Birleşmiş Milletler, 1979 yılında Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), üye ülkelerin imzasına açıldı.
Böylece, uluslar arası hukukta, varolan insan hakları belgelerinin, kadınların özgül sorunlarını tam olarak kapsamadığı ve bu konuda özel düzenlemelere ve önlemlere gereksinim bulunduğu kabul edilmiş oldu ve "kadınların insan haklari" kavramı, uluslar arası hukuk belgelerinde giderek daha fazla yer almaya başladı.
Ne var ki, bütün insan hakları sözleşmeleri arasında, CEDAW, en fazla çekince
konmuş belgedir ve bu bir rastlantı değildir. (Çekince koyan ülkeler arasında ne yazık ki Türkiye de vardır.) Ayrıca, çok sayıda ülke, daha başından, sözleşmeyi imzalamaya bile yanaşmadı. Üstelik devletler, CEDAW söz konusu olduğunda çekincelerinin sözleşme ile uyumlu olup olmadığını kendileri belirleyeceklerdi; aynı tutum, örneğin Irksal Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (Convention on the Elimination of Racial Discrimination- CERD) için geçerli değildi; CERD söz konusu olduğunda, bir taraf devletin koyduğu çekince, diğer taraf devletlerin üçte ikisinin oyuyla sözleşmenin amacına aykırı ilan edilebilmekteydi. CEDAW'a çekince koyan devletler islam ülkelerinden ibaret de değildi. Belçika'dan Brezilya'ya, Kanada'dan Tayland'a ve Türkiye'ye dek uzanan bir yelpaze içinde, çeşitli devletler, çekinceler koymuşlardı; 1989 itibarile de 44 ülke imzalamaya bile yanaşmamıştı. Bu durum, her ülkede kök salmış olan ataerkilliği ve ayrımcılığı ortaya sermekte ve böylece yasal hakların tek başlarına değil, egemen toplumsal ve kültürel ortam içinde var oldukları gerçeğine işaret etmektedir.
Kadına karşı her türlü ayrımcılığın yok edilmesi sözleşmesi. Birleşmiş Milletler bünyesinde yer alan altı temel insan hakları sözleşmesinden biri. Cedaw sözleşmesi hem yasalarda hem de gerçek yaşamdaki ayrımcılığın ortadan kaldırılması, kamuda olduğu gibi özel yaşam ve özellikle aile ilişkilerinin ayırımcı kalıp yargılar ve davranışlardan arındırılmasını öngörür. Türkiye bu sözleşmeye ilk kez 1985 yılında imza attı. ihtiyari protokolü,2002'de meclis onayladı. 29 Ocak 2003 tarihinde de yürürlüğe girdi. Hükümet sözleşmeye paralel olarak hukuksal reformlar yaptı. Ancak kadın örgütlerinin ortak görüşü, ilerleme sağlanamadığı ve uygulamada ciddi eksiklerin olduğu yönündedir. Kadının insan hakları derneği, namus adı altında işlenen suçlarda ve aile içi şiddetle halen "haksız tahrik" maddesinin kullanıldığına dikkat çekiyor. Ceza sistemi böyle çalıştığı sürece daha çok namus cinayeti işlenir,daha çok kızımız böcek ilacı içmeye zorlanıp intihar eder. Bu ülkede 50 milyona yakın kadın var,ancak sığınma evi sayısı 30. Devlet şimdi de sığınma evlerini yerel yönetimlere devretmeyi planlıyor. (Akşam - 09.03.2008)
Ayrıca böyle bir konunun bu sözlük içinde yaklaşık 2 sene önce başlığa sahip olması sevindiricidir.