geçen sene bir hocamız derste, "hayatında hiç intihar etmeyi düşünmeyen var mı?" diye sormuştu. iki üç kişi el kaldırmıştı valla. bu da böyle ders çıkarılabilecek gibi bir hikaye işte ne bileyim.
edit: punch line a gelince yanlış yazmışız aku. iki üç işi kaldırmıştı olacak orası.
kişinin kendiyle çelişmesi, soyutluk ve somutluk karmaşasına girip kendini boş yere hırpalaması, üzmesidir. cehennem dediğimiz soyutluğu, varlığına olan inancımızla somutlaştırken, yeryüzündeki varlığımızı ve pek tabii yaşadığımız tüm sıkıntıları da inancımız aracılığı ile soyutlaştırabileceğimiz gerçeğini gözden kaçırır bu yolunu kaybetmişler. yeryüzünde hiçbir sıkıntı veya keder yoktur ki sonsuza değin sürsün. kimsenin kaldırabileceğinden fazla yükle imtihan edilmediğini bilmektir yaşamayı seçmek. karanlığın en zifiri noktasıdır ki; orası ışığa en yakın olduğumuz yerdir. yaşadığımız karanlıkların tümü soyuttur, bize hiçbir şey yapamaz. onları karanlık kılan kendimizizdir. kendini bilen, gerçeği de bilir. gerçek ise bir yalandan ibarettir aslında...
ayrıca şu anda adını hatırlamadığım bir filozofun sözleri aklıma geldi, insan hayatında bi kere intiharı düşünürse ömrü boyunca yapması ve yapmaması gerektiği arasında gidip gelir gibi bi sözdü. bu söz bu durumun bir zaman sonra paradoks olacağının kanıtıdır.
insan yalın bir hançer darbesiyle hesabı kesebilecekken?
Kim katlanırdı, bu yorgun yaşamın yükü altında
Homurdanıp terlemeye,
Ölümden sonraki bir şeyin korkusu olmasaydı?