Yeni, ancak kıyıda köşede kalmış bir film. Reklamı yapılmamış, iyi oyunculuğun olduğu, hızlı başlayan, hızlı giden bir film. Hapishane filmi sevenler şiddetle tavsiye edilir.
bir kere sistem öven filmlerden değildir. Dışarıdan içeriyi değilde, içeriden dışarıyı anlatan güzel bir film olmuştur. Gerek başrollerde bulunan Malamadre'nin görünüş ve delikanlı tavırları, gerekse gerçek hapishane kullanılmış olması filmi daha etkileyici yapan unsurlardandır. Gel gelelim işin psikolojik kısmına, kimsenin kötü doğmadığına, çevresel faktörler ve şartların insanın nasıl değiştireceğine vurgu yaparak "doğuştancılık" akımına da selam çakmıştır.
noviembre , te doy mis ojos (gözlerimi de al), rec , ve bu film ispanyol sinemasının mutlaka takip edilmesi gerektiğini ortaya koyan filmlerdir.
film türkiye'nin yakın tarihinde yaşadığı kötü olayları da anımsatmakta.
güzel işlenmiş, güzel kurgulanmış, şahane performanslarla kişide etki bırakan, tadında bırakılan, keskin denilebilecek değişimlerin altının doldurulduğu bir güzel film.
izlenmesini şiddetle, hunharca tavsiye etmekteyim efenim.
harika bir film. özellikle hapishane sistemi, eta üyelerinin gördüğü ekstra muamele ve hapishane karakterlerinin gerçekten yaşadığı sorunlar filmi realist yapmış.
son dönemlerde izlediğim en güzel film olmuştur diyebilirim.
2009 yapımı oldukça başarılı ispanyol filmidir. filmin yönetmeni daniel monzon. başlıca oyuncular ise los lunes al sol/ güneşli pazartesiler ve te doy mis ojos/ gözlerimi de al filmlerinden hatırlanan, bu filmde de malamadre karakteriyle harika bir performans gösteren luis tosar ve alberto ammann.
Juan Oliver' le adım atıyoruz Zamora'daki hapishaneye.Hamile eşinin kollarından ayrılıp bir gün sonra işe başlayacağı yere gitmek, "iyi bir izlenim bırakmak" tek amacı esas oğlanımızın.Kendini karşılayan gardiyanlar ne denli "pis" bir işin Juan'ı beklediğini anlatırken yerlerin temizliğini kastetmiyorlar elbet. Canilerin, psikopatların hüküm sürdüğü bir yer onlara kalırsa. Hem mahkumlar çıkıyor, ama onlar bir ömür buradalar ne de olsa.Derken.. Kopan bir gümbürtüyle aslında takkesi de düşüveriyor gardiyanların. "Malamadre" isimli mahkum öncülüğünde bir isyan başlıyor, hem de ETA mensubu 3 mahkumu rehin alarak, ki hükümet ile pazarlık masasına oturabilmeleri de bu aslında, yoksa hayatlarının değerli olarak görülmesinden değil, ne de olsa koku yapmasın diye evden atılan çöpler onlar. "Rehber"lik görevi yapan gardiyanlar yaralanan Juan'ı bir hücreye çekip kendilerini kurtarıyorlar. Bizim delikanlı da kendine geldiğinde isyanın ortasında, yani mahkumların arasında buluveriyor kendini. Neyse ki kafayı çalıştırıp yeni bir mahkum gibi tanıtıyor kendini, güvenlerini kazanmayı başarıyor. Böylece bu ana kadar mahkumların bulunduğu ortamı gözleyen Juan da artık "mahkum Juan"a giden yolu tamamlayarak kendini bu isyanın "haklı parçası" olarak görüyor.
Luis tosar için ise ayrı bir yer ayırmak şart. Gerek görüntüsü, gerek sesi ile (altyazılı izlerseniz anlarsınız) unutulmaz bir "arıza" tipi seriyor önünüze. Filmle ilgili akla gelen ilk cümlelerden olan "şerefsizim bir cinnet çözer her şeyi" cümlesini kuracak kadar deli olan da o, hayat ile ilgili kurulabilecek en gerçekçi cümleyi söyleyen de : hayat bazen farkında olmadan beceriyor insanı.
referans alanlar için belirteyim, filmin imdb puanı 7,7.
çok güzel olduğu kadar ailecek izlenemeyecek film. yaşadım ordan biliyorum.
herkes gözlerini iyice açmış filmin başlamasını bekliyordur. açılmasıyla kapanması bir olur filmin. ama herkesin gizli gizli pcden izlediğine eminim.