charles bukowski

entry1051 galeri48 video5
    101.
  1. ''birbirimize sarılıp uyuduk. sevişmekten bile güzeldi, gerilimsiz bir akış '' sözlerine sahip olan çok sevdiğim sanki hayatımda hep olacakmış gibi düşündüğüm dünyanın en güzel kaybedeni.
    11 ...
  2. 102.
  3. şöyle de bir ilginç şiiri vardır kendisinin

    a challenge to the dark


    shot in the eye
    shot in the brain
    shot in the ass
    shot like flower in the dance charles bukowski
    7 ...
  4. 103.
  5. 104.
  6. askerdeyken ranza arkadasimin her gun adini anmasi sayesinde okumadan sevdigim yazar. bir de kitaplarını okuyabilsem...
    7 ...
  7. 105.
  8. tam da şu an kendisiyle içmeye ihtiyacım olan , budist rahipler tarafından külleri yakılan ve oraya buraya savrulan, etini hiçbir böceğe yedirmemiş olan pansiyonların en mükemmel kiracısı. ev sahiplerinin en sevmediği.

    zaman zaman içime oturur bu yaşadığım ve talihsiz olduğunu düşündüğüm hayatım. beyefendi aklıma gelene kadar sürer ama bu duygu. ne yazık ki onun trajedisiyle çok iyi denilebilecek şekilde beslendim hep bu zamana kadar. borcumu ödemeyi düşünmüyorum çünkü kendisi de böyle isterdi eminim.
    bazıları gerçekten yaşar demişti bi kitabında; bu basit ama baya bi anlam yüklü lafı hatırlayıp duruyorum hep kalabalıkların içinde. fakat bir türlü karar veremiyorum insanların yaşayıp yaşamadıklarına. objektif olamıyorum bir türlü. çok zor bu.
    bazen öyle bazen böyleyim.
    ateşin içinden ne denli iyi yürüdüğündür mesele demişti yine bir kitabında; onu anımsıyorum yaşam koşumun içinde, hararetli dakikalar bitip ayağımı uzatıp şarabımla oynaşırken.
    ekmek arası denen o gençliğimi bir nevi elimden alan beni sürekli gözyaşlarına gark etmiş romanınında da beni arzulamalarını arzuladım demişti yine; onu anımsıyorum , kadınlarımın benden daha cesaretli olduklarını aklıma getirir durur.
    beni ağlattın sen ihtiyar, ama önemli değil bu fotoğrafı görmemi sağladın bu bunu kapatır en azından. belki de seni değil senin bende yarattığın aynayı sevdim. onu göstermeni sevdim ama bu da mühim değil. şimdi bunu düşünecek olsam sıkılıp terlerim değil mi?
    soru işaretleri cesaret kırıcıdır bazen demişti yine bir eserinde ; evet öyle zaten pek fazla cüretkar olmaya niyetli olmayan bir adam için aslında az bile kalır. yalnızca soru işaretleri mi cevaplarıda bilmemek mükemmel olurdu benim için bu belirsizlikte ki herhangi bir değişmeye dayanamam sanırım.
    arabalar ne olurdu acaba diye düşünen insanlarla dolu denen o harikulade şiirinin sonunu da çok güzel bağlamıştın,; yaşamda ne kadar dayanılmazdı diye. evet bazen devam etme gücünü sadece yazarak elde etmene şaşmıyor değilim. ben daha bulamadım , günlük yaşamaya devam ediyorum hala.

    son laf olarak aslında diyeceğim bir şey de kalmadı. geveleyip duruyorum ne desem diye. şuna karar verdim senin ağzından azcık ortak ruhumuzdan. hadi güle güle. yine gel bi ara.

    " Aslında çok küçük şeyler bile kendimi mutlu hissetmeme yetiyordu. Ama bütün mesele, bu küçük şeyleri şu kocaman boktan dünyanın içinden bulup çıkarmaktı. "
    10 ...
  9. 106.
  10. kelmajeste'in okumam için verdiği ekmek arası kitabını ezberlemek üzere olduğum yazar..
    6 ...
  11. 107.
  12. gecenin bu saatlerinde -kendisinin okuduğum şiirleri yüzünden - içimi karaya vurduran adamdır. umumiyetle her gün bunu bana yapar kendisi. kah mavi kuşla, kah yaprakların trajedisiyle. evin içinde kendisinden kaçmak için nereye gitsem, nereyi mabedim yapsam gelir bulur beni.
    5 ...
  13. 108.
  14. kendisini "bir blöftüm" diyerek niteleyen adam.
    5 ...
  15. 109.
  16. aslen almanya doğumlu ve daha sonra amerikada yaşayan, postane, ölüler böyle sever, kaptan yemeğe çıktı tayfalar gemiyi ele geçirdi, kaybedenin önde gideni gibi eserleri bulunan yazar ve şairdir. ilk okuyanlar tarafından ve yaşam tarzına ters gelen kişilere göre ön yargılarla yaklaşılan bir yazardır. örneğin; ayyaş, abaza, nihilist gibi yakıştırmalar yapılmaktadır. fakat gerçekte kitaplarında toplumun şekillendirilmesine dönük kapsamlı düşünceler yer almaktadır. yer altı edebiyatının en sağlam yazarlarındandır. charles severlerini her içki içişinde andıkları bir yazardır.
    6 ...
  17. 110.
  18. çok güzel sosyal, felsefi, psikolojik tespitleri olan sempatik alkolik yazar. keşke daha az içseymiş. tek olumsuz yanı alkolle bütünleşmiş olması ve okuyanı alkole yöneltmesi.
    6 ...
  19. 111.
  20. hayatımı sikmeye kaldığı yerden devam eden heriftir kendisi. gece gece hüzne boğmuştur beni şiirleriyle ve düz yazılarıyla. tuhaf bir adam. size aslında hiç birşey olduğunuzu hissettiriyor. dünyanın boktanlığını harikulade bir şekilde anlatan bir herif. o şehvetli yazarlardan uzak , size bir dostunuz kadar yakın olabiliyor aynı zamanda. ama bu yakınlık kısa sürüyor.
    9 ...
  21. 112.
  22. bir tutam aydın boysan, bir miktar can yücel, az biraz da cemal süreya'dan mürekkep ecnebi kişilik. yazayan yaşayamaz paradoksunun doğal sonucu olarak fuckermanlığı diline vurmuş kişi. bir trajedir bu aslında; hıncını yarattığı kadınlardan almak yani!
    6 ...
  23. 113.
  24. alkolun yazar için ne kadar fayda getirdiğini ispatlayan çok sevdiğim yazar.
    5 ...
  25. 114.
  26. "bilemiyorum. otuz yıl önceydi belki. kentin birinde bir yerlerde yürüyordum ve sabahın beşiydi. gecenin bir yerinde kahkaha ve eğlence son bulmuştu ve ben birinden ya da birilerinden dayak yemiş ve bitkin vaziyette yürüyordum. üstüm başım paralanmıştı, yüzüm kan içindeydi, bir şeylerin durmadan damladığını hissedebiiyordum... fazla acı yoktu... sarhoş ve şaşkınlık içindeydim hala... arada sırada öğürüyor, midemden hiçlik fışkırıyordu o muhteşem sabah güneşine karşı... cüzdanım gitmişti tabi ki. yine. odama ulaşmaya çalışıyordum aslında. yolumu şaşırmıştım, ne tarafta olduğunu bilemiyordum, hangi kentte olduğumu bile bilemiyordum. ama bir yerlerde 3-4 günlük kirası ödenmiş bir odam olduğunu biliyordum ve gidebileceğim tek yerdi o oda, tek evrenim. o odayı bulursam hayatta kalabilecektim. yoksa ölecektim. öyle hissediyordum. ölmek umrumda değildi, ama daha rahat bir ölüm arayışı içindeydim, kiralık bir halıyı ezberlerken mesela, kapımın önünden geçen birinin ayak sesleri eşliğinde. tamam, aptalca, ama ayaklarının tabanları sızlıyorsa ve her şey kırık sesler misali tıngırdayıp tıngırdıyorsa yapmak istediğin tek şey ölünebilecek iyi bir köşe bulmaya çalışmaktır. hayvanlar yapar bunu. yaralı kediler. kuşlar. balıklar. insanlar bile.

    odamın nerede olduğunu sezgilerimle bulmaya çalışarak yürüyordum. ya philadelphia 'ydı ya da kansas city . sessiz sabahta itekliyordum kendimi. sonra bir şey duydum. benim ayak seslerimi andıran ayak sesleri. adamın teki caddenin tam ortasında batı yönüne yürüyordu. pazar sabahıydı ve tek bir araç bile yoktu caddede. cadde adamın ayakkabılarının asfaltta çıkardığı rasgele, beceriksiz, çaresiz sürtme seslerinin sışında sessizdi. bana doğru geldi ve içimden tanrım, işte bende daha kötü durumda zavallı, diye geçirdim. nasıl olabilir? bir numaralı intihar adayı ben değil miydim, kendimi türlü cehennemlere sokmuş ölümün üzerine çullanmıştım.... ve şimdi bu adam çıkıştı karşıma... oyunu benden çalmaya yelteniyordu... adama yaklaştıkça...güneş yükseliyordu.... yaralı yüzünü gördüm ve daha kötüsü... gözünün tekinin sallandığını gördüm.... göz çukurundan fırlamış ince bir lifin ucunda ileri geri sallanıyordu... bir sarkaç... ona yardım etmek zorundaydım.

    ama midem bulandı. beyaz bir kasırga patladı beynimde. o anda bir korkak olduğumu anladım . o kadar olanaksızca korkunç bir görünümü vardı ki ona bunu yapanların değil de onun korkunç olduğunu düşündüm. aaıl canavar bunu ona yapanlar değil de oymuş gibi. ona bunu yapanlar öçlerini almanın rahatlığıyla horluyorlardı karılarının yanında. daha da kötüsü, pek bir şey hissetmeden. ama adam karşımdaydı, gözü sallanıyordu. yanımdan geçip gitmesine izin verdim. arkamda acınası ayak seslerini dinleyerek yürüdüm.

    sen de berbat durumdasın, ona yardım edecek halde değildin, diye düşünerek kendimi ahatlatmaya çalıştım. sabah güneşinde yürüyen bir korkaktım. kendimden nefret ediyordum ama değişemezdim.

    yürüdüm ve yürüdüm ve yürüdüm ve sonunda odamın bulunduğu pansiyona vardım. içeri girip ikinci kata çıktım ve kendimi yatağa fırlattım. güvenli bir yerdeydim, bir süre için. ucuz kozamın içindeydim. ama uyuyamadım. hristiyan ahlakı filan rahatsız etmiyordu beni. nietzsche gibi hissetmiştim kendimi hep, iyiliğin ve kötülüğün ötesinde. yetmedi ama. bir hiçten başka bir şey değildim. Şefkatim yoktu, gerçekliğim yoktu. bir blöftüm . müdahale gerektiğinde kaçıyordum. koftum. orada uzanıp iyi bir insan olmadığımı idrak etmekten başka bir şey gelmiyordu elimden. sahtekarın tekiydim. numaracı. cesaretim yoktu.

    gözü sallanan o zavallı orospu çocuğunu düşünerek 3-4 gün yattım o yatakta.

    sonunda kalkıp her şey yolundaymış gibi yaptım ve hayata döndüm. bir tek ben bilecektim.

    ama emin olduğum bir şey varsa o da göründüğüm gibi olmadığımdı. ve ne kadar az numara yaparsam ölümün pençesine doğru o kadar hızlı gidecektim. asıl mesele de buydu zaten. sabahları ayakkabılarını her giydiğinde, bir bardak su içtiğinde, arabanın kontak anahtarını çevirip duymak istediğini duymayı beklediğinde.

    lanet olsun, onun benden sonra gören aklı başında biri yapılması gerekeni yapmıştır muhtemelen."

    anlattığı hikayesiyle beni mahveden güzel insan.
    10 ...
  27. 115.
  28. bir adamı c. b. ye benzediği için sevebilirsiniz .ama bu benzerlik sonunda ondan ayrılmanıza sebep olacaktır. c.b. iki tezatı kendınde barındıran adamdır . çelişki adamıdır. iyidir , candır * .
    7 ...
  29. 116.
  30. "fazla düşünmeyen insanların daha genç göründüğüne inanırım ben", onlar bomboş konusurken karşımda "beynim duruverir. dinlerim. tepki veririm. ve onlar orada olmadığımı farkedemeyecek kadar aptaldırlar.", orada değilken ben, bir oyun oynarım, eski hikayelerimi canlandırırım kafamda ve yoluna sokarım beynimde herşeyi, "bazı anıları tekrar tekrar yaşamak onları olmaları gereken hale dönüştürür yavaş yavaş".

    sonra "konrolümü kaybettiğimi farkederim, ancak gidişatı tersine çeviremeyecek kadar da yorgunumdur.". sorunumun da bu olduğunu söylemişti bir gün sevgilim sarah; "farkında olarak kaybedendim ben".

    yazmak...sevdiğim bir işti. para kazanmak ya da insanların ilgileri doğrultusunda yazarak ünlü olmak için yazmadım ben, zaten "insanların neye ilgi duyduklarına önem verseydim hiçbir şey yazamazdım". hem "yazmak tuhaf bir şeydi. hem ihtiyaç, hem de bir tür hastalık, uyuşturucu gibi birşey, müthiş, bir tutku kısacası, gel gelelim kendimi yazar olarak düşünmek hoşuma gitmiyordu. belki de çok fazla yazar tanıdığımdan. işleriyle değil, birbirlerinin kuyusunu kazmakla uğraşıyorlardı. evde kalmış, kuruntulu, dedikoducu kızlar gibiydiler, burunları büyüktü, sürekli yakınıp birbirlerinin bıçaklamaya çalışıyorlardı. yaratıcı insanlarımız bunlar mıydı? hep böyle mi olmuştu? galiba. belki de yazmak bir yakınma biçimiydi. kimisi yakınmayı daha iyi beceriyordu."

    yarın düzelir dediler bir gün birşey için; güldüm,
    "yarın hep aynıydı, aslında tüm sorun burada"

    tırnak içindekiler, bukowski' nin farklı kitaplarından alıntıdır. aradakilerle bir bütün oluşturmaya çaliştim.
    15 ...
  31. 117.
  32. hoca : siyahın olabilmesi için beyaz gerekir.
    bukowski : hayır ! siyah beyazdan bağımsız olarak vardır. beyaz olmasa da siyah olacaktı.

    hayatı siyah-beyaz pencereden izleyenlere ithaf olunmuştur.
    10 ...
  33. 118.
  34. 'Hayatım boyunca arıların, kelebeklerin ilgi gösterdiği bir çiçek olmak istedim ama hep sineklerin konduğu bok oldum.'
    9 ...
  35. 119.
  36. "dünya, yazarların yokluğuna, kanalizasyonların yokluğundan daha çabuk alışır" diyen ayyaş.
    popüler kültür insanı. Yapıtları hakkında derin tartışmalar, psikolojik analizler, bi sözünden bir çok şey çıkartmaya çalışan insanları gördüğümde sadece gülüyorum.
    Okuması keyifli ama üzerine birşey kalmıyor.
    alkol + kadın + sex + at yarışı = Chinaski bu kadar basit bir denklemdir kendisi.
    Andy Warhol'un bir sözü var ' Bir kutu şeker yerken kalan son şekeri yiyeceğim anı sabırsızlıkla bekliyorum, sonuncu şekere gelene kadar yediklerimin tadı umrumda bile değil, tek istediğim şekeri bitirmek, boş kutuyu çöpe atmak ve şekeri tamamen unutmak' işte buradaki bir kutu şekerdir Chinaski.
    Bu yazara negatif bir eleştiri değil, kaldı ki pop-art'ı severim. Sadece anlamıyorum ucuz otel odalarında seks yapan, at ayrışı oynayan ve bunları anlatan adamın dünyanın en büyük sembolisti gibi yorumlanmasını.
    6 ...
  37. 120.
  38. bukowski kanalizasyondan da değersiz gösterir kendisini ve kendisinden çok daha büyük laflar sıçan adamları.

    katma değer yok zaten, "bir şey katmıyor" diye sızlanmaktan daha komiği de yok.

    bu adam diyor ki; "bir bok değil kimse!" buna katılmamak mümkün değil işte.

    laf kalabalığıyla prim yapılan dünyada bunu açık açık söylemek yürek ister. sevenleri de bu yüreğe gıpta eder.

    anlıyor musunuz?
    8 ...
  39. 121.
  40. dünyanın gelmiş geçmiş en samimi adamlarından biri.
    6 ...
  41. 122.
  42. kadınlar kitabının girişinde, dünyaya kadın olarak gelseydim orospu olurdum diyen yazar.
    6 ...
  43. 123.
  44. dünyaya erkek olarak gelmesi o'nu orospuluktan münezzeh kılmamıştır. seksist bir ayrım değildir fuhşiyat kavramının içini dolduran. başka bir pencereden bakıyorsan sen mesela: toplumun önyargıları umrundaysa onların da ..na koysunlar. erkek de orospu olur. "bukowski'nin vermediği kadın kalmamıştır" desem aklın hemen pipi - kuku ayrımına gidecek olanların kulaklarına dilimi sokuyorum. bukowski de orospudur. erkeğin orospusudur bal gibi.

    dünyanın gelmiş geçmiş en samimi adamlarından biriyim.
    9 ...
  45. 124.
  46. 125.
  47. "en iyi insan beni yokluğuyla ödüllendiren insandır" en sevdiğim lafıdır.
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük