özellikle kargaların büyük rolu olduğu ağaçtır. şöyleki efenim, karga kardeş, cevizi alır, daha sonra yemek için bir toprağa gömer ancak onu unutur ve zamanla o ceviz ağaç olur. bitti bu kadar.
BiR TANESi GÜLHANE PARKINDA NAZIM HiKMETTiR. NE BiZ FARKEDERiZ NE DE POLiS. YAPRAKLARI ELLERiDiR, DOKUNUR HEM YÜREKLERE, HEM ŞEHRiME. YAPRAKLARI GÖZLERiDiR, GÖRÜR, HER BiRiMiZi VE YAŞADIĞIMIZ iZBEYi. BiR BARDAK SU, BiR TUTAM TOPRAK SERPiLESi KÖKLERiNE. YAŞATILASI ÖLÜMSÜZCE.
hikayesi insanı hüzünlendiren şiirdir; piraye nazım'ın gelmeyeceğini düşünerek beklemekten vazgeçer. biraz sonra polis gitse de nazım piraye'nin izini bulamaz.**
Rivayet edilir ki Nazım Piraye'yi beklemektedir Gülhane Parkı'nda. Aynı sıralarda Nazım için kaçak zamanlar da başlamıştır. Tam da hasretiyle yanıp tutuşmaktadır Piraye'sinin. Sonra bir tarafta polisler belirir ve Nazım saklanır kocaman ceviz ağacının dallarının arasına.Piraye'de diğer taraftan belirir. Nazım Piraye'sini izler uzaktan, Pirayes'si Nazım'ı arar, Nazım polisten kaçırır sevdiğini arayan gözlerini. Derken oracıkta bu dizeler yazılır;
''Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkı'nda, Ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında''
Başım köpük köpük bulut
içim dışım deniz
Ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkı'nda
Budak budak, serhan serhan
ihtiyar bir ceviz
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında
Ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril
Kopar ver, gözlerimin gülüm yaşını sil
Ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Yapraklarım ellerimdir tam yüzbin elim var
Yüzbin elle sarılırım sana, istanbul'a
Yapraklarım gözlerimdir şaşarak bakarım
Yüzbin gözle seyrederim seni istanbul
Yüzbin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım
Ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında.
ustaca kullandığı tahammül edilemez ağzı bozuk harfler, sözsüz konuşmaya başladığında arsızlığı, hayranlıkla yer değiştiren ender azınlıktandı. kullandığı altın uçlu sivri kalem bu kalabalıkta çoluk çocuğa batmış anlaşılan.
silik oldugunu görmemle lanet olsun dememe sebep olmuş yazar. sözlügün farklı yüzüydü, entrylerini okuyup da edebiyat adına bir şeyler ögrenmemek imkansızdı, da ne oldu böyle.. yazık oldu.
nikini severdim, kendim bulmuş kadar severdim, görememek çok üzecek beni. lanet ya.
dün gece bi silah arkadaşıma ve bizlere girdiği; sokayım çıkarayım ben hepinizden daha iyiyim ve de amınıza koyum (bunu unutmamak lazım lütfen) entrylerinden sonra onu çok pis tahrik ettik özel mesajla. sonunda öyle küfürler etti ki. hayvanlığımızdan utandık:((
ceviz ağacı buradan beni duyuyorsan şunları söylemek istiyorum. biliyorum şu anda uçmanın acısını çok derinden hissediyorsun. oh olsun sana. lütfen küfür etme ve ayar verme. delikanlılık öyle olmuyor çünkü;
delikanlılık, sözlükte 3-5 kişi bir olup nickaltı girmekle beyinsizlik fırtınası yaratmakla ve de bizden olmayanları sözlükten kaçırmaya/uçurmaya teşvik ile olur.
delikanlılık, dışarda bir adama karşı 50 kişi taşla sopayla dalmakla olur.
delikanlılık, nihal atsız(hhühehet köpek! destursuz ağzına alma) ve onun gibilerin fikirlerini savunmakla olur.
artık uçtuğun için rahatça söyleyebilirim; olm sen var ya (dilimi ısırarak) klavye deliğanlısısın! siliksin. uçuksun. oh olsun.