bugün istanbul'da yeni albümü 'kayıp çocuk masalları'nı seyhan müzik aracılığıyla çıkaran bilmem kaç oktavlık sese sahip insanüstü varlıktır. ankara ve diğer şehirlerde yarın çıkacakmış efendim. yarın d&r'a gitmek gerek..
hürriyet-kelebek gazetesi 24 aralık 2010 röportajı:
O poz yaşam tarzıma uygun
Kayıp Çocuk Masalları adlı son albümünün kapak fotoğrafıyla konuşulmaya devam eden Cem Adrian,insanların başka türlü şeyler anlaması beni rahatsız etmiyor. Benim yaşam tarzıma ters bir durum değil. Bu bir sanat eseri dedi.
Fotoğraflarımın normal olmasını bekleyemezsiniz
Cem Adrian, Kayıp Çocuk Masalları adlı son albümünün kapak fotoğrafıyla konuşulmaya devam ediyor. Adrian ise çalışmalarını yadırgayanlara kayıtsız, olası eleştirilere duyarsız, Yadırganacak diye sanatına sınır koyamam diyor.
iki yıl aradan sonra nasıl bir Cem Adrian görüyoruz bu albümde?
- Kendine dönmüş bir Cem Adrian görüyorsunuz. Emir çok aşık bir albümdü. Kayıp Çocuk Masalları ise büyük bir yalnızlık albümü. Kapak fotoğrafı da bunu anlatmaya çalışıyor. Daha akustik bir albüm oldu. Çok büyük ses performansları yok çünkü ses performansı her zaman sözü geride bırakıyor. Ben de bundan çok hoşlanmıyorum. Önemli olan sesle ne söylediğiniz.
Albüm kapağının hikayesi nedir?
- Albümdeki, 2005 yılında Boğaç Dalkıran adlı fotoğrafçı arkadaşımın çektiği bir fotoğraf aslında. Onun ımkansız Öpücük diye bir fotoğrafı vardı. Ben o fotoğrafı gördüğümde bayılmıştım. Onun kendime uyarlanmış halini de albüm kapağı yaptım.
Bu kendini öpen adam fotoğrafından insanlar farklı anlamlar çıkarıyor...
- insanların başka türlü şeyler anlaması beni rahatsız etmiyor. Benim yaşam tarzıma ters bir durum değil. Bu bir sanat eseri ve bu eserin bir sahibi var. Ne gerek var farklı anlamlar çıkarmaya? Ben o önyargıyı kırmaya çalışıyorum.
Yalnızlık sadece kendi kendiyle öpüşen biriyle mi ifade edilebilir?
- Ne yapmalıydım, el ele mi tutuşmalıydım? Bundan daha çarpıcı biçimde nasıl anlatılabilir?
ADAM şARKILARIYLA BEYNE TECAVÜZ EDıYOR
Buna benzer bir şeyi Bengü de yapmıştı ıki Melek& albümünde.
- Onun fotoğraflarını Mehmet Turgut çekmişti. Mehmet Turgut, Boğaçın daha önce çalıştığı bir kişi. Bizim elimizde 2005 yılında çekilmiş bir fotoğrafın uyarlaması var. Bengünün kapağıyla alakalı bir şey söylemeyeceğim, çünkü kendisiyle ilgilenmiyorum. Ama benim müziğimdeki, benim duruşumdaki uyarlaması bu fotoğraftı. Ben bütün albüm kapaklarımda albümün içeriğiyle ilgili bir şey sunarım. Bir albümün kapağında göğüslerini göstermeye çalışan bir kadın görürseniz, o albümün içeriğiyle ilgili bilgi sahibi olursunuz. Bir şekilde ticari müzik yapıyordur, kendini satmaya çalışıyordur. Çok yakışıklı bir adam görürseniz dersiniz ki bu adam yakışıklı bir popçu ve beynimize saçma sapan şarkılarıyla tecavüz etmeye gelmiş. Ben başka bir müzik yapıyorum, tabii ki albüm kapağım da başka olacak. Nasıl bir kapak fotoğrafı çekebilirdim ki, çok yakışıklıyım tarzında mı?
Ama alışılmışın dışında bir çalışma olduğu için yadırgayanlar çıkabilir.
- Tabii ki. Ama ben insanlar şaşıracak, yadırgayacak diye sanatıma hiçbir anlamda sınır koyamam. Biraz cesur olmak gerekiyor. Ben tüm bağlarımı kendime göre kuruyorum. Albümümü kendi plak şirketimden yayınlıyorum, prodüktörlüğünü kendim yapıyorum. Kendi menajerlik sistemim var. Özgür sanatın da ürünü bu kadar cesur ve özgün oluyor. Kimse umurumda değil. Ben satmak için değil sunmak için müzik yapıyorum.
Satılmayan bir albüm nasıl olacak?
- Finansörü benim, bu benim problemim. Biz albümlerden zaten para kazanmıyoruz ve ben genelde şarkılarımı internetten paylaşıyorum. Dinlesinler, indirsinler, problem değil. Ben sunduğum sürece indirsinler.
SAHNEDE GÖZLERıM AÇIK şARKI SÖYLEYEMEM
Hiç olumsuz eleştiri aldın mı?
- Almadım. Çünkü bazı şeyler bazı insanlara yakışır, onların duruşu farklıdır. Bence ben de yaptığım işlerle bütünleşiyorum. Ben zaten normal şarkı söyleyen, normal yaşayan bir insan değilim. Fotoğraflarımın da çok normal olmasını bekleyemezsin. Albümlerimi belli bir dinleyici kitlesi için yapıyorum. Onlar da seviyorlar böyle şeyleri. Facebookta bu kapağı gördükleri zaman altına Tabii ki böyle olmalıydı yazıyorlar. Olumsuz eleştirileri benden önce onlar yanıtlıyorlar.
Sahnede nasıl bir Cem Adrian var?
- Sahnede izole olmaya çalışıyorum. şarkı söylemek çok özel bir şey aslında. Ama günümüzde insanları eğlendirmek için olan bir işe dönüştü. Ben öyle yapmıyorum. Kimseye “haydi hep beraber söyleyelim” demiyorum. ınsanları eğlendirmeye de çalışmıyorum. Zaten kişisel tercihim ve utangaçlığımdan dolayı gözlerim açık şarkı söyleyemem ben.
Peki bir günün nasıl geçer?
- Aslında normal bir insan ne yapıyorsa onları yaparım.
Ama sıra dışı olduğunu iddia ediyorsun...
- Sıra dışıyım demiyorum aslında. Sıra dışı bir hayatım var. Mesela milyonlarca insan her sabah 09.00da kalkıp işe giderken ben 11.00de kalkıyorum. Bu bile sıra dışı. Çok marjinal bir hayatım yok. Sadece, insanlar kariyer peşinde koşarken, daha ünlü ve daha zengin olmaya çalışırken, ben başka bir şekilde yaşıyorum. Kariyer yapmaya çalışmıyorum. Çünkü ünlü olmak gibi bir hayalim gerçekten yok. Sadece müzik için şehir şehir dolaşıp insanlara şarkı söylüyorum. Bu da sıra dışı bir hayat. 30 yaşındayım şu an, hayatta enerjik yaşayabileceğim en fazla 30 yılım daha var. Bunu kariyer yapmaya çalışarak geçirmek istemem. Hayattaki en büyük özgürlük, zamanınızı nasıl kullanacağınızı kendinizin belirlemesidir.
TANINMAKTANSA SEVıLMEYı TERCıH EDERıM
Tanınmaktan sıkıldığın oluyor mu hiç?
- Neyse ki çok tanınmıyorum. Cem Adrian ismini bilen birçok insan bile beni yolda gördüğünde tanımıyor. Çünkü o kadar çok gündemde değilim. Bu yüzden mutluyum. Tanınmak sıkıcı bir durum. Çok tanınmaya bazı insanlar bayılıyor. Aslında o kadar saçma ki bir işe yaramıyor. Sadece hareket özgürlüğünüzü kısıtlıyor. Sokakta yürürken 3 kişinin durdurması ve moraliniz en bozuk olduğu anda bile gülümsemek, sempatik olmaya çalışmak hiç hoş değil. Tanınmak yerine sevilmeyi tercih ederim.
Balık etli kadınları mı, zayıf kadınları mı tercih edersin?
- Hiçbirini tercih etmiyorum.
türkiyenin hatta dünyanın istisna seslerindendir. son albümü müzikal olarak şaşırtmış hatta hayal kırıklığı yaratmıştır, fakat şarkı sözleride bir o kadar harikadır.
hürriyet'in 24 aralık 2010 tarihli kelebek ekinde çıkan bir röportaj var. müsadenizle röportajı yapan arkadaşı ki adı cansu aydın işte onu yılın kaktüsü seçmek istiyorum.
cem adrian'a sorularıyla murat boz muamellesi yaptığı ve son sorusu ile artık yuh dedirttiği için.
son soruyu ve cem adrian'ın yanıtını buraya alıyorum
balık etli kadınları mı, zayıf kadınları mı tercih edersin?
- hiçbirini tercih etmiyorum.
(yuh yani böylelerine kaldı gazetecilik yapmak...)
edit: hayır o değil adam yanıtlarıyla ayar üstüne ayar vermiş zaten ama dersine çalışmayan arkadaş sanırım dinlemeyi de bilmediği için bunu da anlamamış...
Turnesini kış aylarına denk getiren ve gittiği her şehirden, yağmurdan, sessizlikten, çıkmamış albümünü ezbere söyleyen dinleyiciden ilham alan adam.
varsın ses tellerin benimkilerin üç katı olsun! sen böyle söylemeye devam et c.a.
şarkılarından kaçtığım adam, evet. yoksa fena dağıtıyor beni, toparlayamıyorum. yeni albüm çıkarmış. belki de çok oldu, bilmiyorum. ısrarla dinlemiyorum. ama biliyorum ki; bir kış gecesi hafif yağmur yemiş halde eve geleceğim, paltomu çıkarıp battaniyenin altına gireceğim, sonbaharın hüznünden kurtulmuş sayarken kendimi, kederleneceğim boş yere. ve yine o adama döneceğim, cem'e. işte o anı bekliyorum. bu boş gecelerde bölük pörçük dinleyerek hibe etmek istemiyorum mısralarını, notalarını.
tek başına tüm antidepresanlara karşı koyabilen adam. normal adamı yamultup, depresifseniz dibin dibini gösterme yeteneğine sahiptir kendisi. acıya yoksunluk çekmeyi öğretir. *
göründükçe, duyuldukça, şarkıların değerini düşürecek insanlar tarafından dinlenildikçe büyüsünün bozulmasından korktuğum insan. bir de kayıp çocuk masalları adında yeni albümü çıkan güzel ses.
bir dinledikten sonra kendime inanamadığım bir şekilde müptelası olarak dinlediğim kişidir. hafif narsist havası korkutmakla birlikte ilk dinlediğimde saçma ve acayip ve hatta enteller dinler bunu diye nitelendirmeme rağmen acayiptir ki sürekli dinliyorum.