görselliğiyle, şarkılarıyla, oompa loompa'larıyla mükemmel bir film.
tabii ki de johnny depp ve tim burton'ın mükemmelliklerinden bahsetmeye lüzum bile yok.
dünyanın en saçma filmlerinden biridir.
ancak o kadar renkli ve o kadar eğlencelidir ki izlerken ağzınızın açık olduğunu farkedersiniz.
filmin bu kadar sevilmesinde johhny depp'in katkısı elbette çok büyüktür.
johnny depp-tim burton işbirliğiyle yapılmış klasik bir tim burton filmi yine bir renk cümbüşü johnny depp yine sıradışı. ama ne var ki filmin neredeyse her sahnesinde bir ders verilmeye çalışılmış.
tim burton 'ın yönettiği, yine tim burton'ın vazgeçilmezi, tuhaf aktör johnny depp'in başrolünde olduğu buram buram çikolata kokan film. masal gibi duruyor ama büyüklere hitap ediyor aynı zamanda. tim burton'ın eşi helena bonham carter da küçük bir rolde. bu aralar boyuna yayınlanıyor moviemax'te. ilgilenenlere duyurulur.
ve merak ediyorum, bu filmi izlerken ya da izledikten sonra canı çikolata çekmeyen bir insan var mıdır acaba?*
tim burton'ın o büklüm büklüm beyin kıvrımlarının derinliklerinden beyaz perdeye mükemmel bir anlatım ve uyarlama ile yansımış 2005 yapımı filmi. çocuklara, beklenti ve arzulayışın maksimum değerini öğretirken, ebeveynlerin bu beklenti ve arzulara ne derece karşılık vermesi gerektiğini görsel ve diyalogsal olarak güzel bir şekilde anlatması ve bunları yaparken de baymaması film adına en büyük artılardan biri. yani olay sadece bir masaldan ibaret değil. kibirin çirkefliğini, kendini beğenmişliğin acizliğini, tamahkârlığın ise kaybettirdiklerini çok akıcı bir üslupla dile getirmesi filmi "yararlı" kılmış.
ne johhny depp ne de filmin cocuk karakterleri, benim icin filmin yildizi umpa lumpalari canlandiran oyuncudur. hem sarkici, hem bahcivan, hem sekreter, hem kabile yerlisi, hem psikiyatris. hele o sarkilardaki figurler yok mu. bravo yani.
daha 10 yaşında falandım. bi sabah elime geçti kitap ve ben okumaya başladım. hava karardığında son sayfadaydım. nası bitirmiştim anlamamıştım. ama aklımda "yalanabilen meyve aromalı duvar kağıtları" "yuvarlak görünümlü kare şekerler" "erimeyen dondurma" ve her duruma uygun şarkılar söyleyen, fabrikanın o sadık çalışanları umpa-lumpalar vardı. sonra, 18 yaşıma mı ne gelmiştim. filmi çıkmış. yalanabilen meyve aromalı duvar kağıtlarını, erimeyen dondurmaları görememiştim ama yine de her şey hayalimdeki gibiydi. çikolata nehirleri, sincap kuyusu, rengi eflatuna dönen violet.. çok beğenmiştim. canım sıkıldıkça bi göz atarım yine kitaba ya da izlerim filmini. ayrıca, fabrikanın charlie'ye verilme anı da çok dokunaklıdır. bu yüzden "charlie'nin çikolata fabrikası"dır belki de...
cocukken buyuk bir zevkle okudugum kitap. yillar sonra filminin cekilecegini duydugumda sevincten ziplamistim. ama izledikten sonra hayal kirikligina ugradim. zira cocukken hayal ettigim hicbirsey tadina vara vara yansitilmamisti. o yavas yavas, sindire sindire okudugum hikaye; adeta yasadigim hikaye 2 saatte bitiyordu... belki de o nedenle isinamadim.
ama filminin oyunculuklari harikadir. takdir edilesidir.
"çocuk olsaydım da inansaydım varlığına " şeklinde hayıflandıran modern masal. hansel ile greteli hatırlatan çikolata ve şeker sahneleri akıldan çıkmaz.
film bittikten yaklaşık 5 saniye sonra hala kocaman gülümsediğinizi farkedersiniz çünkü o kadar güzel bitmiştir ki...
iç geçirirsiniz yatağın üstündeki çikolata paketlerini mutfak çöpüne atmak üzere yola koyulursunuz bir yandan da düşünürsünüz:
"charlie nin yerinde olsam ne güzel olurdu"