her dinde vaadedilen bir cennet vardır. ve her daim insanlar cennetin nasıl bir yer olduğuyla ilgili merak beslemişlerdir.
''fred ile clyde yıllar yılı ölümden sonrası ile ilgili konuşup durmuşlar. sonunda şuna karar vermişlerdi: kim önce ölürse diğerine cennetin neye benzediği anlatmak için ulaşmaya çalışacaktı.
ilk fred ölür, aradan bir yıl geçer. derken bir gün telefon çalar, clyde telefonu açar; karşısındaki fred'dir.
-gerçekten sen misin fred?
-evet clyde benim.
-sesini duymak ne güzel. unuttun sanmıştım. e, söylesene nasıl orası?
- valla inanmayacaksın, clyde, kesinlikle muhteşem. hayatında hiç görmediğin zenginlikteki topraklardan yetişen şahane sebzeler yiyorsun. sabah kalkıyoruz mükellef bir kahvaltı ediyor ve öğlene kadar sevişiyoruz, şahane bir öğle yemeğiden sonra dağa bayıra çıkıyoruz gezmeye ve orda da sevişiyoruz, sonra tarifi olmayan bir akşam yemeğinin ardından uykuya kadar hep sevişiyoruz. ''
kızarmış tavuk şeklindeki ağaçlar, çikolatadan yapılmış tarlalar var. pamuk şekerlerden yapılmış yataklar. sınırsız sayıda lezzetli vitamin deposu cennet meyveleri ve parasız yaşıyoruz ve mis gibi kokuyor heryer. mesela evimizdeki koltuk takımını mı beğenmedik? değişsin diyoruz değişiyor. istersen hergün değiştir kimse karışmaz. okul derdi yok bi defa, kitap derdi yok. git parklarda bahçelerde malaklar gibi yayıl, dikkat et güneş çarpmasın... çarpmaz aslında çünkü orda güneş yok özel aydınlatma sistemi var, son teknoloji. istersen netin başından ayrılma saatlerce otur. kimi istiyosan çağır o gelsin onla konuş. internet hızına bayılacaksın. tt net değil orda cen net var.
en çok bal ve süt karışımı olan nehiri seviyorum ben. bardagıma doldurup doldurup içicem ohh... diyet kola gölü de var. yoksa bile yapıcam olacak!
