Yıllar önce Uludağ üniversitesinde söyleşisine tesadüfen katıldığım,herhangi bir şiirini bilmediğim,eski sevgilisinden bahsederken ağzından kötü kelimeler çıkan şair.
kendisini para kazanmak için yazdığı aşk hikayeleriyle tanıyan yeni nesil sözde edebiyast severleri tarafından edebiyatçı değil diye saldırılan , yaklaşık 15 yılı aşkın bir süredir yer yer modern türk edebiyatına öncülük eden kişi.
30 mart yerel seçimlerinde hdp'den karşıyaka belediye başkan adayı olduğunu yeni öğrendiğim şahsiyet. her ne kadar edebiyatçılığına yakıştırmasam da böyle bir çizgide yer aldığı için daha da sempatimi kazanan, sevgimin pekiştiği, aşkta yarın yoktur sevgili şaheserinin yaratıcısı...
Sevmek, sevdiğiniz kişinin her şeyini sevmektir.
Sevmek, sevdiğiniz insanın bütün yaralı geçmişini,
bütün acısını, bütün hastalıklarını üstlenmektir...
aynı lafları evirip çevirip kullanan yazardır. kendince yaptığı kelime oyunları, allamaları pullamalarıyla koftiden baş üstüne çıkarılmıştır. duygu ishali diye bir tabir kullanılır kendisi için. izinde yürüyen başka biri daha vardır hatta; (bkz: tuna kiremitçi) daha fazla söze hacet kalır mı?.. bilmem.
yakın zamanda oturduğum bir mekana söyleşiye gelen tatlı tombiş adam.
kendisinin yanına elimde biramla gidip selam verdim, kitaplarını çok severek okuduğumu ve daha önce antalyada bol bol imzasını aldığımı söyledim. güldü, beni masasına davet etti. oturup sohbet ettik, okulumdan, neden ankarada olduğumdan bahsetti. sonra söyleşisi sırasında bir de bana selam çaktı.
'' Seni sevmek, bu kentin tozlu, soluk ışıkları ruhumu ısıtırken, ayni gecenin yıldızları altında seni deliler gibi özlemekti... O geceyi de kollarında geçirebilmeye seni ikna edebilmek için saatlerce sokaklarda dolaşıp, barlarda, kahvelerde oturup eve dönüşünü beklemekti... Bazen bu bekleyişlerin sonu, yorgun düşmüş bedenimi sürüklediğim evimde, o gece bir başka kadının yanında uyumana ağlamak olurdu sabaha kadar... Ertesi gün bir şizofren gibi, hiçbir şey olmamış gibi tekrar seni sevmeye koyulurdum...Şaşırırdın. Çünkü seni sevmek direnmekti sevgili..''
candır. kitap fuarı için izmir'deydi, hazır geldi görüştük tabi. cumartesi alsancak'ta rakı sohbeti yaptık uzun uzun. elektrikli sigaralardan içiyor şu aralar. en baba özelliği; karşısındaki ne konuşursa konuşsun çok dikkatli dinler, yorumunu yapmadan o muhabbeti kapatmaz/kapattırmaz. politika, aşk, ekonomi her şeyi konuşacak kadar donanım sahibidir. bunalımlı, ağlak gibi yorumlar yapılsa da, şiirleri dışında öyle değildir, her muhabbeti yapar. ama derin izler taşıdığı her halinden bellidir.
Şimdi, bu acıya bir son vermesi, kendisini terketmesi, sonsuzluğa bırakıp gitmesi için birbirine yalvaran iki yüreğiz artık. "Ayazda iki yürek" gibiyiz.
Sen benim şizofren aşkımsın... Ben senin kanayan vicdanınım. Affet beni sevgili... Verdiğim sözleri tutamadım.
Efenim, dün rastladım Cezmi ye. Nasılsınız, nasıl gidiyor hayat diye hal hatır sordum. Biraz bekledi hüzünlü gözleriyle ufka bakaraktan ve sonunda cevap verdi- O kadar sıkılıyorum ki hayattan, iğneli fıçı içinde yaşıyorum sanki. Her zaman bir yerlerime iğneler batıyor. Bunları hak etmedim ben! Çoğu insandan daha iyiydim, evet, daha iyiydim! Bencil olmadım, rahatsız olmasınlar diye sorunlarımı bile açmadım kimseye. Oysa ben herkesin o aptalca sorunlarını dinlemek zorunda kaldım hep...
Afalladım, böyle içten bir yanıt beklemiyordum doğrusu. Çok öfkelisiniz diyiverdim teselli etmek istercesine.
- Evet, öfkeliyim dedi. O kadar öfkeliyim ki, başta kendime... 15-16 yaşlarımda karanlık odamda tek başıma yatıyordum, nedense bir den uyandım. Bazı sesler duydum, annemin odasından geliyordu. Oysa annem yalnız yatıyordu yıllardır, babamla odalarını ayıralı çok olmuştu. Yatakta bir karaltı fark ettim, orgazm sesleri, iniltiler..... ve seksin ritmik hareketleri. O annemdi... Ya diğeri? Evimize gelen o misafir adamdı...
Odama döndüm, sessiz sessiz ağladım. Çoğu kez rüyamıydı gerçek mi ayıramadım. Bazen aptalca geliyor, ama ben anneme eskisi gibi bakamıyorum artık. Namussuzluk olarak düşünmüyorum. Babamla araları çok bozuktu, bu durumu olağan bile karşıladığım zamanlar oluyor. Ama o, bu sırrı hep saklayacaktı. Olanları ben biliyorum, ama ben de saklayacağım... Rüya mıydı gerçek mi? Yalan mı? Hep yalan söyledi annem... Yalandan nefret ediyorum.
Niye ben böyleyim?
Sevgisiz büyüdüğünüz için olabilir mi? dedim..
- Sustu.. sustu... ve sonunda cevap verdi. -Sevgisiz mi büyüdüm Bilmiyorum ki! Sevdiler beni hep aslında. Evimde ya da ziyarete gittiğim arkadaş evlerinde çamaşırdan bulaşığa birçok işlerde yardımcı oldum onlara(erkek olmama rağmen). Sigara, alkol kullanmadım, evdekilere ergenlik vs. sorunları çıkarmadım. Belki de bu yüzden sevdiler beni. Keşke yapmasaydım! Aptal maskemi o kadar sık takmıyorum artık. Kafasına hiçbir şey takmayan, her şeye tebessüm eden, eğlendiren maskemi takmıyorum ne zamandır. Hiç de umurumda değil. Mutsuzum. Gözümü boyayan onca şeye rağmen mutsuzum..
Bir anda sarıldı boynuma ve devam etti.
- Niye ben böyleyim? Korkak, çekingen... Türkan Şoray gibiyim. O da en ufak bir şeyde heyecanlanıyor, elleri titriyor. Geçenlerde metroda bir adam beni fena halde azarladı. Arkadan ilerleyen kalabalık beni sıkıştırınca, istemeden ona çarptığım için. Bana söylemedik laf bırakmadı. Ben de çekinerek - Arkadan ittiler efendim, kusura bakmayın; diyebildim sadece. Hep böyle olacak! Nerede bir böcek ezilecekse o böcek ben olacağım!
Birinin sevgisine ihtiyacım var. Erkek ya da kız. Yok ama YOK!
Birden buz kestim.. Cezmi niyeti bozmuştu. Sustum, bir süre bir şey söyleyemedim.
- Hadi, sen de benimle gel, birlikte karışalım kayboluşa- dedi gözlerimin içine bakarak..
- Yapamam, dedim, istesem de yapamam.
- Öyle olsun ama sende benim gibi dertleşmeye ihtiyaç duyarsan evime beklerim ..
- Umarım dedim ve usulca kalkıp gittim.
Yağmurda kalan ıslak bir köpek gibi uzun uzun baktı ardımdan.. ipinin ucundan çekiştirdiği kanişe gel yavrum dedi. Arkamı dönüp her baktığımda, çökmüş yüzü daha bir hüzünlendirdi beni.
Garip bir adam şu Cezmi. Hani böyle kımıl kımıl, fosforlu, civcivli.
Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi... Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı. Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını, sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyiydim; bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden.
Beni terk edenlerden tek isteğim olurdu. "Ne olur, bir daha beni aramayın Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini." Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni... Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim... O, yedek sevgili..