cehenneme övgü

entry44 galeri1
    25.
  1. hayata bir başka açıdan bakmanızı sağlayabilen harikulade bir Gündüz Vassaf eseridir. Daha önsözündeyken elinizdeki kitabın "farklı" olduğunu hissedersiniz. Özellikle "gece"yi anlattığı bölüm en etkileyici kısımlarındandır. Kitabı okumaya başlayınca elinizdeki kalemi bırakmaya fırsat bulamıyorsunuz.

    --spoiler--

    -Bizi ayakta tutan , zamanın geçmesi ve gecenin sunduğu kurtuluş umududur.
    -Gündüzleri hayatta kalmak için çalışırız, geceleri yaşamak için...

    --spoiler--
    3 ...
  2. 26.
  3. --spoiler--
    Türümüzün en karmasık ve en zengin deneyimlerinden biri olan askta
    örneğin, seni seviyorum sözcükleri, bakıstan, temastan, kokudan ve askı ifade eden çesitli seslerden
    çok daha büyük önem kazanmıstır. Duyularımızın ortak yasanmıslığı aracılığıyla askı paylasmaktansa,
    ona sözcüklerle sahip çıkmaya çalısıyoruz. Her ask farklı olduğuna göre (farklı kokular, farklı dokunma
    biçimleri, farklı psikolojik roller), her askta, paylasılan sözcükler de farklı olur, diye düsünüyor insan.
    Ama, hayır! Kalıp sözcükler, yasadıklarımızdan daha önemli. Ve seni seviyorum tümcesindeki totaliter
    sahiplenme, tüm ask deneyimlerini standartlastırıyor. Askı nicellestiriyor. Bu tümceyi, askı aritmetiğe
    dökmek için kullanıyoruz: Ben, üç kere âsık oldum.
    Askın söz aracılığıyla sahiplenilmesi ve nicellestirilmesi, askın çok renkli ve çok dilli olduğu
    yasanmıslığına aykırıdır; onun insandan insana ve deneyimden deneyime değistiği gerçeğine ters
    düser.
    Sözcükler, askı, birbirini dıslayan kategorilere sokar zorla. Kimi seviyorsun, onu mu, yoksa beni mi?
    gibi bir tümceyle, bir ask durumunun ille de doğrulanması, sınıflandırılması gerektiği için ne çok insan
    acı çeker, çıldırır, intihar eder ya da baskalarına acı çektirir. Mutlaka birinden biri olmalıdır çünkü. Biri
    varsa, diğeri olamaz. Sırf, söz paradigmasının tutsağı olduğumuz için. Askın karsılığı olarak sekiz, on,
    on bes s.özcük olsaydı keske. Daha az kıskanıp daha az sahiplensek, standartlastırmanın kısırlastırıcı
    baskısına yüz çevirip, benzersizliğe daha çok değer verseydik. Dikey hiyerarsiyi boslasaydık. Peki, ya
    askın karsılığı olan hiçbir sözcük olmasaydı? O zaman ask olmayacak mıydı yani? Ask duyulmayacak
    mıydı o zaman? Ask, sözden önce de vardı.
    --spoiler--
    1 ...
  4. 27.
  5. her cümlesiyle ''ben bunları hep yapıyorum ama niye yapıyorum'' dedirten, gündüz vassaf'ın bol bol psikolojik terimler kullandığı kitabı.
    4 ...
  6. 28.
  7. okuması kolay kitap. ama okunup kenara konulacak bir kitap değil. şaşırtıcı ve sürprizlerle dolu. "a ben bunu biliyorum ama bu açıdan hiç düşünmedim" diye hayıflanacağız bölümlerle karşılaşacaksınız. zaman zaman alınıp altı çizilen veya akılda kalan bölümler tekrardan okunuyor. mutlaka okunulması gereken kitap.
    4 ...
  8. 29.
  9. 30.
  10. okurken "yahu biz bunları zaten biliyoruz" diyeceğiniz gündüz vassaf ın vasatı üzerinde olan kitabıdır.
    1 ...
  11. 31.
  12. başlarda ilginç gibi gelse de kitabın yarısına gelince her konuya aynı bakış açısıyla yaklaşıldığından sıkan deneme kitabı.
    0 ...
  13. 32.
  14. yıllardır okuyacağım bu gündüz vassaf kitabını. serde sosyologluk var ya... mezun olalı 5 yıl oldu, anca okuyabildim.
    sosyoloji okurken bu kitabı yine sevecektim, eminim ama şimdi daha da mutlu etti beni bu kadar uzaklaşmışken özümden.
    beni bi silkeledi, bana bi iyi geldi. aldım kalemi elime, çizdim çizdim durdum.
    sonra yine totaliter dünyama döndüm.
    1 ...
  15. 33.
  16. "Taraf seçmemek, kurulu düzenin meşruiyetine meydan okumaktır. " cümlesi ile beni benden alan bitmesini hiç istemediğim başucu kitabım.
    1 ...
  17. 34.
  18. vassaf der ki bu kitabında: günümüzde cehennem kendilerine inananların, cennet ise paralı askerlerin mekanı.
    1 ...
  19. 35.
  20. "sosyal sınıfların katı kuralları ancak gece bozulur. işçiler, burjuvaların sokaklarında dolanırlar. burjuvalar, işçi kesimindeki lokanatalara giderler, fahişeler, papazlar, öğrenciler, askerler, ev kadınları, doktorlar ve yabancılar, hepsi aynı sokakta gezinirler, bakınırlar, düşünürler, birbirleriyle konuşurlar, hatta belki de sonunda aşk yaparlar.
    geceleri dünya özgür, birbirleriyle haşır neşir olmuş, meraklı insanların ruhuyla canlanır. gündüzleri kaçınılan şeyler, gece çekicilik kazanır. gündüzlerin rasyonel insanı, zevk-ü sefa koşan insanla yer değiştirir geceleri.
    ezenler bile, ezme eylemi onların da özgürlüğünü kısıtlasa bile, geceleri daha fazla özgürlüğe sahiptirler. kurulu düzenin yöneticileri, generaller ve krallar, şirket ve ülke başkanları, zenginler ve ünlüler geceyi yaşarlar. totaliter kurumlar uykudayken uykuya yatırılmışken,onlar da kendilerini yaşama özgürlüğüne kavuşmuşlardır. çocuklarını yatağa yatıran anne babalar gibi, onlar da şimdi, her türlü seremoni ve sansürden arınmış olarak, maskesiz yüzlerini gösterme özgürlüğüne sahiptirler." (bkz: geceye övgü)
    3 ...
  21. 36.
  22. cennete giremeyeceğini anlayınca yazılan bir eser.
    2 ...
  23. 37.
  24. Zulmün zulüm göreceği yer olan cehennem, varlığının düşüncesiyle biraz daha yaşanılır kılar ömrümü. iyi ki var olacak.
    1 ...
  25. 38.
  26. Gündüz vassaf ın hayatınıza yön verecek derecede mükemmel eseri.
    1 ...
  27. 39.
  28. son zamanlarda okuma fırsatı bulduğum, başarılı bir gündüz vassaf kitabı. günlük hayattaki davranışlarımızı değişik bir bakış açısı ile incelemiş ve çok güzel tespitlerde bulunmuş. öz eleştiriye açık kişiler çok sever bu kitabı. beynine sağlık diyorum yazarın.
    0 ...
  29. 40.
  30. "seçim yaparken taraf tutuyoruz ve bizimle birlik olanları yanımızda kalmaya, bize karşı olanları bizim tarafımıza geçmeye iteliyor, seçim yapmayanları da unutulmaya mahkum ediyoruz. seçmek, böl ve yönet kuralını kendi kendimize dayatma yöntemidir. seçerek ve taraf tutarak, gerek bilgiyi gerekse insanları bölüyoruz. bölmekle, dogma haline gelen küçük bilgi parçaları ve hiçbir şeyi sorgulamayan bir kalabalığa dönüşen bir insan topluluğunda egemenlik kuruyoruz. seçmekle, kendini haklı gören, başkalarını mahkum eden insanlar haline geliyoruz. bir tarafı, herhangi bir tarafı tuttuğumuz anda, totaliter olup çıkıyoruz. "
    0 ...
  31. 41.
  32. Yoğun tavsiyeler üzerine aldık bakalım.
    0 ...
  33. 43.
  34. "gündüz, ilerleme gibi görünen tekdüze bir süreçtir. sabahın parlak ışıkları akşam karanlığına dönüşürken, bize bir gelişme olduğu hissini verir- belli bir yönde ilerliyormuşuz gibi bir duygu. zamanın yapay göreceliği üzerine nadiren durup düşünürüz. her allahın günü, aydınlığın karanlığa doğru akışı bizi önüne katıp koşturur. ama gün boyunca, ister sabah on, ister öğlen üç olsun, hepimiz, gündelik düzenin, düzen güçlerinin köleleriyiz. bizi ayakta tutan, zamanın geçmesi ve gecenin sunduğu kurtuluş umududur. çünkü, sonunda gece olacağını ve - gündüzle kıyaslarsak - dilediğimiz gibi davranma fırsatınıa kavuşacağımızı biliriz.

    kitaplar gece okunur. sinema, tiyatro ve müzik gösterileri gece olur. gece sarhoş oluruz, gece kumar oynarız.
    her şeyden arınmış çıplak vücut geceye aittir. vücutlar gece birbirine değer, bir araya gelir. gün boyunca üniversitelerde bilimsel inceleme konusu olarak ele alınan, akşam üzeri dost toplantılarında sohbet konusu edilen şeyler, sonunda gecenin karanlığı içinde, gizlice yaşanır. çıplaklık geceye özgüdür, gündüze değil. - bunun tersi, yani var olmanın doğal gereği, yani güneşin altında çıplaklık, ancak baskının sona ermesiyle gerçekleşebilir. -
    geceleri aşık olur, birbirimize aşkımızı geceleri ilan ederiz. gündüzler bizi mantığımızı kullanmaya, kendi hapishanemize kapanmaya zorlar. gün boyunca baskı güçleri, aşkın özgürlüğüne karşı savaşır. ama geceler bizi yeniden aşık eder, bize " seni seviyorum" dedirtir. gündüzleri söylenen "seni seviyorum"lar geceye gönderme yapar."

    acıktığı için değil, yemek saati geldiği için yemek yiyen insanlar vardır.
    uykusu geldiği için değil, vakit geç olduğu için uyuyanlar da onlardır.
    böyle insanlar içindir gündüzün telaşı, kargaşası, karmaşası, iktidar savaşı...

    uyuyamayanları bir kenara koyarsak, bir de uyumayanlar vardır geceleri.
    yani daha çok geceleri yaşayanlar.
    ve bunlar; bir kuzinenin üstündeki telaşsız, ağır ağır ve sükunetle demlenen çaydanlığa benzerler.

    yaşamayı bilme işinin ne ustası var, ne de bir reçetesi.
    olmasın da zaten.
    kimisi tercihleriyle, kimisi de zorunluluklarıyla yaşayıp gitmekte bu adil olmayan dünyada.

    lakin, birinin tadı ekmek çayı kıvamında olur ister istemez.
    diğeriyse tavşan kanı.

    demlenmeye vakit gerek.
    2 ...
  35. 44.
© 2025 uludağ sözlük