başrollerini richard gere, renee zellweger ve catherine zeta jones'un paylaştığı güzel, eğlencenin yanında eleştirinin de mümkün olduğunu gösteren film.ayrıntılar, geçişler şahane.kaçırmayınız:))
windy city takma adlı şehir. bu windy city'i türkçe'ye çevirdiğimizde 'rüzgarlı şehir' gibi bir şeyle karşılaşıyoruz, zannediyoruz ki çok rüzgar esiyor şikago'da.
gerçi baya bir fırtına geçiriyor şehir yıl içinde fakat bu windy city muhabbeti doğa olayı nedeniyle değil.
bir gazeteci çok hızlı değişen siyasetçilerden ve söylemlerinden bıktığı için windy city benzetmesini ortaya atıyor.
söylene söylene, hacı şikago windymiş, rüzgarlıymış denile denile böyle yerleşmiş sonra.
şikago'da yaşayan bir çok amerikalı bile windy city'nin hikayesini bilmez.
ben biliyorum, sizle paylaştım, artık siz de biliyorsunuz.
şimdi gidip şikago'daki tüm yerlileri uyarın, anlatın bunları, tarihlerini öğrensinler, şikago akıllı olsun akıllı.
amerika'da görülebilecek en güzel şehirlerdendir. sanki hepsini görmüşüm gibi konuşuyorum değil mi? neden olmasın? güzel bayanlara selam ederim.
bildiğin böyle mutlu amerikan aileleri var ya, michigan gölü etrafında bolca var onlardan. çoluk çocuk bisiklete binip spor yapıyorlar, piknik yapıyorlar, ama elbet bi komşunuz gelir boğazınızı keser sizin olum, akıllı olun, boşuna mı izledik o filmleri?
ekonomide dünyada tek geçilecek fakültelerden biri olan chicago school of economics'i bünyesinde barındıran abd kenti. blues müziğini dünyaya kazandırmasından dolayı gönüllerde taht kurmuştur.house of blues gibi klas blues barların yanısıra chicago müzikalinin çekildiği müzikholüyle gündüzlerin iş dolu rutin koşturmalarını geceleri mavi bir eğlence hayatına bırakan, statikleşememiş eyalet politikasıyla rüzgarlı şehir payesini alan illinois şehri.
sufjan stevens'in little miss sunshine isimli filmin soundtrack albümünde bulunan, müthiş ötesi harikulade bir şarkıdır.
melodisi, sözleri... öyle içine işler ki insanın. hiç dinlemeyi bırakmak istemez adeta.
I fell in love again
all things go, all things go
drove to Chicago
all things know, all things know
we sold our clothes to the state
I don't mind, I don't mind
I made a lot of mistakes
in my mind, in my mind
you came to take us
all things go, all things go
to recreate us
all things grow, all things grow
we had our mindset
all things know, all things know
you had to find it
all things go, all things go
I drove to New York
in a van, with my friend
we slept in parking lots
I don't mind, I don't mind
I was in love with the place
in my mind, in my mind
I made a lot of mistakes
in my mind, in my mind
you came to take us
all things go, all things go
to recreate us
all things grow, all things grow
we had our mindset
all things know, all things know
you had to find it
all things go, all things go
if I was crying
in the van, with my friend
it was for freedom
from myself and from the land
I made a lot of mistakes
I made a lot of mistakes
I made a lot of mistakes
I made a lot of mistakes
you came to take us
all things go, all things go
to recreate us
all things grow, all things grow
we had our mindset
all things know, all things know
you had to find it
all things go, all things go
you came to take us
all things go, all things go
to recreate us
all things grow, all things grow
we had our mindset
(I made a lot of mistakes)
all things know, all things know
(I made a lot of mistakes)
you had to find it
(I made a lot of mistakes)
all things go, all things go
(I made a lot of mistakes)
2 senedir yasadigim sehir. Cok guzel sehir lan, toplu tasima diye bir sey var, 20 senedir istanbulluyum, ben boyle toplu tasima gormedim lan. sokak basi 5 tane otobus duragi, 10 ayri tren hatti falan. Ha eski pusku ama yine de gidecegin yere goturuyor. Bir de sehir merkezinde, trenler icin ikinci kat cekmisler, cok kral...
Sehir apayri bir guzel. Hemen lake michiganin yaninda. Devasa bir yuruyus, bisiklet yolu var, cok genis bahcelerle sarilmis. Ilk kumsal var, yazin millet denize giriyor, marinalar falan. Ondan sonra bahce basliyor, rahat 20 metre otoyola kadar yesillik var. Onun icinden sahane bir yuruus/bisiklet yolu geciyor.
Birbirinden mukemmel muzeleri var, sceince and industy museum'da nazi deniz altisi var. Oldugu gibi, dokunulmadan muzeye yerlestirmisler. Bir de de muze kampusu var, dev bir akvaryum, planeterium ve de field muzesi var. Dev gibi bir sey field muzesi, sabahtan aksama kadar bitiremedim. Dunyanin en tam t-rex iskeleti orada...
Sehir merkezi ise apayri bir guzel. New york usulu gokdelenler var, ama new york gibi kalabalik degil hic. Caddeler cok genis, cok ferah. Bir de bir gokdelenler, hepsi ayri bir sanat eseri. ilk 20 kat tastan, ustunde oymalar, desenler, heykeller falan var. Sehrin ortasindandan da bir nehir geciyor, loop deniliyor. Sehri ikiye ayiriyor. Bir kopruler, kpru mu dersin sanat eseri mi belli degil.
Tabi bir de meshur michigan caddesi var, bildigin bagdat caddesinin gokdelenli versyonu, 10 kat daha buyuk ve genis ve uzun. Sehir merkezinden bir iskele cikiyor disariya, navy pier diye. Iskele rahat 2 kilometre var. Opera salonlari, hediyelik esyalar, sinemalar, rsataurantlar, dugun salonlari, tekne turlari, ne ararsan var...
Meshur iki de universitesi var tabi, northwestern ve univ. of chicago. Hic firsatim olmadi northwestern'a gidip gorecek. University of chicago ise tam ortacagdan kalmis bir mimariye sahip. Dev tavanli salonlar, tastan binalar, her yerde heykel ve gargoylelar. Hagwarts halt etmis...
Iki de meshur arastirma merkezi var, fermilab ve de argonne national labs. Fermilab isvicredekinden sonra en buyuk hadron carpistirici. Argonnne ise enerji teknolojilerinin ciktigi yer. Iceride dolasmak icin her yerde bisiklet var, merkezler resemen arastirma sehirleri...
Cok kral sehir kisaca, gorulecek, gezecek cok yer var. Yasamasi da cok rahat...