clive owen'ın işte budur dedirten filmlerinden biridir...film 2027 yılında insanların çoğalamadığı ve tüm dünyada iç karışıklıkların çıktığı bir ortamda geçiyor..
insanlar kaçak olarak başka ülkelere gidiyor,şehirler bombalanıyor,dünyadaki en genç insan ise 18 yaşındaki bir genç kız...18 yıldır hiç bir bebek doğmamıştır,mucize eseri olarak bir kadın hamile kalır ve theo*onu güvenli bir şekilde ülke dışına çıkarmalıdır.
uzun ama bir o kadar da mükemmel sahneleriyle beni kendisine hayran bırakmış, 2006 yapımı, alfonso cuaron'un yönettiği film. şimdiden en iyi ilk beş film sıralamama girmiştir.
--spoiler--
bunlar arabayla giderken yolu kestikleri, motorsikletle gelip julianne moore'u öldürdükleri sahne dört, clive owen'ın bebeği ve kızı kurtarmak için peşlerinden gittiği sahne altı dakikadan fazladır. böyle görüntü yönetmenliğine can kurban valla.
--spoiler--
çok özgün bir kamera tekniği kullanılmış film. bir çok sahnede video oyunların aksiyon sahnelerindeki kameranın oyuncunun bakış açısına göre ilerlemesi ani zoom yapma ve kamerayı sarsma efektlerine rastlamak mümkün. bir de bu teknik özel efektlerle desteklenince tadından yenmez bir film çıkmış ortaya. izleyiciyi filmin içine aldığı için bu eşsiz kamera kullanımı hoş bir ayrıntı olmuş. ve bu güne kadar hiçbir filmde de bu tür bir kamera kullanımına rastlamadım. çünkü gerçekten zor iş. yapıldığında ya mükemmel olur ya da filmi berbat eder. neyse ki bu filmde mükemmel olmuş. çünkü konusu da orijinal ve sağlam kurgu isteyen bir konu. kısacası zevkle izlenecek çok kaliteli bir film.
dünyanın sonu hakkında sağlam bi teoriyi anlatan film. izlerken şöyle bie hisse kapılıyorsunuz: "evet böyle bitcek galiba..." sonradan kadının karnında bebek olduğunu anlayınca sanki o an dünya gerçekten de kurtulmuşcasına umuda kapılıyorsunuz.
bence önemli bi nokta; başroldeki adamın kuzeninin dünyanın en özel sanat eserlerinin sahibi olması ama yemekte oğlunu konuşturmayı bile başaramamasıydı. dünyanın geldiği noktaya, oğlunun uyduruk bir oyuna bağımlı olmasına ve ilaçlarla yaşamasına seyirci kalmak zorunda olması kısa bi sahne olmasına rağmen oldukça akılda kalıcı.
filmin sonunda yine açık bi kapı bırakılmış olması da güzel; tamam başrol öldü, ama adamın yaşadığı hayat anlamsızsa bile ölümü en azından anlamlı diye teselli buluyorsunuz resmen.
özellikle filmin sonuna doğru dört bir yanda çatışmalar sürerken kameranın clive owen'ın karakterini takip ettiği sahne hayvandır. ulan tek bir ara vermeden, tek seferde nasıl çekresin öyle komplike bir sahneyi?
bir de herkesin bebeği gördüğü sahnede savaşın durduğu, ortalığa sessizliğin, huzurun çöktüğü, sonra birden tankın üzerinde patlayan roketle savaşın kaldığı yerden devam ettiği sahne cidden çok anlamlıydı.
acaba neden insanlığın çocuğu şeklinde çevrilmemişdir ki.öyle ki fragmanda children of men i görüp arkadaşlar hadi son umut a gidelim dediğinde ne oldupunu bi süre idrak edemeyip "aman ne gideceğiz ona?!"tavrı takınmama neden olan film. klasik amerikan bilim-kurgu filmidir.daha iyileri çekilmemiş midir? tabii ki çekilmiştir ama yüreği drama dayananlar için de gidilesidir.