cevapsız sorular mı sorusuz cevaplar mı

entry1 galeri0
    1.
  1. düşünsenize, neler anlatılıyor üç büyük dinin kutsal kitaplarında.
    kızıldenizi ikiye bölen, ölüleri dirilten, meleklerle konuşan hatta onlara secde ettiren, miraç a yükselen, dirilttiği insanlar yetmezmiş gibi, dirilip tüm insanlığı dirilişin şiddetli yoluna sokacağına inanılan peygamberler.
    bu insanlar tarihe adını yazmış, zamanın ötesine geçerek, tüm insanlığı peşinden sürüklemeye devam eden insan üstülüğüne iman edilen insanlar.
    inananından, inanmayanına, nuh peygamberi, hz musa yı, hz isa yı, peygamber efendimizi tüm insanlık tanıyoruz ve en karşıtımızda yeralan peygambere bile en azından süper zeki, hatip ve iyi siyasetçi gözüyle bakıyoruz.
    oysa ki yaptıkları ifade edilen eylemler ve gerçekleştirdikleri düşünülen mucizeler, bugün insanlık olarak gözümüzle görsek dahi şüphe edeceğimiz, gülüp geçeceğimiz hatta delilik belirtisi olarak görüp ihbar edeceğimiz eylemler gibi görünüyor.
    düşünsenize haliç in orta yerinde kendisine inananları vaftiz eden bir adam ya da bir mağaraya gidip, haftalar sonra döndüğünde, bitap bir halde ben allah ın elçisiyim, yaradan benimle cebrail aracılığıyla konuştu diyen bir adam.
    gözümüzün önünde kimbilir hangi mucizevi eylemler gerçekleşiyor diye düşünmeden edemiyor insan.
    düşünsenize aslında hiçbir ekstra mucizenin yanına bile yaklaşamayacağı bir mucizenin içindeyiz.
    biz, insan olarak adlandırdığımız varlığımızı mucize olarak görebiliyormuyuz?
    dünyada bize benzer sayısız yaşam formatı var ama hiçbiri bizim ölçülerimizde maddeye ve yaşama hakim değil.
    aslında kainatın sonsuz kaosunda dünyamızın varlığını sürdürdüğü her mikro saniye sonsuz bir mucize içeriyor.
    sonsuz sayıda büyüklüğün uyguladığı sonsuz sayıdaki çekimin içinde kusursuz sayılabilecek konumunu muhafaza etmeyi başaran dünyamız, en büyük mucizemizin adı.
    şimdi düşünün biz bu mucizeyi önemsiyor, anlıyor ve ifade ediyor muyuz? hayır.
    tek yaptığımız kendi yalanlarımıza, kendimizi inandırmaya çalışmak.
    sıradan bir karıncadan, bir sivrisinekten ya da bir kurbağadan ne gibi bir farkımız olabilir.
    yaşamımızın kontrolünü elimizde tutmamız, ölüm hakkındaki bilinmezliği ve ölümden sonra ne olacağını düşündüğümüzde maddi hiçbir veriye dayandıramadığımız boşluğumuzu kapatabiliyor mu?
    tabii ki hayır dediğinizi duyabildiğime göre, hemen yanıbaşında bu sonsuz açlığımızı doyuran(aslında sömüren de olabilir) insanlara sınırsız meyilli olmamız durumu vuku buluyor.
    insanlığın her devrinde, inanılmaz derecede zeki ya da inanılmaz derecede çılgın insanlar, hepimizi artlarına alarak, dışarıdan bakılma imkanı olsa inanılmaz derecede trajik, komik ya da trajikomik olaylar gerçekleştirdiler, gerçekleştirmeye devam ediyorlar.
    insanlık, kutsal kasesini, ahit sandığını, adını ne koyarsanız, kutsalını arzulamaya ve aramaya devam ediyor.
    ya hiçbirşey yoksa, ya bu koca evren ve gerisi, ilerisi boşsa, sesimizi kimse duymuyorsa, gerçekten atomlarımız savrulup gidiyorsa.
    ya sorulacak sorular yerine, verilecek cevaplar aramamız gerekiyorsa, o zaman ne olacak?
    karınca, kurbağa, bok böceği atomları ile buluştuğumuzda bu sefer onlar bize kikir kikir gülmeyecekler mi?
    inananımızda, inanmayanımızda bu sonsuz soru yumağının tam ortasında.
    neden cevapsız soruları baştacı yaparken, sorusuz cevapları ayaklarımızın altına alıyoruz.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük