Evden alelacele çıkarken anahtar, dosya, çanta, sunum, püsüm, püsürümden bi tane fazlalık eksilmiş olur, merdivenlerden her seferinde geri dönüp ya yine unuttum s.kecem haa demeden ve şaşkın tavuk gibi dönmeden daha sakin bi hayat yaşardık (en azından bizim evde).
mektuplaşırdık. postacı geldiğinde heyecanlanırdık. ev telefonunun sesini daha sık duyardık. özel günler ezberlenmiş mesajlarla değil ses tonundaki samimiyeti hissedecek şekilde olurdu. fotoğraflar yollanırdı eskiden. şimdiki gibi bilmem kaç megapiksellik telefonlar yoktu. önceden telefon başka, kamera başka, radyo başka, tv başkaydı. önceden herşeyin bi zahmeti vardı ama herşey daha bi güzeldi. sadece telefon için değil teknolojinin getirdiği tüm yenilikler için... he bi de küçükken bi mektup arkadaşım vardı? ne oldu ona? mektuplaşma gibi o da tarihe mi karıştı yoksa?
cep telefonu yokken, sabit telefondan verdiğimiz randevulara tam saatinde giderdik. cep telefonu yokken kısa kısa tebrik cümleleri yerine kart ya da mektup atardık. cep telefonu yokken telefonla uğraşıp ortamdan kendimizi soyutlamak yerine ortamın akışına bırakırdık kendimizi.
iki gündür bu zaman döndürdüm kendimi. sigarayı bırakamadım ama cep telefonunu bıraktım. artık geceleri yastığımın altındaki alet yüzünden uykularım kesilmiyor, rahat bir uyku çekiyorum.
daha az yalanla yaşardık. şimdilerde teknoloji gelişti, her yerden ulaşılabiliyoruz diye gırla yalan söylüyoruz azıcık yalnız kalıp, başımızı dinlemek uğruna.
üstünde durulması gereken cümledir.
not:müptelası olduk. hem zararlı ama gel görki resmen en kötü alışkanlığımız oldu cep telefonu. eskiden arkadaşlarını yanına gidilip, hal hatır sorulurdu . iki gün önceden randevulaşırdık. sürekli heryerde sana ulaşacak patronun olmazdı. sürekli denetleyen sevgili yoktu. ama herşey daha doğal daha samimi daha güzeldi.
olmayan şeyin eksikliği duyulmayacağı için lisedeki tabirle neşeli şartlar altında yaşıyorduk.
ha bu meret öyle bi hayatımızın merkezine girdi ki avantajları da çok dezavantajları da..
mesela mesajlaşma diye bi nane olmadığı için insanlar yüzyüze vakit geçiriyorlardı ve bu da daha samimi anlaşılır ilişkiler demek, ama bunun yanında acil durumlarda ulaşılması gereken yerlere ve kişilere ulaşılamıyordu bu zaten başlıbaşına en büyük artısı.
en samimi bir arkadaş bile olsa, geç geldiği her buluşmadan sonra, bir daha bu hıyarla bacağımı kesse buluşmam türünden sözler vererek yaşardık diye yanıtlanabilen soru.