Hep kendinden emin olamadığından,yine bir belirsizlikten,kendini sorgulamaktan kaynaklanan bir durum.Az yaşamadım sonra saldım yani,doğru değilse bile doğrusunu öğrenirim diye diye öğrendim zaten.
Öğretmenler genelde parmak kaldırıp ortalığı ayağa kaldıranlar yerine susanlara söz verirlerdi. Ben de gayet sakin bir şekilde beklerdim, ne yorucam kendimi. Sözü alınca da allah ne verdiyse artık. *
Parmak kaldıranlar, at yarışlarındaki favori atlar gibidirler; Cevapları %99 doğru olacaktır. Parmak kaldırmayanlar ise sürpriz atlardır; Bilirse çifte galibiyat yaşatırlar. Hem sürpriz yapmak daha bir güzel.
ben tam tersi cevabı bilmediğim halde "örtmenin, örtmenim" diye parmak kaldırdım devamlı.
bir keresinde orta bir çografya öğretmenim " gel lan bakayım sen çok biliyorsun sanırım her soruya parnak kaldırdığına göre" diye tahtaya kaldırmıştı da benden, tahtadaki dünya haritası üzerinde bering boğazı'nın yerini göstermemi istemişti.
Benim aslında böyle bir huyum yoktu ta ki üniversite çağındayken yeni yeni olduydu. Hoca çık tahtaya dediği vakitte takır takır yapardım orası da ayrı. Ters psikoloji sanırım.
bildiği yanlış bile olsa konuşması kendini ifade etmesi gereken öğrencidir. ileride bu yüzden sıkıntı yaşayabilir, hayatta çoğu zaman atılgan olmak lazımdır.
"hadi ama bunun için parmak kaldıracak değilim!" Dercesine öğretmeninin gözünün içine içine bakan ve sorunun direkt şahsına yöneltilmesini bekleyen sınıfın en zeki ve cool öğrencisidir.
...ve adı söylendiğinde saçını savurarak tahtaya gelir.
- acaba saçlarının altında yeterince oksijenlenemediği için mi bu kadar sivilceleniyor cildin burakcım?
Geçmiş eğitim öğretim hayatında büyük ihtimalle sorunun cevabından emin bir şekilde söz hakkı alıp konusmustur lakin ya öğretmenden yeterli dönütü alamamistir ya da alaycı arkadaşlarının kucumsemesi ile karşı karşıya kalmıştır .ve o çocuk içine kapanmıştır ,düşüncelerine bile güvenemez olmuştur .
kimse bilemez ve hoca hala cevap istercesine susarsa bıkkın bir şekilde, adeta kahve sipariş veriyormuş gibi cevabı söyler ve dönen kafaların hiç birine aldırmaz.
öğretmenler bütün öğrencilerini tanır. onları gözlerinden okur. mesela siz kopya çekerken görünmediğinizi sanıyorsunuz değil mi? halbuki kürsüden her şey kabak gibi belli oluyor. sınavdan sonra "görmedi salak hoca nasıl yedirdik" diyorsunuz ya. hah işte o öğretmen nasıl olsa çala çırpa bir yere gelemeyeceğini bildiği için sana bir şey demiyor. sen de üniversite sınavında barajı ucundan geçip su ürünleri okuyosun.