yaşanmış ve yaşanmışı güzel veren her türlü popüler şeyi seviyorum. sosyal medya bağımlığının yanında bence saçma bir dizi film izleme bağımlılığı da var. gerçek dünyadan kopuk sanalla yaşayanlar. ben de severim izlemeyi, izliyorum da ama yok oha finale bak, en iyi final şuydu yok şu karakteri alıp hayatın içine sokmalar falan. biraz gerçeği yaşasak hayatın içinde daha fazla yer alsak bence çok güzel olur. popüler olanın peşinden gitmek, kendini geri kalmış hissetmemek için yapmacık davranan bir sürü insan var. ve evet bunların içinde yaşanmış şeyleri önümüze bu şekilde koyan yapımlar iyi ki var. çok güzel bir dizi ve izlerken dizi olduğunu değilde yaşanmışı anlattığını düşünmek daha faydalı olur. nükleere hayır derken neyi kastedildiğini anlamış oluruz.
imdb den 9.7 almış. Got gibi efsane bir dizinin puanı 9.4 olunca istemsiz bir şekilde "ben bu diziyi izlemeliyim" diyorsunuz.
2. bölümdeyim henüz. bir şey söylemek için çok erken ama ilk izlenimler ciddi anlamda günümüz türkiyesinin yönetim biçimini gösteriyor. yaptığı görev ile oturduğu koltukların anlamı olmayan insan bozuntuları, gerçeklerin üzerini örtüp çıkarlarına nasıl gelirse öyle davranıyorlar. bilim insanları yine ön saflarda insanları uyarıyor.
bazı yönlerden çok klişe gelebilir yalnız o dönemlerde abd ile sidik yarışına girmiş bir sscb var. nükleer güç elde etmek için gözünü karartmış, binlerce sivil insanın hayatını hiçe saymışlar. o dönemlerde de yine güç bir kişinin elinde.
dünyanın karşılaştığı en büyük sorun monarşidir. çok gariptir ki, diktatörler yüzünden son yüzyıl içinde milyonlarca masum insan savaşlarda ölmüş olmasına rağmen ne hikmetse insanoğlu paylaşmayı bir türlü öğrenemiyor ve barışı sağlayamıyor. sürekli birbirlerini yok etmek için yeni silahlar üretiyorlar. biri de çıkıp demiyor ki, dünya hepimize yeter. güzelce, eşitçe paylaşalım. gidecek başka dünyamız yok. kimse silahlanmasın, bunun için elimizden geleni yapalım. ya da söylüyor ama uzay boşluğunda kayboluyor.
şunu da eklemem gerekiyor ama bundan sonrasını evrensel bakış açısına sahip insanların okumasını istiyorum. eleştirileri ırkçılık, milletçilik, bölücülük, gibi ayrımlara sokmamak gerekiyor.
bu dizi de ingilizlerin bel altı vuruşu var. son yıllarda rusyanın abd ve ingiltere ile aralarının ciddi anlamda gerilmesi üzerine ince zekaya sahip ingilizler rusyanın eski hatalarını beyaz perdeye yansıtarak sahada ekstra puan alma peşindeler. yoksa bütünüyle sanatsal bir dizinin bizi beklediğine inanmıyorum.
sonuç olarak; keşke hatalarımızı bu şekilde birbirimize gösterebilsek. savaşlarımız sadece beyaz perde de ya da kağıt kalem kullanılarak yapılsa.
popüler kültür ürünü olmaması, dizi film demeden evirip geçip dönen aynı konuları işlememesi ve teknik bir dizi olmasından dolayı sevdim ben.
pazartesi son bölümü var bekliyoruz.
dizinin 4 bölümünü de izledim. buna eğlenceli, zaman geçirilecek bir dizi mantığıyla bakmamak gerekiyor. ibret alınması gereken bir yapıt olarak değerlendirmeli. tıpkı schindler's list filmi gibi.. yaşanmış bir faciayı bizlere başarılı şekilde aktarmaya çalışılan bir dizi.
burada önemli olan, nükleer gücün aslında ne kadar büyük tehlikeleri beraberinde getirebileceği, bu durumun kesinlikle şaka olmadığını anlamamız açısından çok faydalı bir yapıt. çernobilin belgeselleri olabilir, ya da defalarca yayınlanmış gerçek görüntüleri de olabilir ama şahsen ben bu dizi sayesinde, bu işin ne kadar ciddi boyutlarda olduğunu anladım. radyasyonun aslında ne denli etkileri olabileceğine ilk kez bu kadar ilgi gösteriyorum.
dünya üzerinde çalışan 500 civarı nükleer santral olduğunu düşündüğümüzde "kıyamet" olarak tanımladığımız kavramı, aslında kendimizin inşa ettiğimizi anladım. allah bizi yarattı ama biz kendimizi yok edeceğiz.
Beni en çok etkileyen kısım rusların olayı kabullenmemiş olduğu sırada gelen telefonla almanyada sokağa çıkma yasağı getirilmesine rağmen kendilerinin hiçbir aksiyon almamış olmasıydı.