Rivayetlere göre 1981 yılının ocak ayının 1. gününde (evet, aynen o günde) doğan Cengiz OKTAY, ilk, orta ve lise eğitimini Şanlıurfanın Viranşehir ilçesinde gördü. (Ne hali varsa gördü tadında) 1998 yılında lisans eğitimi için taban puanla son sıradan -talihsiz bir kaza sonucu- yerleştiği Dicle Üniversitesi Siirt Eğitim Fakültesi'nin ilk üç senesini yata yata, son senesini ise zor bela 2002 yılında bitirip aynı yıl Mardin'e bağlı bir köye sınıf öğretmeni olarak atandı.
Mardinde 3 yıl görev yaptığı köyde lojman dibinde kaçak çay, sigara ve kitaplarla tıkabasa doluyken Nirvanaya varmaya ramak kala doğduğu topraklara atandı. Doğmuş bulunduğu Viranşehir’de yaklaşık 5 sene çalıştı. 30 Ocak 2010'da kronik mutsuzluğuna son verip hayatının kadınıyla evlendi. (Bütün o yavaşlığa rağmen her şey bu kadar hızlı.)
Yıllardan beri yaşadığı boğulma hissini nihayete erdirmek ve bari büyük suda boğulayım diyerek istanbul'a tayin istedi. Şubat 2010'dan beri istanbulda MEBe bağlı bir ilköğretim okulunda öğretmenlik yapmaktadır.
Köyde kaldığı ve çaya, sigaraya, edebiyata bulaştığı zamanlardan beri kitaplar peşini bırakmamış, o da öyle tabanları yağlarcasına kaçmamıştır kitaplardan. Bütün bu zaman zarfında yoğun imgeci şiirler yazmış olmakla birlikte defter aralarında kalmış az sayıda hikayesi ve değerli birkaç edebiyat müptelasıyla Viranşehirde Su Damlası isimli bir edebiyat dergisi çıkarmışlığı ve bedava dağıtmışlığı da vardır.
En büyük meziyetinin yoğun bir kafa karışıklığı ve nerdeyse herşeye ilgi duyması olduğunu düşünen Cengiz OKTAY şimdilerde fotoğraf çekimi ve film yapımına kafa yormakla birlikte henüz ortaya kayda değer bir eser koyamamıştır. Sorsanız, "Hayat kısa, kuşlar uçuyor." diyecektir. Cemal Süreya'da öyle dermiş.