" i.
izi kalırdı sağrıları ıslak tayların boynunda muhteşem kementlerin
ay ışığına dönerdim... mühürleri, muhtarları, sızıları bilmezdim
yazgım
ki hep yazgımdan demlenen katillerin güzergâhıdır
çocuktum... bilemezdim... ahırlara saklanır ölmeye gidemezdim
izi kalırdı sağrıları ıslak tayların boynunda muhteşem kementlerin
geceleri, gençlikleri, geçmişleri bilmezdim
uzak eşkıya ateşleri ışıtırdı dağları
ki allahların allahına bile isyandı duruşalrı
durup bir başıma ışıklara dönerdim
dengbej söylencelerine gömülürdü günlerim, gecelerim
dağlara gidemezdim... o yolları bilmezdim!
izi kalırdı...
anam baskınlarda tabancalar saklardı memelerinde, ama titrerdi
kimseler duymazdı... eteğinde tıkırtılar dinlerdim
takvimler şaşkındı; on dördümde evlendirildim
ilk karım gece gelirdi yorgun, utangaç öpüşlerle
oysa ben çocuktum, sevişmeyi bilmezdim...
*
dağdı, yaylaydı ya da bostan... belki hasatlarla ter içinde
aynı göletlerden su içtiğim eşeklerle dönerdim
geceler tenhaydı kıvrılırdım, üşürdüm
hep üşümenin dilinden ilk karımın dilini bilemedim
(kuma gitti bir yaşlıya 77'de... on beşimde bir kıştı... kentler, size çıktım!
aşiretim, sana küstüm! siyasi suç işledim, büyüdüm, ona 'nasılsın? '
diyemedim... daha mutlaka tezek kokar ve uçurum gibi bakar...hâlâ
ankara'da o beyaz şarap tadında günleri yaşarım; yirmi yıla rağmen
onu bir ünlem gibi hatırlarım...)
ii.
izi kalırdı sağrıları ıslak tayların boynunda muhteşem kementlerin
bir gün dönerdim, dönerdim
yüreğimde gümbür gümbür tüfeklerin sesiyle
taş katılığında ve hüzzam makamında
sırtıma kentlerde saplanmış hançerlerin iziyle
dönerdim... bir başıma; sanki bir gölette bir damla
ama damla!
/değil mi ki herkesin bir hasadı var gönlünün avlusunda/
dönerdim
diyarbakır!
orada hz. yusuf'un bütün kuyularında
it gibi tutunup acılarıma şehirler gezdim
yetmedi; düşler, düşüşler gezdim
akşamlar bin oku saplayan yaydı
yayıldım gezdim
büyük otobüsler vakur bir hüzünle ilerlerken
o adamlar at izini it izine,
dost elini puşt eline karıştırıp gezerlerken
yaşlı bir fahişem bile yoktu göğsünde ağlamak için
*
ve dedim ki orada 'bayrakları bayrak yapan':
bayrak imalatçılarıdır
'toprak eğer uğrunda ölen varsa':
utanmalıdır!
iv.
'vatan, millet, adapazarı, beypazarı, bit pazarı'
derken, bir karanlık sarmaladı ağrılarımızı
ışık
mı? yoktu! evet o yoktu
goethe orada yalancı filozoftu
türkülerim sanki yıllardır uykusuzdu
uykusuz gezdim;
bir kırıntı kalır diye düşlerimizden geriye
karışıp topraklara
ot kaldığımız mezarlardan geriye
fırat'ın kıyılarında ölü balıklardan,
yatağı kuruyan bütün sulardan,
ve hep kanın çöreklendiği rüyalardan geriye
/cehennemle ve cumhuriyetle aramdaki ilişki
'faili belli'den başka ne ki! '
*
bir kırıntı
kalır
mıydı?
yazgının da,
yazanın da suretine tüküren çığlıklardan geriye!
(biz soluk desenleriydik yasaklı kumaşların; aynı ağıtların
dili, aynı halayların mendiliydik. ardımızda hızla geçen
günlerin aymazlığı... sürüngen ve muhbir dillerin
aymazlığı...)
şehirler düşerken tarihin gözeneklerinden
kuşatmada
ve çıldırmadaydık!
kulak zarı iltihaplı yeryüzü
cehennemle ve cumhuriyetle aramdaki ilişki
ecelsiz serüvenlerden başka ne ki!
/'vatan, millet, adapazarı, beypazarı, bitpazarı'
bu yüzden ölü çocuklarız
dönmedi güneşiniz yazgımıza
ağaçsız mezarlarız!"
(bkz: yılmaz odabaşı) şiiridir.