yurdumuzdaki çifte standarta bir örnek. Başbakanın bile "aleviler müslümansa camiye gelsinler" dediği yerde pek de yakın bir zamanda ibadethane olarak kabul görmeyeceği malum.
mekanın ibadethane olarak kabul edilip edilmemesi değil, mekanda ibadet yapılıp yapılmadığı önemlidir. camilerde ibadetten çok taraflı siyaset, gaza getirme, adam yaktırma eylemlerinin yapılmasını da göz önüne alırsak, sadece alevilerin değil diğer mezheplerinde ibadetlerini yapmak için camileri tercih etmeyeceğini yakında göreceğiz demektir.
(bkz: kara çarşaflı örümcek karikatürü yapılsın)
edit: cemevlerinde hergün yüzlerce muhtaç insanın karnının doyurulduğunu da eklemek isterim. ibadet dışında yapılacaklara örnek.
Cemevi, Alevilerin ibadet ettikleri, zikir yaptıkları, Hak ile batılı ayırdıkları, ölmeden önce öldükleri, sorgu ve sual verdikleri bir mekandır yani ibadet yeridir.
Ayrıca cemevine girmenin orada bulunmanın bazı adapları vardır: Örneğin kadınlar saçı açık içeri giremez, eline beline diline sahip olmayan ceme giremez, kul hakkı yiyen hak sahibiyle helallaşmadan ceme giremez, ailesine zulm eden ceme giremez, birbirlerinden razı olmayanlar giremez. Orası hak yoludur ve rıza yoludur. Hacı Bektaşı Veli'nin dediği gibi aslanlar ile ceylanlar orada dosttur.
kişinin ibadet özgürlüğünü kısıtlayan bir durumdur.
düşüncesini özgürce ifade edebilme, ibadetini dilediği gibi yerine getirebilme özgürlüğüne sahip bir toplum olarak görünmekteyiz. ne kadar saygı duyarsınız buna, ne kadar haklısın dersiniz bilemem ama potansiyel olarak böyle bir toplum alt yapısına sahibiz ve bu özgürlüğü, bu topraklar üzerinde yaşayabilmek için atalarımız omuz omuza mücadelere vererek kazanmışlardır. onların birlediği, bütünediği toprak parçasını lime lime bölmek yakışır mı şimdi bize?
amaç ibadet değil midir? amaç inandığına karşı inancını dile getirmek değil midir? dört duvarla mı sınırlamak gerekli ibadet yapılan yeri ille de? kalbin yolu birdir. ibadet inancı eyleme dökmekse; eyleme dökülen yer değildir mühim olan. içimizdeki arzudur, içimizdeki, inandır, içimizdeki temizliktir, içimizdeki sevgidir...
keşke benim camiye girip onlara saygı duyduğum gibi onlar da cem evinde olanlara saygı duyabilse. bize orada bunu öğrettiler : saygı duymayı. size camide saygısızlığı, başka bir mezhepten olan müslümanlara saldırmayı öğrettiklerini sanmıyorum.
camilerin, kiliselerin ya da sinagogların ibadethane olarak kabul edilmemesiyle eş durumdur. sonuçta ne şekilde olursa olsun mekanda Allah kelamı edilip ona ibadet edildiğine göre saygı duyulması gerekir. ayrıca bunu kabul etmemek bize düşmez; tıpkı inançlar gibi ibadetler de allah ve kul arasındadır.
kendi inandıklarını doğru dürüst bilmeyenler, aleviliği nerden bilecekler. çocuğa tecavüze çocuğun rızası olursa suç olmaktan çıkar diye, yasa çıkartmaya çalışanlar mı aleviliği anlayacak? anlamak istemeyene bir şey anlatamazsın. iktidarları cehaletin varlığıyla doğru orantılı olduğu için, bunlara bir şey anlatamazsın.biz kendimizi biliyoruz. bu bize yeter.
herkesin inancı kendinedir, devlet de vatandaşlarına inancına göre ibadethane sağlamak zorundadır. devlet vatandaslarının ibadetlerini kısıtlayamaz, bu bölücülüğün kralı olur.
Kendilerinin sunni oldugunu soyleyen guruh ibadethane olarak camiyi kullanabilir iken neden alevi kardeslerimize boyle bir ayrim yapiliyor diye sordurtan konu.bu ulkenin ayrimci politikalarindan en cok etkilenen topluluklardan biridir aleviler!
kimsenin inanci kisitlanamaz. sorgulamak da bize dusmez. ister sazla ister davulla bu bizi baglamaz. aleviler camilerimize dil uzatmiyorlarsa cemevlerine de bizim bir sey soyleme hakkimiz yok. allah ile kul arasina kimse giremez. herkes kendi hak yolunda ilerler.
baba tarafından alevi anne tarafından sünni, kendisi sadece müslüman olan bir insan gözüyle olaya bakışım şu gözledir:
hayatı namaz kılmakla geçmiş hz ali'ye bu kadar sadık olup sırf hz ali camide öldürüldü diye camiye gitmeyen, hatta hz ali çok namaz kıldığı için tüm alevilerin namazını kıldığına inanan tanıdıklarım da var akrabalarım da.(hepsi buna inanır diye bir genelleme yapılamaz). benim bu düşüncede olmam mümkün değildir hatta düzeyli şekilde eleştiririm.
lakin cemevine giden bilmemkaç milyon alevi orada ibadetlerini yaptıklarına inanıyorlarsa bu o mekanı bir ibadethane yapar. cami, kilise, havra nasıl ibadethaneyse cemevi de o kadar ibadethanedir.
yaz aylarında okullarımız kapandığında, bu boş aylarımızı değerlendirmek için, esnaf tanıdıkların yanına girer, çalışırdık. bu yazlardan bir tanesinde, ingilizcemizi de geliştirmek için kapalı çarşıya çırak olarak girmiştik.
kapalı çarşıda bir adet vardır. vefat eden kişinin tanıdıkları için cenazenin kaçta ve nerede kaldırılacağını anons yapılır. "x kişisi vefat etmiştir, cenaze x camisinden ikindi namazına müteakiben kaldırılacaktır." gibi...
öncelikle alevilerin de kendi aralarında ayrı kaldıkları noktalar vardır. kimileri ramazan ayında oruç tutar, kimileri muharrem ayında... kimileri namaz kılmaz, kimileri beş vakit namazını cemaatle birlikte kılar. kimilerinin kendi camileri vardır, kimilerinin cem evi...
sonrasında, yukarıda bahsetmiş olduğum anonslardan bir tanesi. " x kişisi vefat etmiştir, cenazesi saat 12 de cem evinden kaldırılacaktır."
işte bu noktada benim ilgimi çeken şey ise cenazenin saat 12' de kaldırılıyor olması. öğle namazına ya da ikindi namazına müteakiben değil... biz biliriz ki müslümanların cenaze namazları kılınır. kılınmazsa ne olur bu bilinen bir şeydir. şimdi eğer aleviler -burada hangi alevilerden bahsettiğimi açıkladığımı farzederek- biz müslümanız diyorlarsa cenaze namazı kılınır, cem evinde vakit namazları kılınır, o zaman cem evleri müslüman ibadethanesi olarak kabul edilir.
şayet kendilerini müslüman gibi görmüyorlarsa, o zaman bu ülkedeki azınlıklara - yahudiler, ermeniler, rumlar ... - tanınan haklar kendilerine de tanınır ve cem evleri ibadethane olarak kabul edilir.
insanın aklına nerde bizim şu yücettiğimiz hümanizm dedirten olaydır. eğer aleviler o kültür ve ibadet merkezlerini salt ibadethane olarak görüyorlarsa ki çoğu görüyor, bu merkezleri ibadethane olarak kabul etmek bir insanlık görevidir. bu akideleri desteklemeyen insanların da başörtüsü yasağını ikide bir ön plana sürmesi açık bir ikilem yaratır.
diyanet işleri başkanının savunduğu düşüncedir. ntv'ye yaptığı konuşmada, "türkiye'de alevilikten başka bir çok mezhep vardır. eğer onlar da kendilerine özel birşeyler isterse, ayrımcılık olacaktır, hükümet alevileri kucaklamalı fakat pozitif ayrımcılık yapmamalıdır" demiştir.
ya aleviliğe de mi hizmet verecek bizim diyanetimiz bea.alevilikte ne olaki? diyen arkadaşlara göre normal bir durum.ben de tam bu noktaya değiniyorum.her ibadethane özgür olmalı.isteyen istediği yerde ibadet edebilmeli.yani sunnilerin camileri nasıl resmi olarak kabul ediliyor ve masrafları devlet tarafından ödeniyorsa alevilerin cemevleri de aynı konumda olmalı.veya hangi din ve mezhep varsa hepsi resmi olarak kabul görmeli.
yoksa siz cemevlerini ibadethane saymayınca alevilerin cemevlerinde ibadet etmediğini mi sanıyorsunuz?
en büyük argümanı ''başka mezhepler de var, diyanet işleri aleviliği ibadethane kabul ederse pozitif ayrımcılık olur'' olan tuhah politik duruş ya da davranış.
kendi kendini çürüten başka bir argüman yoktur sanırım. o zaman müslümanlığa karşı pozitif bir ayrımcılık olmuş oluyor bu durumda kaldi ki başka mezheplerin hakkını versen ne olur vermesen ne olur. ezan sesi yasaklanınca isviçre'de tüm islam aleminin canı yanmadı mı? ee seninki can da bizimki patlıcan mı?