bugün

chicago müzikali de vardır ayrıca. en güzel parçası Cell Block Tango ( He had it coming ) (bkz: müthiş)
Tüm zamanların en çok izlenen Amerikan müzikalinin adıdır.Olay Chicago'da geçer.Caz müziğin etrafı kavurduğu yıllardır.Roxy sıradan bir adamın şöhret peşinde koşan karısıdır,adam sıradan olmakla birlikte oldukça da saftır ve Roxy kendisini ünlü yapacağına söz veren bir adamla kocasını aldatır,yalan söylediğini anlayınca da adamı öldürür.Herşey burdan sonra başlar.Baskın,polisler derken hapishane..Burada ünlü şarkıcı Velma Kelly ile karşılaşır ve tıpkı O'nun gibi durumu avantaja çevirip ünü hapishanede yakalamaya uğraşır.Uzun yıllar Broadway'de önemli oyuncular tarafından sahnelenmiştir.Seneler sonra 2002 yılındaki sinema versiyonu ile de büyük ilgi gördü ve en iyi film dahil toplam 6 oscar ödülünü aldı.
yılın bu ayında bile hala soğuk ve rüzgarlı. üşümemek elde değil.

ama yine de buyuleyici bir guzelligi olan sehir. yillarca hic sikilmadan yasanilabilinecek bir sehir. bazen ozledikce gidilmesi gerekiyor. *
En güzel yanı, yemek yemeye girdiğiniz her mekanın hafif karanlık, kalabalık, her türden, her yerden gelmiş insanlarla dolu olmasıdır. Orda yediğim yemekler bir başka lezzetli gelmiştir bana.
Röntgencilerin en sevdiği şehir.
2 senedir yasadigim sehir. Cok guzel sehir lan, toplu tasima diye bir sey var, 20 senedir istanbulluyum, ben boyle toplu tasima gormedim lan. sokak basi 5 tane otobus duragi, 10 ayri tren hatti falan. Ha eski pusku ama yine de gidecegin yere goturuyor. Bir de sehir merkezinde, trenler icin ikinci kat cekmisler, cok kral...

Sehir apayri bir guzel. Hemen lake michiganin yaninda. Devasa bir yuruyus, bisiklet yolu var, cok genis bahcelerle sarilmis. Ilk kumsal var, yazin millet denize giriyor, marinalar falan. Ondan sonra bahce basliyor, rahat 20 metre otoyola kadar yesillik var. Onun icinden sahane bir yuruus/bisiklet yolu geciyor.

Birbirinden mukemmel muzeleri var, sceince and industy museum'da nazi deniz altisi var. Oldugu gibi, dokunulmadan muzeye yerlestirmisler. Bir de de muze kampusu var, dev bir akvaryum, planeterium ve de field muzesi var. Dev gibi bir sey field muzesi, sabahtan aksama kadar bitiremedim. Dunyanin en tam t-rex iskeleti orada...

Sehir merkezi ise apayri bir guzel. New york usulu gokdelenler var, ama new york gibi kalabalik degil hic. Caddeler cok genis, cok ferah. Bir de bir gokdelenler, hepsi ayri bir sanat eseri. ilk 20 kat tastan, ustunde oymalar, desenler, heykeller falan var. Sehrin ortasindandan da bir nehir geciyor, loop deniliyor. Sehri ikiye ayiriyor. Bir kopruler, kpru mu dersin sanat eseri mi belli degil.

Tabi bir de meshur michigan caddesi var, bildigin bagdat caddesinin gokdelenli versyonu, 10 kat daha buyuk ve genis ve uzun. Sehir merkezinden bir iskele cikiyor disariya, navy pier diye. Iskele rahat 2 kilometre var. Opera salonlari, hediyelik esyalar, sinemalar, rsataurantlar, dugun salonlari, tekne turlari, ne ararsan var...

Meshur iki de universitesi var tabi, northwestern ve univ. of chicago. Hic firsatim olmadi northwestern'a gidip gorecek. University of chicago ise tam ortacagdan kalmis bir mimariye sahip. Dev tavanli salonlar, tastan binalar, her yerde heykel ve gargoylelar. Hagwarts halt etmis...

Iki de meshur arastirma merkezi var, fermilab ve de argonne national labs. Fermilab isvicredekinden sonra en buyuk hadron carpistirici. Argonnne ise enerji teknolojilerinin ciktigi yer. Iceride dolasmak icin her yerde bisiklet var, merkezler resemen arastirma sehirleri...

Cok kral sehir kisaca, gorulecek, gezecek cok yer var. Yasamasi da cok rahat...
şikago diye okunması trajik şehir. daha karizmatik bir şeyler bekliyor insan gibi.
ne çok müzikal izlemişliğim var, ne de anlarım. sinemayla da aram pek iyi sayılmaz. bu 1992 yapımı müzikal olan chicago beni öylesine etkiledi ki, izleyeli hafta oldu hala şarkıları kafamda çalmakta. sahnelerden kimi anlar gözlerimin önünde canlanmakta. Oyuncuların performanslarını da tatmin edici buldum. hatunlar tam olması gerektiği gibi geldi, bana her zaman zorlama gelen richard gere bile gayet tadında göründü. pek keyifli zaman geçirdiğimi ekleyeyim. bir filmi birden fazla kere seyretmeyi seven biri olarak, birkaç kere daha izleyeceğimden eminim.
(bkz: al capone)
belki de dünyanın en iyi basketbolcusu olan michael jordan'ın bir zamanlar takımında oynadığı şehir.
birçok ünlü film bu şehirde geçer. hatta batman'ın memleketi gotham city için de christopher nolan bu kenti temel almıştır.

bununla birlikte filmlerde polis departmanı hep yolsuzluk (corrupted) iddialarıyla birlikte anılır.
kışları ayrı güzel olan şehir.

2010 kışından bir kare;

görsel
ilk sanayileşen abd kentidir.
http://www.youtube.com/wa...L1cPA&feature=related
güzel kadınların oynadığı eğlenceli bir filmdir.
http://www.youtube.com/watch?v=wEwNcnklcsk

"hold me now, i really wanna say that i'm sorry."
sakız ticaretinin yasak olduğu şehir. sakız çiğnemek nezaket kurallarınca hoş görülmez bu yüzden sadece sağlığı için gerekliyse sakız çiğnemeleri hoşgörülebilir.
nezaket kurallarınca işaret parmaklarınıda kullanmazlar. onlar için kötü bir anlama geldiğinden bir yeri işaret ediceklerinde baş parmaklarını kullanırlar.**
ayrıca temizlik kurallarınada çok dikkat eden bir şehir. mimari yapısına zaten diyecek kelime yok gidilip görülmesi gereken bir yer.
izlediğim en iyi filmlerden biri olmakla beraber hep yaşamayı hayal ettiğim şehir.
https://www.youtube.com/watch?v=Wo9QxYpMbTU
tam 5 kere ziyaret ettigim ilk goz agrim.
zencilerin epey içine ettiği güzel şehir.
Çok güzel bir Abd şehri. insanları çok güzel. Lincoln parka bayıldım zaten. Yalnız kışları gitmenizi tavsiye etmem. Kıçınız donabilir. Ha bir de sakın güney bölgesine gitmeyin. Downtown kısımlarında falan takılın. Zencilerin güney bölgesinde beyazlara pek iyi davrandığı söylenemez.
(bkz: chicago woman) adli trolun yasadigi sehir. yersek.
amerika'nın new york ve los angeles'dan sonraki en büyük şehri.

görsel

görsel
imkanı olanların batıya kaçtığı, soğuk ve kapalı havası, soğuk insanlarıyla abd'nin ankarası. atakule'yi hatırlatan willis tower'ı bile var, daha ne olsun.
chicago, 1967.

görsel