nöbet tuttuğunuz kule'den soğuk demir parmaklıklara tutunan mahkumun gözlerindeki 'özgürlük aşkı'nı , penceresine konan güvercine mahzun mahzun bakan, birazdan cebinden tabaka'sını çıkarıp dertlimi dertli bir 'cigara' saran, "asker ağa şafak kaç" sorularına muhatab bırakan. anasına, bacısına, sevdiceğine 'özgürlük aşkı' ile yanıp tutuşmuşluğun verdiği coşku ile mektup yazan, kimi zamanda "yapma abi, yeteeeeeeeeeeer, ayağındaki çarık olayım abi yeter, allah için yeter vurmayın." inlemelerine kulak misafiri yapan. ciğerin yandığı, yüreğin dağlandığı, 'çaresizliğin çare' olduğunu hatırlatan. sözde insan oğlu medeniyeti'nin içerden dışarı bakan 'utanç penceresi'.
sadece parmaklıklar ardında olduğun anlamına gelmeyen,aksine hürken bile seni demir parmaklıklar arkasındaymışsın gibi hissettiren küçük bir göz pencere...