birkac tane yazisini okumaya niyetlenip pisman oldugum yazar. daha 2. paragrafa gelemeden enerjim bitti, hayattan sogudum, acik olan pencereye anlamli anlamli bakmaya basladim. o derece. sonra da cisim geldi. gittim isedim. oyle iste.
gidişinin üzerine birkaç kelam edelim sevgili dostumuzun.
kendisiyle çok sık olmayan mesajlaşmalar ve ankara'ya geldiğinde benim 1453 farklı iş ve sorunumun üst üste gelmesi sebebiyle görüşememiş olmamız dışında bir ilişkim, irtibatım, yakınlığım yok, ama iki çift kelam etmezsem de ayıbı benim olur.
öncelikle şunu söyleyeyim, ben cennetten kovulan'ın tarzını sevmem, hatta hiç sevmem. üzerine yazdığı; aşkı, insanı, hayatı çözümlemesi ilgimi çekmiyor, belki kendi hayatımda ben de bunu yapıyorum ama çok başka bir anlayışla, bambaşka bir tarzda. ben üslubunu bile sevmem cennetten kovulan'ın. mamafih bir üslubu haiz oluşu da bittabi takdire şayan, amin.
yanlış anlaşılmasın, bir yazar olarak kötüdür demiyorum, elbette iyi bir yazar, fanatikleri bile var, biliyorum. e zaten iyi yazarın böylesi bir çelişkisi vardır, ya çok sevilirsin ya hiç.
entry'e şöyle bir baktım da herife direk sövmüşüm gibi, yok o tahmin ediyordur benim zaten çok normal bi tip olmadığımı, hoşuna bile gitmiştir.
ve son olarak kitabını alıcam mutlaka. ama okumam. okursam da bi başını, bi sonunu okurum, tamam.
cennetin kapısında görüşürüz.(sen kovulurken, ben giriyor olacağım. beklerim senin çıkmanı, sonra girerim, metro hesabı, bilinçli vatandaş hesabı, eyvallah hesabı, getirir misin hesabı).
edit: arkadaş üslup ve hatta yazı hırsızı çıktı. sikseler para verip almam kitabını falan, direk çalarım.
isedim geldim, ustune bir seyler atistirdim, dolandim filan. neyse, bi daha bakayim su herifin entrylerine, belki bende bi mallik vardir, anlayamamisimdir belki dedim. actim silik olmadan once yazdigi son entrylerine baktim. intihar, olum, tanri, ask, sevgili; sonra gene intihar, olum bik bik. yazdiklari bu temalar etrafinda donuyor ve donuyor sonunda tikaniyor. surekli kendini tekrarliyor. boyle bir yazar. yazdiklarini okurken babam aradi, yazarin yazdiklarinin etkisinden kurtulamamis olsam gerek, "ne tarafta cehennemin?" filan demisim. "ne diyorsun lan yavsak dalga mi geciyorsun" dedi. "ha, yok baba estafurullah" dedim. "kafayi yedin pc basinda" dedi.
kisacasi yaziyor yazmasina da bayiyor be anam babam. imdat diye bagirasim, cami pencereyi acip, ustumu basimi paralayasim geliyor anasini satim.
sözlükten uçurulmuş yazar. atılmış uludağ sözlük'ten. cennetten kovulduğu gibi buradan da şutlanmış. uçmuş, bitmiş, kül olmuş. yani yok artık kendisi bu zeminde. bitti. olmadığından kendisine yöneltilen iddiaların gerçek ya da gerçek dışı olduğu konusunda yorum yapamaz artık, bunlara ilişkin bir açıklama getiremez. çünkü adamın cevap verme hakkı yok. adam suskunluğa mahkum, sessizliğe mecbur. dilsiz bu ortamda.
her yazarın gidişi bir eksikliktir. her gidiş bir kayıptır. uçurulan yazarlar elbet bu sözlüğün bir parçasıdır. yüzüne söylemediğimiz, yüreğine haykıramadığınız bir yazarın arkasından asla konuşmayın, ki delillendiremediğiniz iddialar savurmayın. iddia sahibi mutlak iddiasını belgelemekle yükümlüdür. bunu yapmazsa düşeceği çukur hep bellidir. (bkz: müfteri)
öyle de abicim daha ne skime adamın arkasından desteksiz ve mesnetsiz atıp tutuyorsunuz? madem bu kadar kin duyguluydunuz da o halde cennetten kovulan henüz buradayken ve cevap hakkı varken niçin kuyruk acınızı yüzüne karşı yansıtmadınız, ne diye susup sözlükten gönderilmesini sinsice beklediniz?
bu mudur yazarlık etiğiniz, insanlığınız?
bu mudur aq adamlığınız, erdeminiz, faziletiniz, terbiyeniz?
bu kaçıncı yalnız bayramı onun kimbilir. bu kaçıncı acımadı kiii diye kendini kandırışı! bu kaçıncı anasının oğlu olduğunu unutma çabası? bu kaçıncı yarensiz, yarasız bayram sabahı? bu kaçıncı ciğere akıtılan gözyaşı onun? bu kaçıncı bayram şekeri diye klavyedeki tuşları cebine doldurup kelimeleri yemesi? bu kaçıncı yüreğinin kumaşından bayramlık diktirip; sanal alemin öteki yalnızlarına ziyarete gidişi?
ey dost!
ey ana kokusunu rakı şişelerinde arayan oğul!
ey baba şevkatini artı oylamalarda içine çeken sine_ i edebiyat!
ey yalnızlığın tanrısı!
ey yaşanmamış çocukluğun kavalcısı!
ey kelimelerin efendisi!
ey cennetin tahliye edilmiş kiracısı!
ey cehennemin sırasını bekleyen yolcusu!
ey mezar taşını göğsünde taşıyan hamal!
ey yalnızlığın sahurlarına kalkıp;
ey sevgiye açlığın oruçlarını tutup;
ey sahte canımlarla cicimlerle iftarını yapıp;
ey dostların gözbebeğinden sular içip;
ey sevgililerin göğsünden ab-ı hayat emip;
ey nimet denen her şeyi tepip;
ey teptiği her şeye muhtaç;
ey uykuları yarım yamalak;
ey bayramları allak bullak adam;
kapat şimdi şu bilgisayar denen sahte araf' ın perdesini,
aç gönül denen yok saydığın hokkayı;
batır dil denen divitini hokkana;
bu defa boşver tanrı' yı, cenneti, cehennemi...
annen için yaz sadece...
annen için ağla sadece...
annen için harca kelimelerini..
bir defa da annen için kovul cennetten...
bugün bayram..
kovulduğun cenneti aramana gerek yok..
hangi ayağın altında sen biliyorsun..
kapat karanlık düşünceleri;
yaz en aydınlık yazını!
sozlugumuzden (c)aldigi "yanda oturan bayanin bosalan koltuga gecmesi" gibi tamamen geyik icerikli bi basligi, yine burdan (c)aldigini soyledigi "türkiye'nin eurovision'a kurtce sarkiyla katilmasi" gibi siyasi icerikli bir baslikla bir tutan yazar. izah edeyim. kendisinin dedigine gore nasil ki eurovisionlu baslik uludag sozluk'te tartismaya aciksa, boyle hassas bir konu itu sozluk'te de tartismaya acilmaliymis. ulan eurovisionla senin caldigin basligin ne alakasi var? yanda oturan bayanin nesini tartisacagiz? vay efendim eurovisionlu baslik da mi calintiymis o zaman. bik bik.
velhasil; gerekli yazardan ozur dileyip orda actigi basligin altina "nikim yok benim adli yazarin uludag sozluk'te actigi bir basliktan uyarlanmistir" gibi bir not dusecegine, kendisini kandiran ve komik olan yazar. bir kez daha yazik.
sözlüğünün yeni halinin kaldıramayacağı kadar büyük bir yazardı. keşke o yazarken ben de burada olabilseydim. seni tanımadan sevdim dostum. sen görmeden sen gittin diye ağladım. keşke burda bir yerde olsan...
eksi sözlük semalarında uçarken görülmüş yazar. bu durumda cennet uludağ sözlük olsa gerek.
ne de olsa son alımlardan sonra eksi' nin cehennemden farkı yok!
hayatın neden bu kadar acımasız, neden bu kadar adaletsiz oluşunu düşünen ve bir anlam getirmeye çalışan yazar.herkesin belli dogma olarak kabul ettiği bilgileri, tartışmaktan kaçındığı, korktuğu bilgileri korkmadan, cesurca, objektif ve bilgece anlatan yazar.hayatını sorgulayan, ben neden, ne için yaşıyorum sorularını soran yazar.sözlükte daima kalıcı olmasını dilediğim yazar...