.
hade len derler adama.
Siyaset pokemonculuk değildir arkadaş. "ille de ben ordan olmazsa burdan olsun" olamaz, olmamalıdır.
inatlaşarak siyaset yaparsanız, anca böyle başlıkların altına ağlarsınız...
bir de yazmadan edemeyeceğim. tayyip erdoğan eski konuşmalarından birinde "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" lafına verip veriştiriyor aşağıda vereceğim linkte.
evet diyor 5 sene de bir. Sen bunları yuttun ve onu savunuyorsun ha.
"5 senede bir adamsınız" diyor adam sen de tutturmuş gidiyorsun peşine..
nedeni basittir; malum bu halkın yüzde altmışından fazlası sağcı dır. cumhurbaşkanlığı seçimi de iki turdan oluşmaktadır, yani ikinci tura mutlaka bir sağcı aday kalacaktır ve seçilmesi kuvvetle muhtemeldir.
işte chp nin tutumundaki gerçek neden budur. geri kalanı faso fiso dur. hem meclise seçtirme, hem halka seçtirme. anayasaya yeni bir madde koymak gerek artık ;
Kimse kusra bakmasın ama milli görüşçü kökenlilere %30'un üstü oy veren bir halk cumhurbaşkanı olarak manav ali abiyi bile seçer.Malesef her ne kadar iyi niyetli olsada inönü 15 yıl daha tek parti yönetimini devam ettirecek ve kemalist devrim tamamlanıp öyle demokrasiye geçilecekti.Fakat atatürk devrimi hala halkımızın %30-40'ına aşılanamadıysa bu işte bir sorun vardır.Bence chp'yi cumhurbaşkanını halk'ın seçmesine karşı diye eleştirenler kendi dümeninin suyu adına bunu yapıyordur.Halkımız belli bir modern bilince ulaştıktan sonra cumhurbaşkanını seçmesi doğru olur.
aslında akp nin boyle bir niyetini olmadığını bilen bir partinin maruz kaldığı durumdur. eğer isteseydi zaten gerçekten akp bunu şimdi değil onceden gundeme getirirdi ve siyasi rant elde etmeye çalişmazdi. o kadar halka guvenseydi zaten akp halkın seçtiği milletvekilleriyle uzlaşmak isterdi. diktatorlukle başaramadiğini maduriyetle başarmak istediği için sözde mahdur kaldiği için boyle davranmiştir akp. madem o kadar istiyodu halka seçtirmeyi 4,5 yıldır nerdeydi sorusu geliyor insanin aklına birden.
her ne kadar chp yi sevmesemde bu tutumları karşısında ülkemin ileriki yıllardaki istikrarı açısından desteklediğim politikaları.
efendim bizim ülkemizde olaylar objektif bakış açısı ile değil ideolojik bakış açısı ile değerlendirildiği için bir kesim tarafından tepki gören olay.
lakin işin aslı öyle değildir. her şeyden önce akp nin ne getirmek istediğini bu konuda ahkam kesen 10 kişiden 2 tanesinin net olarak bildiğinden şüpheliyim. şimdi efendim nedir akp nin istediği? cumhurbaşkanını halka seçtirmek dimi..
peki sonrası.sanırım bunu düşünen yok. sonrasından önce, akp nin sistemini iyice tanımlamak gereki. akp asıl olarak bir sistem değişikliği yapmamaktadır. yani başka ülkeler gibi öngörülen bir başkanlık yada yarı-başkanlık sistemi değildir. aksine cumhurbaşkanını halka seçtirip bunun yanında da mevcut parlementer sistemin devamını öngörmektedir. yani kısacası kabul görürse bundan sonra devletin en başında bulunan iki kurumun yöneticileri halk tarafından seçilecek bir başka değişle gücünü halkdan alacaktır. şimdi bu kısa tanımlamanın ardında ufak bir flash-back yapalım.
akp nin bugün en çok sorun yaşadığı kişi kimdir dersek sanırım hep bir ağızdan koro şeklinde mevcut cumhurbaşkanımızın ismini söyliyebiliriz. yani eski hükümetler tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı. peki bu zıtlaşma cumhurbaşkanı gücünü halkdan değil de parlamentodan almış olmasına rağmen ülkeyi nasıl bölmüştür.fikir bazında..
şimdi birde cumhurbaşkanının gücünü halkdan aldığını varsayalım. o zaman ne olacak. örnek: hükümet bir yasa tasarısı çıkaracak ve diyecek ki bana bu yetkiyi halk verdi bende bunu çıkardım ben onları temsil ediyorum. sonra cumhurbaşkanıda bunu veto etti ve o da dediki beni de halk seçti ve bende onları temsil ediyorum. şimdi bu cumhurbaşkanını halkın seçmesini isteyen kişiler gelsinler de bu işin içinden çıksınlar. şekil 1 de görüldüğü üzere söz konusu uygulama devlatin tavanında ikili bir yapıyı oluşturacaktır ve bu ikili yapı ileriki dönemlerde başımızı çok ağrıtacaktır. bu yüzden chp nin tepkisine canı gönülden destek veriyorum.
he yarın çıkarlar biz başkanlık sistemi istiyoruz derler ise o zaman başka ayrı bir platformda tartışılır.
işin özü, bazı şeylere karşı çıkarken yada destek verirken efendim chp karşı çıkıyo kötüdür yada akp istiyo iyidir gibi basit yaklaşımlar yerine daha objektif ve ülke gerçeklerini de göz önünde bulundurarak yorumlar getirirsek daha sağlıklı ve doğru olacağı kanatindeyim.
yerinde bir karardır. halk iyidir, güzeldir, hoştur, yardımseverdir vs. lakin neticede iş siyasete gelince oy pusulasına mühür basana kadar çoğu kimsenin ne yapacağı belli olmuyor. hatta halk, çok uzun bir süre seçmese iyi olacaktır.