çok karanlık bir dünyada geçmektedir, o umutsuzluk hissi filmi izlerken birçok korku filminden daha çok korkutur. neyse ki 60'ların peace müzikleri çaldığı an umut dolar insan.
özellikle kullanılan çekim tekniğiyle insanı filmin içindeymiş hissi uyandıran , tüm film boyunca karamsarlık ve baskı atmosferini izleyiciye çok iyi hissettiren nadide bi film. hüzünlü birde sonu vardır
bir sinema eleştirmeniyle beraber izlediğim film. kamera açılarından filan bahsetmişti. arabanın içinde çekilen sahne çok güzeldi. izlenilir bir film. sonunda olay kesin bitmese de fikir olarak tamamlanıyor. ayrıntılı bilgi için başka yerlere bakabilirsiniz. sadece izlemeye değer filmlerden olduğunu söyleyim yeter..
ben izlerken baya baya sıkıldım ne yazık ki ama bebeğin güzelliğine insanların hayran oluşu, askerlerin savaşı bırakaması sahnesi çok güzeldi, resmen duygulandım izlerken, ha bir de müslümalara laf atmasaydı iyiydi, sonuçta filmde doğrudan bir mesaj var, müslümanlar teröristtir, adamlar can alıcı noktadan vurmuşlar allahu ekber.
Son bebeğin üstüne 19 yıl geçiyor ve bebek doğumları duruyor.
Ülkeler çökerken bir kesimde bu olayların nedenini araştırmaya bakıyor. Kafayı koyuyor bu yolda.
Büyük Britanya ise askeri baskı ile huzursuzluğu önlüyor buna karşılık, sınırlarında, bu ülkeye giriş yapmak isteyen bir dolu mültecinin dramı yaşanmaktadır.
Çok güzel bir film ne kadar izlemekte geç kalmış olsam da.
yakın bir gelecekte olmasa bile gerçekleşmesi muhtemel bir durumu yansıtmaktadır.
--spoiler--
New Scientist dergisinin yazısında ingileterede Dr. Susan Jobling tarafaından yapılan bir araştırmaya göre sulardaki antiandrojenlerin erkek balıkların kısırlaşmasına ve hatta dişileşmesine neden oluyor. Nedeni olaraksa sanayi atıkları, böcek ilaçları ve kimyasal atıklar gösteriliyor. Önlem alınmaması durumunda boyutunun ciddileşeceği tahmin ediliyor.
--spoiler--
orijinal aldığım cd sinin 2.sinin bozuk olduğunu ilk cd yi izledikten sonra öğrenmem sebebiyle bende pek hoş hatıralar bırakmayan, ama beni ortada g.t gibi bırakan film.
kurgu, görüntü ve anlatım konusunda aşmış bir filmdir.
--spoiler--
rasta saçlı kötü adam o son binaya sığınmadan önce theo ile karşı karşıya gelir, theo mal mal adama doğru yürür. adam da bir süre tepkisiz kaldıktan sonra theo'ya kurşun yağdırır; fakat theo'yu değil otobüsteki insanları vurur. çok ilginç bir sahnedir, doğaçlama çekilmiş gibi sanki.
--spoiler--
türkçe'ye son umut diye çevrilen film. son on yılın en iyilerinden. bu kadar gerçekçi patlama ve bomba sahneleri daha hatırlamıyorum.
sıkıntıyı, karamsarlığı ruha bu kadar başarılı işleten bir film olduğu için de ayrıca beğenilesi. ütopik olduğu kadar da fazlasıyla gerçekçi. tavsiye edilesi.
----- spoiler --
geçen gün izlediğim ve beğendiğim filmdir. film dünyanın geri kalanının ne halde olduğu mehul bir şekilde ve ingiltere'de geçmekte. ingiltere'ye gelen mülteciler var. dünya kısırlıkla boğuştuğundan çok kötü bir hal almış durumda. ortalıkta anarşi kol gezmekte.
film'in başındaki patlama sahnesi ve julian moore'un ani ölümü ile şok yaşıyorsunuz. sonrasını theo ve siyahi hamile kızın maceralarını izlemekle geçiyor. filmde bazı sahneler güzel. özellikle film'in sonlarındaki mülteci kampı ve o kamptaki çatışma sahneleri gerçekten iyiydi. çatışma sahnelerinde kendimi call of duty izliyor gibi hissettim. bebeği gören iki çatışan tarafında bebek sayesinde bir süre için şok ve ateşkes yapması gerçekten iyiydi. yalnız film'in sonunda theo öldüğünde siyahi kızın oyunculuğu rezaletti. karşında senin ve bebeğin için hayatını veren adam var. kız ise adam ölürken inanılmaz ruhsuz bir oyunculuk yapıyor. doğru dürüst ağlamadı bile.
neyse herkese tavsiye edebileceğim güzel bir film.
-- spoiler -----
özellikle filmin sonuna doğru dört bir yanda çatışmalar sürerken kameranın clive owen'ın karakterini takip ettiği sahne hayvandır. ulan tek bir ara vermeden, tek seferde nasıl çekresin öyle komplike bir sahneyi?
bir de herkesin bebeği gördüğü sahnede savaşın durduğu, ortalığa sessizliğin, huzurun çöktüğü, sonra birden tankın üzerinde patlayan roketle savaşın kaldığı yerden devam ettiği sahne cidden çok anlamlıydı.
imdb puanını da baz alarak diyorum beklediğimi bulamadığım bir film. ama çekimler inanılmaz güzel. özellikle çatışma sahneleri ve çatışmada ölenler ders olarak gösterilebilecek nitelikte. call of duty oynar gibi hissettim kendimi bir ara. o kadar içine girebiliyorsunuz sahnelerin.
görüntüsü ve çekimleri çok güzel film. distopya. arka plandaki sahneler çok kalite. çok hoş sahneler var yani. ama...
birkaç basit hata yapılmış film. klişe olayı da var. mesela hatalardan biri: arabanın pusuya düştüğü sahnede ön cam parçalanıyor ama sonrasında ön cam var... garip....
klişe olarak da: hollywood filmi gibi bir uzatma olmuş sonuna doğru, şu "uprising"çiler tekrar kee'yi kaçırıyor. sonra theo'nun ölmesi de kahramanlık klişesi. ayrıca jasper'in ölmesi de klişe. siz gidin ben hallederim diyip kendini ölüme bıraktığı belli oldu orda... ama michael caine çooook iyi bir iş çıkarmış filmde..ki bence en iyi oyanayan oydu...
clive owen'ın taksiyle üstdüzeyde olan bi arkadaşını görmeye gitmesi esnasında dışarıyı izlerken çalan "the court of the crimson king" adlı crimson king şarkısı gibi daha bir sürü sahnelere cuk diye oturan müziklere sahip, soundtrack albümünün indirilmesi iyi olacak olan filmdir.
konusu her ne kadar iyi olmasa bile distopik filmler arasında üst sıralara yerleşebilecek filmdir. güzeldir izlenmesi gerekeninden bi filmdir.
"i can't really remember when I last had any hope, and i certainly can't remember when anyone else did either. because really since women stopped being able to have babies, what's left to hope for?"
"en son ne zaman biraz olsun umudum vardı gerçekten hatırlayamıyorum, ve başka birisinin de umutlandığını hatırlayamadığıma eminim. kadınlar bebek sahibi olamamaya başladığından beri, umutlanacak ne kaldı ki?"
her türlü klişeden uzak, bilim-kurgu türüyle hemen hiç ilgisi olmadığını düşündüğüm ve beni gelecek konusunda ciddi kaygılara sürüklemiş muhteşem film...
patlama-çatışma sahneleri hariç kötü, çok kötü bir film. ne konusu ne kurgusu... biz ne izledik, noluyoruz nidalarıyla son yarım saatine girilen, bitiminde ise tabula rasa nev'inden mal gibi kalınan postmodern distopyamsı film şeysi. çok kötü, çok..
imdb'de 147. sırada.. nasıl bir anlayış bilemiyorum.
atmosferiyle sizi öyle bir içine alıyor ki film bitince şükredip gidip çocuk sevesiniz geliyor. clive owen filmin atmosferini öyle güzel yansıtıyorki, örnek bir oyunculuk. gerçek zamanlı, cut sız 2 meşhur sahnesi ise zaten dillere destan.
--spoiler--
kamptan kaçarken arabanın çalışmadığı sahneler gerçekten geriyor insanı. ayrıca ormanda tuzağa düştüklerinde arabaya atılan molotof kokteyli ve motorsikletlilerin düştükleri sahneler tek kelimeyle müthiş.
--spoiler--
