sessiz okurken anlamsız gelen, sesli okurken aşırı anlam yüklenen şiirlerdir.
+ abi be bu cemal süreya şiirlerinde ne buluyorlar anlamıyorum.
- neden? gayet güzel anlamlı şiirler.
+ yok be abi yarım saattir okuyorum hiç hoş gelmedi bana. bak mesela;
Oydu bir bakışta tanıdım onu
Kuşlar bakımından uçarı
Çocuk tutumuyla beklenmedik
Uzatmış ay aydınlık karanlığıma
Nerden uzatmışsa tenha boynunu
Dünyanın en güzel kadını oydu
Saçlarını tarasa baştan başa rumeli.. *
+ abi be. adam yazmış beee..
öyle uzaktan seviyorum seni!
elini tutmadan.
yüreğine dokunmadan.
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden.
şu üç günlük sevdalara inat,
serserice değil adam gibi seviyorum.
öyle uzaktan seviyorum seni,
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden.
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan.
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi,
dilimde parçalayarak seviyorum.
damla damla dökülürken kelimelerim,
masum beyaz bir kağıtta seviyorum.''
Yalnız aşkı vardır aşkı olanın
Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Kardeşim olan gözlerini unutamadım
Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
Dostum olan ellerini unutamadım
Karım olan karnını ve önlerini
Orospum olan yanlarını ve arkalarını
işte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
Nasıl unuturum hiç unutamadım
Kibrit çak masmavi yanardı sesin
Ormanlara ormanlara yüzünün sesi
En gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma
Şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın
Soluğu kesen ağulayan ormanlarında
Yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı
Ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında
Karadeniz'e karışırdı ordan Akdeniz'e
Ordan da daha büyük sulara
Yunus ki sütdişleriyle Türkçenin
Ne güzel biçmişti gök ekinini,
Düşman müşman girmeden araya
Dolanıp bütün yukarı illeri
Toz duman içinde yollar boyunca
Canından sızdırmıştı şiiri;
Vasf-ı Hal'inde öyle esrikti
Acı dirliği Aşık PAşa'nın,
Günlük gibi havayı doldururdu.
Sevginin ve kimyanın öğretisi;
Bursa 'da otlar ağaçlar arasında
kim yazdı günün aydınlığın
O diri o insan yüzlü beratını
Başka kim yazdı Emir Sultan 'dan
Ve bakalım Balım Sultan Urum Abdallarından
Baba dostlarıyla kadınlarla
Birtakım ilişkilerden sıyrılarak
Çıkarak karıkocalığın dükkanından
Tuttu aynasında Kızıl Deli'yi;
Yağmur altında sicim gibi
Parasını serperken havuzlara
Aşık Garip unutmuştu kendini
Aklını fikrini takıp Mecnun'a,
Oralarda sevgili bir küfür gibi
Son yükselişigibi bir sesin
Demirin taşın yergisiyle dolu
O çimenleri yeşerten nârâ
O dalga dalga yayılan
Anamın içi gib ovalara,
Ve indi mi birden bire inen
..........
..........
Nasıl anımsamazsın Özdemiroğlu'nu,
Hani gün boyu içer içer de sonra
Uyurdu kolları bir gulamın boynunda.
- Bir gün saati doldu
Tam öyle bir uykuda.
Nasıl anımsamazsın Yavuz Sultan Selim'i,
Yabanıl bir beğeni arardı zulumlarda;
Övünürdü şirlerle, pençe-i kahrındaki.
- Ama sonunda parça parça
Şir-pençeden gittiydi.
Nasıl anımsamazsın öbür Selim'i ve Murad'ı
..........
..........
Sukürenin perisi sen; sen, taşkürenin avcısı,
Bir kişi daha olsa yanınızda
Siz orda öpüşürken,
Ne diyorum bir kişi daha;
Alamut kalesinde öpüşürdünüz.
Ona göre gelişirdi her şey,
Yeni bir güzelduyu açılırdı
Bir töre cançekişirken.
Karagözlü hançer, sen; sen, mavi bakışlı kılıç,
Unutulmazlarınızı dökerken birer birer,
..........
..........