mhp, dtp'nin elini sıkmakla, akp politikalarıyla ve ergenekon safsatasının da etkisiyle bazılarının gözünde "mhp de pkk'cıymış" durumuna düşmüştür. *
eğer dtp'linin elini sıkmasaydı, bu kez de "dtp linin elini sikmayan emniyet müdürü"ne edilen hakaretler gibi "ulan hani sizin hoşgörünüz, el uzatanın elini mi çeviriyorsunuz, faşikler'" tezahüratlarına boğulacaktı.
ha, sıkmasaydı ben de daha çok memnun olurdum, o ayrı. nitekim, elini sıkması ile ikisinin de içinden "senin a.k, görüşeceğiz sonra seninle" şeklinde sözler geçirdiğini küçücük çocuklar bile anlar.
ama leyla zana'ları ülkenin başına kimin sardığı da malumdur.
terör konusunda ekmek çıkmaz size. gidin, memleketin asıl sorunu olan diğer iki parti ile uğraşın.
son seçimlerden evvel mhp'nin muhafazakar sağ seçmenden oy alamaması için uydurulmuş, akp ve yandaş medya tarafından bolca pompalanmış denklem. bu siyaset garipti ki chp'den vebadan kaçar gibi kaçan muhafazakar sağ seçmen üzerinde başarılı olmuş ve mhp'ye muhafazakar sağdan fazla oy çıkmamıştır. halbuki mhp'ni tarihsel gelişimine baktığımızda böyle bir durumun mevzu bahis olamayacağını çok net görebiliriz. nitekim gerek 367 gerekse türban konularında, mhp halkın sağ duyusuna uyarak hareket etmiş, mhp'ye libas biçenlerinde ellerinde bağırlarında kalmıştır. mhp bu milletin içinden filizlenen bir partidir, genetiği ile de bu milletle tam olarak uyum gösterir. chp'nin çakma halkçı tavırlarına alet olması düşünülemez.
1966' da ismet inönü tarafından orta nın solu kavramının lügatına sokulup, sonradan bunun bülent ecevit tarafından 1977 seçimleri öncesinde canhıraş savunma sürecinden tam 31 yıl geçti.
bu süre içinde, o zamanki solcuların ''elitist'' diye nitelendirdiği ismet inönü, belki de biraz bilinçle yönetimi halkçılık tezi üzerinden hareketli bir tazyik siyaseti yürüten bülent ecevit' e bıraktı ve ecevit ''toprak ekenin, su kullananın'' mantığı ile özlenen chp halkçılığını yakaldı. ancak nasıl? orta' nın solu diyerekten, ilerici sol ile arasına mesafe koyarak.
zamanla ilerleme yerine tampon görevi görmeye başlayan chp, bu kavramdan hareketle bünyesinde deniz baykal gibi bir elitist partiliyi çıkarttı.
zamanla partiyi mahalle bakkalına çeviren baykal sayesinde chp, tek partili rejimden yeni çıkıldığı günlerdeki askerci ve elitist tavrına geri döndü...
bugün, hala var olduğunu zanneden ve bir satırın üzerine ötekini koyamayan ödp solcuğunun statükocu olarak nitelendirdiği ve dahi ulusalcılıktan, agnatio milliyetçiliğine kayan bir chp yaratılmış oldu. haklı gerekçeleri vardı elbet.
terör olaylarının karşısında durmak, ermeni sorununa karşı çıkmak, azınlık milliyetçileriyle hesaplaşmak... ancak bu demek değildir ki, sağın sularında yıkanıp gelmiş adamları vitrinine koyup, ülkücülerle kapalı kapılarda el sıkışmak...
türk siyasetinde yerini bir türlü bulamayan chp kadrosunun, sol endeksli kimseler tarafından eleştrilme yöntemidir.
(bkz: deniz baykal)