gözlerimi kapatıyorum, karşımda bir birbirine dolanmış iplikler yumağı, nasıl, neden, ne, ne için? ne kadar da çok soru ekimiz var? cevabını bulamayacağımız sorulara eklenip duruyorlar. ipin bir ucundan tutuyorum çözülür diye bu düğümler, içim düğüm düğüm olmuyor.. her çözüm yeni bir ilmek gibi düğümüme, sarıyorlar beynimi istemsiz acılardan oluşan hayaletler. nereye baksam karşımda duruyorlar. kurtulmak mümkün mü gölgesinden hatıraların. üstüme yürüyorlar. yakamı bırakmıyor yüreğim, hesap soruyor: ne ,nasıl, niçin, ne için? içim eziliyor, kime karşı, ne için? gün bensiz sürüklenmekteyken ben kimler için yüreğimi yerlerde sürüyorum. bırakın yakamı artık eceli çağıran düşlerim yalnızlığın kız kardeşi düşlerim, insafsız düşlerim.
bitti mi işkencen ey gece gibi kara gözlü? kalkıp gideyim, daha çok yeri var gezecek bu seyyahın. belki anlatırım seni de söylencelerin birinde, kurudu kanım damarlarımda hayat nereye, neden kaçıyorsun benden? gecenin kanlı gözlerinde tek damla yaş kalmadı ,ağlamaktan mezarımın üstünde, hatırlıyor musun ey kara gece nereye gömmüştün beni? ben bulamıyorum ölüm kokumdan bile kendimi?? nerede katilim?? hangi gölgede gizlenmiş? gözyaşları sizim gibi akarken gözlerinden, her damlada beni yeniden öldürmeye mi geldi? söylesin gitsin! azrailime söyleyin, gitsin, ne kaldı ki, zaten bana hanımelilerinin geceyi efsunlaştıran kokusundan başka! yok. gitmesin. çiğnemesin mezarımı bile bile, ya da gel ey sevgili ölüm! kurtar beni bu sevgili işkenceden! sesler sarsın geceyi, kimse bilmesin neden suskunum diye, sebebim beni benden eden.
oylesine bir yazı armağan ettiğim kullanıcı/yazar.