Gülleri sürmeliydi yarasına Boğaç Han
çünkü gülün kılıcında kıvılcım
gelincikti, karanfildi, sümbüldü
bir yerde gül isyanı vurdu baldıranları
gül devleti kuruldu veda tepelerinde
yeryüzünün tahtında ışıldayan hep güldü
açınca ağzı kan gibi kızıl
yıldırımlar düşer göklerin arkasına
kanatlanır ölü balık ve turna
suyun ve toprağın mahmur çocuğu
şifa gülü, vefa gülü, can gülü
senin değil, herkesin Sultan gülü
parlayınca, çevirirde güneşten
yüzünü ayna kılar ay gecelerde
yıldızlar gecenin gül tomurcuğu
yelesi gül, aslanların çöllerde
karıncanın ayağında gül tozu
zürafanın deseninde gül izi
gül destanının okuyor dillerde
denizin dibinde bin başlı ejder
suyun taşıdığı güzel kokuyu
duyunca divâne olup da gider
yıllardır kuruyan yaprak
hâlâ nâzenîn, hâlâ muammâ
Çin’li bir nakkaşın önünde durur
Taşır ırmakları yalnızlığına
Kara Fazlı’nın nabzında vurur
Ertuğrul Gazi’nin kabrinde hüzün
Mezar taşlarında gözleri dolu
Baharını alsa da ömrümüzün
Gülizâr yapmalı şu istanbul’u
Gül açmayan kalbin olmaz kapısı
Tarihte kaybolan hülyadır sevgi
Sevgisiz kalp ahuları çatlatır
Yağmurlu bir seferden
Galip dönenlerin bağrında gonca
Göğsü gül kokanları
içindeki hatırayı ağlatır.
Siyah Gözlerine Beni de Götür
daha dokunmadan kurudu irem
çöllere bir türlü yağamıyorum
yeni bir koşunun başlangıcında
biraz deprem sonrası
biraz şehir hülyası
bir kalp yangınından geriye kalan
siyah gözlerine beni de götür
artık bu yerlere sığamıyorum.
pembe uçurtmalar yolladığından beri
sarardı tiryaki menekşeleri
sonbaharın tozlu kafeslerinde
sevgi turnaları yakalıyorum
turnalar gidiyor;ben kalıyorum
avareyim,asudeyim,yorgunum...
bilmiyorum neden sana vurgunum
erzurum garında banklar üstünde
uyku tutmuyor karanlıkları
yitik düşlerimi kovalıyorum
gölgeler gidiyor;ben kalıyorum.
binbir türlü kokuyorsa yaylalar
siyah gözlerine beni de götür
baharın koynundan koparıp sana
ipek bir mendile sardığım yüreğimle
şehzade gülleri gönderiyorum
umutlar kalıyor;ben gidiyorum.
bütün yelkenlileri,deniz fenerlerini
kaptanları sorgulayan
yanından geçen küheylanların
korku tufanına yakalandığı
siyah gözlerine beni de götür
güneş ülkesinden gelen yiğitler
benzeri olmayan bir dünya kursun
cellat,ayrılığın boynunu vursun.
usul usul intizarı çürüten
bu hercai diken,bu çılgın arzu
sürüklüyor imkansız muştuların
eşiğine gönül vadilerini
bir ağaçtan düşen yapraklar gibi
düşüyorum tanyerine
ya topla yaralı kırlangıçları
ya da bu vefasız şarkıyı bitir
özgürlüğe giden tutsaklar gibi
siyah gözlerine beni de götür...
turkce olimpiyatlarinin bilmemkacincisinda kirgizistanli adini hatirlamadigim hatun kisisinin okudugu, siyah gozlerine beni de gotur adli siirin en vurucu dizelerindendir.