demiş birileri zamanında. halen aynı fikirdeler mi çok merak ediyorum. bu savaş şimdiki kadar şiddetli olmasa bile mavi marmara olayından beridir var ama 17 aralık yolsuzluk operasyonu bile bazılarının ayıkmasına yetmemiş işte.
tabi yanlış anlaşılmasın, ben burada sözlük yazarlarını eleştiriyor değilim. pek çok köşe yazarı dahi bu süreçte akp cemaat kavgasını "yok öyle bir şey, safsata bunlar" şeklinde yorumlamışlardı. sonradan fark ettiler tabi akpnin cemaatin istediği yoldan çoktan uzaklaşmış olduğunu.
işte sıkıntı odur ki, türkiyede siyaset denilince akıllara gelen şey halen bile bir tür "yönetme sanatı" oluyor. hal böyle olunca da komplo teorilerine, "kim kimi sattı?" muhabbetlerine fazlasıyla prim veriyoruz ve büyük resmi görmemiz de bir o kadar olanaksızlaşıyor. halbuki siyaset bir yönetme sanatı değil, bir uzlaşımdır. herkesin gücü oranında, yönetime katılmasıdır. bunu anlayabilseydik, bu sürecin "cemaat akp savaşı bir safsatadır" diyerek geçiştirilemeyeceğinin de farkına varabilirdik.
çok yanlıştır. böyle savaş mı olur. cemaat resmen alaşağı ediyor.
sebebi aslında basittir.
akpnin 11 yılda yapmaya çalıştığı yapılanmayı esasen gülen cemaati yıllardır yapıyordu. akp devlet içinde yapılandım sanarken bir taraftan da cemaatin yapılanmasının önünü açıyordu. cemaatin akpden daha iyi yapılandığı su götürmez gerçek.
savaş olursa cemaat galip gelir. cemaat elini bulaştırmaz. oysa politkiacıların hepsinin elleri kirlidir.
var sanıp bu savaşta taraf olmak kadar kötü değildir. eğer şimdiye kadar cemaate "tü kaka" deyip, şimdi "e haklılar" diyen bir solcu varsa kimse kusura bakmasın ama tüküreyim onun solculuğuna.
sonuç olarak bu iki grup; türkiye cumhuriyeti devletinin bütün devlet kadrolarına adamlarını yerleştirmişler mi ? hiyerarşik bir yapı oluşturmuşlar mı ? evet. o zaman her ikisini de desteklemek tamamen gereksiz. çünkü savaşın sonucu ne olursa olsun, yine bu düzen değişmeyecek. akp'yi buralara cemaat getirdi, yarın öbür gün cemaat bu savaşı kazansa yine başa akp gibi bir parti getirecek. öbür yandan bakalım; bu savaşı akp kazanırsa, türkiye'de otoriter yönetim iyice yerleşecek. bildiğiniz 1984 romanı gibi olacak.
o halde niye bu savaşta herkes illa bir taraf olmak istiyor bunu anlayamıyorum. buz dağının görünmeyen kısımlarını niye kimse görmeye çalışmıyor ? ben bile liberal kapitalist görüşlü bir insanım. ama sınıflar arasında gittikçe büyüyen zenginlikten ben dahi rahatsızım. biz oturup bu farkı azaltmak yerine, yani ekonomik anlamda daha demokratik bir yönetim oluşturmaktansa, bireysel insan haklarına daha fazla önem veren bir yönetim kurmaya çalışmaktansa; aynı görüşte ama iki farklı kafanın savaşında taraf olmaya çalışıyoruz.
hiç kimse şu gerçeği göz ardı edemez. bu iki grup; solcu ve asker kesiminin elinde olan zenginliği aldı. halkı zenginleştireceğiz diye vaat etti, ancak kendisi zenginleşti. yani askeri burjuvazi bitti, yeşil burjuvazi diye tabir edilen sermaye türü etken oldu. yani hiçbir şey değişmedi. ve bu savaşta taraf olmaya devam edersek değişmeyecek.
şuna değinmeden geçemeyeceğim; bu halka öyle bir kültür öğretilmiş ki. ne olursa olsun büyük olanın yanında ol. bu yüzden bu toplum kendisini düşünmekten çok "büyük abilerinin" dertlerinin çözümünü düşünüyor. gecekonduda oturan adamın, akşam haber bülteninin sonunda çıkan borsa verilerine bakıp "ha borsa istanbul bugün yükselmiş. iyi iyi" demesi gibi mesela.
bu toplumun artık büyük abileri değil, kendini düşünmesinin zamanı geldi. çünkü gün gelip kriz kapıya vurduğunda kaybeden hiçbir zaman büyük abiler olmayacak, her daim orta sınıf ve doğuştan kaybetmiş olan alt sınıf kaybecek. işte bu yüzden artık kendisini düşünmeye başlasa iyi olur.