--spoiler--
-bay rick bizimle bir şeyler içer mi?
-hayır, o asla müşterileriyle içmez.
-ama ben amsterdam'ın en büyük ikinci bankasının sahibiyim.
-amsterdam'ın en büyük bankasının sahibi şu anda bizde tatlı ustası olarak çalışıyor beyefendi...
--spoiler--
as time goes by kadar film icinde victor laszlo onderliginde rick in yerinde soylenen la marseillaise ile de anımsanan filmdir. fransızlar, bu sahnede sarki soyleyen almanların sesini milli marslrini soyleyerek bastirirlar.
1942 yılı yapımı siyah beyaz film. başlarda çok fazla tat vermez, olaylar biraz daha karıştı mı oturduğunuz yerde doğrulursunuz. çok fazla diyalog geçer. özellikle fransız, alman ve fas aksanlı ingilizceler duyulmaya değer. şampanyalar havada uçuşur. sanki bugünkü mad men böylesi bir senaryodan çıkmış gibi.
--spoiler--
filmdeki zenci piyanist, aile dostu görünümündeki Sam'de fenomen olmuştur resmen. hatta öyle kilit rollerde oynamıştır ki, bütün senaryonun üstüne kurulduğu mektup hikayesi, Sam'in piyanosundan çıkar, Rick'in yeri Sam'e kalır.
--spoiler--
"here's looking at you kid" repliğiyle akıllara kazınılacak tarihin en iyi filmlerinden birisi. amerikan film enstitüsü'nün en iyi senaryolar dalında birinci sıraya koyduğu film. izledikten sonra hep sigaramı kibritle yakarım, kimse humprey bogart kadar sigarayı karizma yakamaz tabi. ilginç bir anektot ise hugh hefner'ın en sevdiği filmdir kendileri.
mevzu bahis sevip de kavuşamamaksa -ki kızın sevgisi şüpheli- * birçok yeşilçam filmi daha duygulandırır insanı. casablanca güzel mi? güzel. ama yeşilçama gülenlerin bu filmi övmesi gerçekten komiktir. hakkını yemeyelim ''here's looking at you kid'' repliği akıllarda kalır olmuş.
fasın parisidir diyebiliriz.casablanca filmi ise izlediğim en güzel aşk filmidir.bu ne be böyle eski bir film kesin bok gibidir gibi bir önyargı taşırken film beni çok pis göt etmiş ve kendisine hayran bırakmıştır.