hazret-i ali'nin süryanice olarak yazdığı bir kaside... imam-ı gazali tarafından arapça'ya çevrilmişse de, allah'ın güzel isimlerinden bahseden bazı kavramlar Süryanice olarak bırakılmıştır.
celcelutiye'nin süryanice'de ne anlama geldiği üzerine, tarih içinde bazı fikirler ileri sürülmüştür. yaygın olan görüş, "icad etme, ibda etme", yani yoktan bir şey var etme anlamına geldiğidir. hazret-i isa'nın göğe yükseldiği golgota tepesinin adı ile etimolojik ilgisi olduğunu söyleyenler de vardır.
türkçe yazılmış halini ben görmedim. ama eyüp sultan'da imam-ı gazali'den kalma olan arapça hali satılıyor. ev kadınları cevşen olarak alıyor ve çantalarında taşıyorlar.
Said i Nursi'ye göre Hazreti Ali'nin sahip olduğu ve baştan sonuna kadar ebced hesabı ve cifrle yazılmış kasidesidir.
hatta said nursi eserlerinde :
Aslının vahiy olduğunu söylediği, "Celcelûtiye" adlı kitapta; "Risale-i Nur'ların, "Nur talebeleri" diye adlandırdığı öğrencilerinin ve "Bediüzzaman" lakabıyla kendisinin zikredildiklerini anlatır.(Sikke-i Tasdik-i Gaybi. s.103,108,109; Şualar. S.587,590,591,592;..)
kullanmış olduğu "Bediüzzaman" lakabının da vahiy ile nazil olan "Celcelûtiye"nin Süryanice karşılığı olmasından ötürü iradesinin dışında kendisine verildiğini şu ifadeler ile söyler;
"Hem madem Celcelûtiye'nin aslı vahiy'dir. Ve esrarlıdır. Ve gelecek zamana bakıyor; ve gaybî umûr-u istikbâliyeden haber veriyor. Ve madem Kur'an itibariyle bu asır dehşetlidir ve Kur'an hesabiyle "Risale-i Nur" bu karanlık asırda ehemmiyetli hâdisedir. Ve sarahat (açıklıkla, şüpheye sebebiyet vermeyecek tarzda) derecesinde çok karine ve emarelerle "Risale-i Nur" "Celcelûtiye"nin içine girmiş, en mühim yerinde yerleşmiş...
"Celcelûtiye," Süryanîce bedî demektir. Ve bedî manasındadır. ibareleri bedî olan "Risale-i Nur" "Celcelûtiye"de mühim bir mevki tutup ekser yerlerinde tereşşuhatı görüldüğünden, kasidenin ismi ona bakıyor gibi verilmiş. Hem şimdi anlıyorum ki; eskiden beri benim liyakatım olmadığı halde, bana verilen "Bediüzzaman" lakabı benim değildi. Belki "Risale-i Nur"un manevi bir ismi idi. Zahir bir tercümanına ariyeten ve emaneten takılmış. Şimdi o emanet isim hakiki sahibine iade edilmiş..." (Şualar. s.588,590; Sikke-i Tasdik-i Gaybi. S.108,109; Risale-i Nûr'un Kudsi Kaynakları s.788)
--spoiler--
...Üstad , başı ucunda asılı Kuran'ı Kerimi göstererek :''Kardaşım Reşad bey , şu Kuran hakkı için ; Üstadım imam-ı Ali ' nin şu cecelutiyesi varya , otuz seneden beri virdimdir.'' dedi. ve aniden Celcelutiyeyi açtı ve dedi ki : '' Fakat şu iki saıtırı hiç okumamışım... diyeceksiniz ki '' Neden şu iki satırı okumuyorsunun ? '' çünkü Üstad ım imam-ı Ali ( r.h) buradan bana diyor ki : ''
Ya Said , sen bunaldığın zaman bu iki satırı oku , Cenab-ı Hak ifritlerinedn iki hadimi sana gönderecek...Bende bunu tabiki bir hiddetli zamanımda okuyacağım. Karşıma geldikleri ve '' Emret '' dedikleri zaman , emredeceğim...
Hayır ! ... Bizim vazifemiz hizmettir.ihlasla vazifemize devam etmektir.Ben bunu okumamışım ve okumuyorum ... Yoksa bu zalimlerin bin tanesinin canını cehenneme gönderirirm. Hiç bir talebeminde elini kana bulamam. Yoksa bir günde yirmisekiz senelik zâlim düşmanlarımdan intikamımı alabilirim.