cennet elbette bir sonuçtur ama bizim yaptığımız iyiliklerin karşılığı olan bir sonuç değildir. tamamı ile allah'ın bir nimetidir. cenneti iyiliklerimizden değil allah'ın rahmetinden umarız.
inancımız matematiksel bir hesabın sonucu değil ama akıllı birine aşağıdaki yazıyı okumasını tavsiye ederim.
"Pascal beklenen değer teorisini kullanarak hayatını dine adaması gerektiğini kanıtladı. Her matematikçi gibi o da, bu soruyu bir formüle indirgedi.
Hangisi daha büyüktür?
a) Beklenen değer (hedonizm yani fiziksel yaşamdan zevk alma)
Ya da
b) Beklenen değer (dini hayat)
Varsayım;
a) Olasılık (ölümden sonra hayat yok) * (hedonizmden alınacak zevk) +
Olasılık (ölümden sonra hayat var) * (sonsuza dek lanetlenmek) Ve
b) Olasılık (ölümden sonra hayat yok) * (dinden alınacak zevk)
Olasılık (ölümden sonra hayat var)* (sonsuz mutluluk)
Pascal'ın mantığı çok basitti: Eğer (a) (b) den büyükse o zaman hedonizme devam edecekti, ama
eğer (a) (b) den küçükse o zaman dindar olmalıydı.
Ama değişkenlerin değerlerini bilmeden bu denklemi nasıl çözdü? diye sordu Michael.
Birkaç varsayımda bulundu, örneğin, sonsuz mutluluğun değeri pozitif sonsuzdu ve sonsuza dek
lanetlenmenin değeri negatif sonsuzdu.”
Sonsuz mutluluk = +00
Sonsuza dek lanetlenmek =-00
Eğer bir denklemde sonsuzu kullanırsanız bu diğer her şeyi etkiler, çünkü çok büyük bir sayıdır,
böylece (a) hedonizmin beklenen değeri negatif sonsuz ve (b) dini hayatın beklenen değeri pozitif
sonsuz.
(a) hedonizm = -00 ve (b) din = +00
o zaman
{a)< (b) böylece...
(b) beklenen değer (hedonizm) < beklenen değer (dini hayat)
“Anladınız mı? Ölümden sonra insanın ruhunun yaşamasının veya her hangi bir şekilde bir hayat olmasının olasılığı ne kadar az olursa olsun, Pascal'ın dine bağlı bir hayat yaşamasından beklediği getiri, yine de dünyevi zevklerle hedonistik bir yaşam sürüp de sonsuza dek lanetlenmeyi göze alacağı bir durumun getirisinden daha büyüktür.
Hedonizm:Hazzın en yüce değer olduğu, yaşamın temel amacının haz olduğu savı.
Hz.Ali'nin de Pascaldan önce buna benzer bir açıklaması vardır:
Hz. Ali'ye (r.a), birisi geldi. Adam, öldükten sonra tekrar dirilmeyi, ahiretteki hesabı, cenneti ve cehennemi inkar ediyordu. Hz. Ali'ye,
Ya Ali, siz müslümanlar ölüme ve ölüm ötesine inanıyorsunuz; biz ise inanmıyoruz. Siz cehennemden kurtulmak, cennete girmek için bir sürü ibadet ediyor, mal harcıyor, zahmete giriyorsunuz. Bu zahmete değer mi? Hem ölümden sonra tekrar dirilmenin olacağı ne malum? diye sordu.
Hz. Ali (r.a) adamı sükünetle dinledi, sonra ona şu cevabı verdi:
Evet, ölümden sonra dirilmek, hesaba çekilmek, cennete veya cehenneme girmek, ya senin dediğin gibi yoktur; ya da bizim dediğimiz gibi vardır. Önce senin dediğinin doğru olduğunu düşünelim. Ölümden sonra ahiret hayatı yoksa seninle biz aynı durumdayız. Sana da yok bize de yok. Bu arada bizim Yüce Allah için kıldığımız namazların, yaptığımız ibadetlerin, hayır ve iyiliklerin, güzel ahlakın, verdiğimiz zekat ve sadakaların bize bir zararı olmaz. Ama ya ahiret varsa; bizim dediğimiz doğru çıkarsa, senin halin nice olur? diye sordu. Adam, biraz durdu, düşündü ve sonra:
Vallahi, her iki durumda da siz kazançlısınız, ahiret, cennet ve cehennem varsa vay bizim halimize! Yolunu öğret, ben de Müslüman olacağım. Dedi ve Müslüman oldu, kulluk yoluna adım attı, emniyet dairesine girdi.