kan görse korkudan boku çıkacak olan, biri kafasına makinayı dayasa altına sıçacak olan, 3 kişinin arasına giripte hiç kafa göz üstüne çökülmemiş olan, kan'ı, ihtiras'ı,şiddet'i sadece 19 inç monitörde yaşan bebenin yaptığı tamlama gibi bişey.
cennetin böyle olduğu düşünen insanın nasıl bir düşünce tarzı var ona bakmak lazım. bu kadar basit düşünmekte yetenek gerektirir herhalde. günah günah. hayal gücün yoksa hayal etme yazık etme kendine.
çirkeflikle cennete gidilemeyeceği için zaten kendilerini ilgilendirmeyen konularda saçma sapan, düz mantıkla hareket ederek tespit yapmış yazarın bulgusudur. istikametini şaşıranlar istikametleri üzerindeki cehennemin özelliklerini araştırsınlar. muhtemelen aradıkları bütün aksiyon orada vardır...
muhammedin kafasında yarattığı sanrılar sonucunda ortaya çıkan aslında 1400 yıl öncesinin çölünde, kumu devesi ve kendi bokundan başka şeyi olmayan ortalama çöl bedevisinin hayatında olmayan ve ulaşmayı tercih edeceği her yer su lan yanında da karı bol diye atıp tutup kandırılması olayıdır. bize o sebeple burda da su var nedir yani olay dedirtiyor sırf bu yüzden.
çölde en zor bulunan şeyin su olması ve erken yaşta evlendirildikleri için bakire kadının pek olmadığı bir toplumda en çok özlenen iki şey nehirler ve bakire kadındır. bu yüzden cennette vadedilenlerin bunlar olması normaldir. eğer sibiryaya veya iskandinav ülkelere inmiş bir din olsaydı büyük ihtimal bol güneş ve kuru toprak vadedilecekti.
yunus emre'ye atfedilen bazı şiirleri yanlış anlamış kişi söylemi. yunus emre (veya şair diyelim; yunus emre'nin yazdığı kesin değildir) söz konusu şiirde allah aşkının büyüklüğünü coşku ile vurgulamaya çalışmaktadır; cenneti hakir görmeye değil.
"bu kadar mı kardeşim senin hayalgücün?" derler mimarına...ben onu dunyada da alırım kendimi manisa dağlarına atıp ahmet bedevi olsam...iki çam dik,cevre gönüllüsü olupta vermeyecek hatun tanımam.ölmeye ne gerek var.
cenetteki mantık hatası olarak değerlendirebiliriz. hatun desen dünyada da var, nehir desen okyanus bile var, kadın desen o da var peki o zaman cennete neden ihtiyacımız var.
sırf fikir yürütmek babında; benim cennetimde bilgisayar, internet, sözlük, forumlar, kitaplar, sinema, teknoloji falan olmalı. ps3, xbox ve wii de olsa iyi olur ve de başka şeyler, diziler, yarışmalar, halı saha falan...
özetle bu dünyada sahip olmak istediğim, olduğum ya da olamadığım, tadını çıkarmak istediğim şeyler. harbiden nehir ve huri çok cazip gelmedi birden.
kötüdür. çok kötüdür. hiç ihtiras yok, kan yok, mücadele yok, entrika desen... heey gidi... ara da bulasın. neyleyim öyle cenneti. sokayım öyle cennete affedersin. yalnız götü hafiften tutuşmaya başlayan arkadaşlara söylüyorum şimdiden: belirli bir dinin sizlere vaat etmiş olduğu belirli bir cennetten değil, herhangi bir cennetten, cennet kavramından bahsediyorum.
yani, olmaz öyle arkadaşım. sıkıcı işte. sıkıcı mınskim. birinin ağzını burnunu dağıtası bile gelmeyecekse insanın, ne alemi var çanağın çömleğin, altından tasın? (vay, heyt!) o var, bu var... bana ne la. beni onu, bunu istedim mi? ister miyim? sordun mu bana güzelim? cık. sormadın.
ben göt kaşıntısının, o en saçma sapan, en namüsait, en berbat anda gelip beni kıvrandırması; sonra an, müsait hale gelince, onu, büyük bir hışım ve şiddeti yadsınmaz bir zevk ile parmaklama şerefinden ibaret sayıyorum belki "iyiliği", "güzelliği", "cenneti"...
ne oluyor yani artizliğin kime?
bak bana. hu.
sokcam şelalene, nehrine... allahım yarabbim.