--spoiler--
Bir yarın düşleriz hep bir türlü bugüne kavuşamayan.
Bir zafer düşleriz hep aslında gerçekleşmesini istemediğimiz.
Yeni bir gün düşlerizyeni bir gün başlamışken bile.
Kavgalardan kaçarız uğruna dövüşmemiz gerekse de..
--spoiler--
tarihte ilk kez horatius'un bir dizesinde geçen özdeyişin, orijinal yazıdan "gününü gün et, anı yakala" gibi bir anlamı çıkarken, bazı küfürbazlar sanırım bundan rahatsız olmuş.
--spoiler--
Tu ne quaesieris, scire nefas, quem mihi, quem tibi finem di dederint, Leuconoe, nec Babylonios temptaris numeros. ut melius, quidquid erit, pati. seu pluris hiemes seu tribuit Iuppiter ultimam, quae nunc oppositis debilitat pumicibus mare Tyrrhenum: sapias, vina liques et spatio brevi spem longam reseces. dum loquimur, fugerit invida aetas: carpe diem, quam minimum credula postero
--spoiler--
anı yaşa değildir tam olarak. günü yakala lafından bunu mu anlıyorsunuz amına koduklarım. yaşadığın günün farkında ol anlamındadır. önüne gelen herkesle seviş demek de değildir.
Bir çeşit hayat felsefesidir. En kısa açıklaması 'Anı Yaşa' . Aynı zamanda aynı ismi kullanan bir yayınevi vardır ki kitapları 10-14 yaş grubu için eğlenceli sayılacak niteliktedir.
bugüne kadar hiç gerçekleştiremediğim daha doğrusu gerçekleştirmediğim hayat görüşüdür. hep bi plan hep bi program. carpe diem dediğin şey imkansız bi kere. bu durumda yaşasın ismail abi.
Henüz vakit varken tomurcukları topla. Bu duygunun Latince ifadesi, Carpe Diem. Ne demek olduğunu bilen var mı?
Meeks: Yaşadığın günü kavra.
Keating: Yaşadığın günü kavra! Henüz vakit varken tomurcukları topla. Yazar bunu neden yazmış?
Öğrenci: Acelesi var.
Keating:Bilemediniz. Ama önemli olan yarışmaktı. Çünkü hepimiz solucan yemi olacağız, arkadaşlar! Buna ister inanın, ister inanmayın, her birimiz bir gün nefes almayı kesecek ve öleceğiz. Şimdi öne doğru bir adım atın. Ve geçmişten gelen bu yüzleri biraz inceleyin. Onlara daha önce ciddi olarak bakmadınız. Sizden pek farklı değiller. Aynı saç modeli. Tıpkı sizler gibi hormonlara sahipler. Sizler gibi yenilmez hissediyorlar! Dünya onlar için bir istiridye. Çok büyük şeyler başaracaklarına inanıyorlar. Sizler gibi gözleri umutla dolu. Peki yapabileceklerini yapmak için yaşamaya acaba çok geç mi başladılar? Çünkü bu oğlanlar artık çiçeklere gübre oldu. Ama eğer dikkatle dinlerseniz size fısıldadıklarını duyarsınız. Yaklaşın. Dinleyin! Duyuyor musunuz? Carpe Carpe Carpe Diem Yaşadığınız günü kavrayın, çocuklar. Hayatınızı olağandışı yapın!
günlük yaşa gerisini salla diyenlerin asla anlayamadığı felsefe. bununla da kalmayıp bu mottoyu ergenler ile özleşleştiren mottonun yanından bile geçmemiştir.
ve sana söylüyorum. gidecek hiçbir yol yok. her şey bu anda. bütün varoluş, bu anda toplanmıştır. bu anın içine sığar. bütün varoluş, yaşadığın anda akmaktadır. hepsi bu.
Ölü Ozanlar Derneği filminde Profesör Keating'i canlandıran Robin Williams Carpe Diem'i öğrencilerine anlatmaya başlar. Der ki: "Hepimiz solucan yemi olacağız arkadaşlar! Buna ister inanın ister inanmayın ama bir gün hepimiz nefes almayı keserek öleceğiz." Sonra duvarda asılı olan, çok eskiden bu okulda okumuş öğrencilerin fotoğraflarını öğrencilerine gösterir. Ve sözlerine şöyle devam eder: "Hiç geçmişten gelen yüzleri incelediniz mi? Kimbilir kaç kere bu fotoğrafların önlerinden geçtiniz. Onlara daha önce ciddi olararak hiç bakmadınız. Onlar da sizler gibiydi. Aynı saç modeli. Tıpkı sizler gibi coşku doluydular. Sizler gibi kendilerini yenilmez hissediyorlardı. Sizler gibi hayata umut dolu bakıyorlar, çok büyük başarılara imza atacaklarını düşünüyorlardı. Peki onlar yapabileceklerini yapmak için çok mu geç kalmışlardı? Çünkü şu an hepsi çiçeklere gübre olmuş durumdalar. Biraz dikkatle dinlerseniz hepsi size "Carpe Diem" diye fısıldıyorlar." Çocuklar hep birlikte yaklaşır ve eğilirler duvardaki siyah beyaz fotoğraflara... işitmeye çalışırlar bir vakitler kendileri gibi capcanlı olup şimdi ölü olan fotoğraftaki öğrencilerin fısıltılarını... iyice kulak kesilirler.. Arkadan öğretmen fısıldar... "Yaşadığınız günü kavrayın çocuklar... Yaşadığınız günü olağandışı kılmaya çalışın..." Filmin bu sahnesi muhteşemdir.
gören de herkes, işi gücü bırakıp bungee jumping ya da yamaç paraşütü falan yapıyor, ferrari'sini satıp tibet'e yola çıkıyor, tüple dalış yapıp müren balıkları ile oynaşıyor zanneder.