dünün pişmanlıklarını unutup, yarının endişelerinden sıyrılarak yalnızca bugünü , şu an yaptığın şeyi düşünmeni ve buna odaklanmanı söyleyen hayat felsefesi. (bkz: ölü ozanlar derneği)
epikürizm felsefesinin merkezinde olan, "anı yaşamak" üzerine kurulmuş latince sözler. Pleiade adlı fransız şairler grubunun bir üyesi olan Ronsard'ın Helene ve Cassandre adlı iki aşkı için yazdığı şiirlerde de bu tema işlenir.
anlamı "anı yaşa" olan kelime bütününü evimin karşısındaki tekel bayinin ismi olarak gördüğüm ilk gün çok gülmüştüm. anı yaşa hacı, hele iç şimdi, sonra düşünürsün**
özellikle mine sotanın kitaplarının çok eğlenceli olduğu yayın evi. şöyle der: çünkü insana en çok kitap yakışıyor ve mürekkebin kuruduğu yerde kan akıyor.
pek az insanın yapabildiği davranıştır. "aramızda kaç kişi sahiden anı yaşayabiliyor?" diye düşündürür beni hep. hep başlarım "carpe diem ulan!" diye ya geçmiş alıp götürür, ya gelecek beni.
Anı yaşamaktır ancak anı yaşayanların an sayısı azalmaktadır. Liseliyse bu görüşe sahip kişiler genelde dersleri kötü olur.Anı batak oynayarak, int. cafede counter strike,NFS atarak yaşarlar. Sınav zamanı "Anına sıçayım" derler.
bu lafı söyleyen kızdan hayır gelmez bu lafı söyleyebilen hatun arsızdır,utanmazdır, hepsinden önemlisi yalan söylüyordur.geçmişi gitmedigi gibi kendini de iyice yok eder.
bir sabah bir bakmışsın evin başına yıkılmış
bir sabah bir bakmışsın sağlığın uçup gitmiş
bir sabah bir bakmışsın kapında inzibat "hadi ölmeye" diyor
bir sabah bir bakmışssın kimin var kimin yok hepsi gitmiş
o yüzden çok ciddiye almayın lütfen. aşklarınızı, ailenizi, dostluklarınızı her bokunuzu özenle ama deliler gibi ciddiye alarak yaşamayın. yarın ne getirecek hiç birimiz bilmiyoruz. akıllı olun yani. *
gören de herkes, işi gücü bırakıp bungee jumping ya da yamaç paraşütü falan yapıyor, ferrari'sini satıp tibet'e yola çıkıyor, tüple dalış yapıp müren balıkları ile oynaşıyor zanneder.
Ölü Ozanlar Derneği filminde Profesör Keating'i canlandıran Robin Williams Carpe Diem'i öğrencilerine anlatmaya başlar. Der ki: "Hepimiz solucan yemi olacağız arkadaşlar! Buna ister inanın ister inanmayın ama bir gün hepimiz nefes almayı keserek öleceğiz." Sonra duvarda asılı olan, çok eskiden bu okulda okumuş öğrencilerin fotoğraflarını öğrencilerine gösterir. Ve sözlerine şöyle devam eder: "Hiç geçmişten gelen yüzleri incelediniz mi? Kimbilir kaç kere bu fotoğrafların önlerinden geçtiniz. Onlara daha önce ciddi olararak hiç bakmadınız. Onlar da sizler gibiydi. Aynı saç modeli. Tıpkı sizler gibi coşku doluydular. Sizler gibi kendilerini yenilmez hissediyorlardı. Sizler gibi hayata umut dolu bakıyorlar, çok büyük başarılara imza atacaklarını düşünüyorlardı. Peki onlar yapabileceklerini yapmak için çok mu geç kalmışlardı? Çünkü şu an hepsi çiçeklere gübre olmuş durumdalar. Biraz dikkatle dinlerseniz hepsi size "Carpe Diem" diye fısıldıyorlar." Çocuklar hep birlikte yaklaşır ve eğilirler duvardaki siyah beyaz fotoğraflara... işitmeye çalışırlar bir vakitler kendileri gibi capcanlı olup şimdi ölü olan fotoğraftaki öğrencilerin fısıltılarını... iyice kulak kesilirler.. Arkadan öğretmen fısıldar... "Yaşadığınız günü kavrayın çocuklar... Yaşadığınız günü olağandışı kılmaya çalışın..." Filmin bu sahnesi muhteşemdir.