bugün * koreografi sırasında televizyonlara yansıyan o samimi, içten fair play bakışı ile tüm galatasaraylıların gönlünde sempati kazanmış teknik adam. takımını yendiğimiz için mutluyuz ama takımı kötü oyun oynamıyor bilsin.
27 ekim 2011 beşiktaş fenerbahçe maçı'nın 18 kişilik kadrosuna guti'yi almamış adam.
yav adamlığına, çalışkanlığına falan lafımız yok da, arkadaş fenerbahçe ile oynuyorsun. işler kötü gidemez mi? giderse kenarda bir jose maria gutierrez hernandez'in olsa fena mı olur? bir yerine mi batar? bu adam 30 dakika bile oynayacak durumda değil mi arkadaş?
kafayı yicem ya.
maç öncesinde beşiktaş yedek kulübesinin hemen yanında tayfur havutcuyu gördüğümde çok şaşırdım.
tayfur hoca dediysem, kendisi değil tabi ki maketi.
beşiktaş yönetimi yine kendi aklınca jest yapmış, sözde ihmal ediliyor diye yazılan tayfur hocaya sahip çıkmış?
tayfur havutcunun gerçek ebatlarda bir maketi, aynı canlı gibi, ne yalan söyleyeyim irkildim.
tamam tayfur hocaya inancım her beşiktaşlı gibi tam. bu takımın gerçek hocası da o, kabul ama bu kadarı biraz fazla.
her kötü sonucun ardından yerle bir edilen ve bu takımın teknik direktörü olarak kabul edilmeyen, dışlanan, her fırsatta ezilen bir insan var hemen o maketin yanında. o da, carlos hoca!
karşıdan baktığınızda hangisi canlı hangisi maket anlaşılmıyor aslında.
yanına yaklaştığınızda hangisi bu takımın başında hangisi tutuklu o da çok belli değil bana kalırsa.
tayfur havutcu, serdal adalı, ahmet ateş. birinin diğerinden farkı mı var yoksa? tayfur beşiktaşın çocuğu da diğerleri üvey evlat mı oluyor bu durumda?
ya serdal adalı? onun maketi nereye asılacak statda? sahi ahmet ateş nerede duruyordu maçlarda?
o vakit şeref tribününe de bir serdal adalı heykeli koysaydınız ya?
tayfur hocanın maketini kulübeye dikenler carvalhali görmezden geldiler. o ses çıkarmıyor. hatta yanında durup poz veriyor. ama yüzü gülmüyor.
carvalhal her şeyi aşmış bir hoca kompleksleri, ihtirasları yok. aslına bakarsanız kaybedecek de bir şeyi de yok.
hocalığı bir tarafa, o bu dünya da yaşanabilecek her türlü acıyı yüreğine gömmüş bir baba.
iki evladını bir trafik kazasında kaybetmiş.
bir oğlu olay yerinde ölürken diğeri hastanede kollarının arasında can vermiş. canı çok acımış, nasır bağlamış. bir ara her şey den vaz geçmeyi istemiş ama pes etmemiş. ölmenin kolay olduğu bir zamanda yeniden doğmayı seçmiş. iki çocuğunun acısını yüreğine gömüp beşiktaşa gelmiş ve bu anlattığım hikayeyi de takımla yaptığı ilk toplantıda futbolcularına kendisi anlatıp yardım istemiş. bana yeniden yaşama şansı verin. ben buraya ölmeyi reddederek geldim.
beni üzen, o yokmuş gibi davranmak, her başarısızlıkta acımasız eleştiriler yapıp en ufak başarıda başkasının adını haykırmak.
sahi sen kimsin carvalhal? neden geldin istanbula? burası senin yeniden doğacağın yer değil anlayamadın mı hala?
mağlup bitirilen bir maçın ikinci yarısında rüştünün de takım arkadaşlarına seni göstererek isyan ettiği gibi. şu adamın hırsının yarısı bizde olsa kazanılmadık kupa kalmaz ortalıkta!
senin yeniden var olma savaşı verdiğin bu takımda, yürümekten aciz yıldızlarla gökyüzüne uzanamazsın hoca!
senin yaşam mücadelesi olarak gördüğün bu takımda ruhunu teslim etmiş futbolcular olursa, yeniden doğmak imkansız bu topraklarda.
hani bir sabah metrise gidip tayfur hocaya anlattın ya bu takım senin takımın, başarılı olursam bu senin başarın ama başaramazsam tüm suçlu ben olacağım
kendi tabirinle ikinci hayatında, ikinci bir şansın olmayacak bu takımda. adın, yangın da en son kurtarılacakların arasında.
unutma sen bu takımın emanetçisisin. var ile yok arasında.
beşiktaşta ki geleceğini bilmem ama bundan sonra ki hayatında yüzün her golden sonra ki gibi gülsün.
sonuç ne olursa olsun, sen emanetine asla ihanet etmedin.
ve tüm bunları kazandığın bir maç sonrası bilmeni istedim.
sen belki çocuklarını kaybettin ama şimdiden beşiktaş'ın çocuğu olmayı hakkettin.
selam sana carlos hoca. tüm kaybettiklerin adına...
lucescu sonrası beşiktaş teknik direktörlerini incelediğimizde;
del bosque: o kadar adamı da varken ibrahim toraman'dan önlibero yaratmaya çalıştı. cordoba'yı takımdan uzaklaştırıp ramazan kurşunlu'ya kaleyi verdi. juanfran faciasına yol açtı. kaliteli diyebileceğimiz tümer ve ahmed hassan'ı hep kenarda tuttu, genelde ilk 11 çıkarmadı. bu adamın 70den sonra yaptığı değişiklikler skoru da değiştiriyordu, yani oyuna güzel de müdahale ediyordu. kovuldu.
rıza çalımbay: 2005 yılında hala liberolu 3lü savunma oynatıyordu. ailton ile yıldızı barışmadı. transfer konusunda özel isteği youla idi (!) vizyonunu veysel cihan transferine onay vererek ortaya koymuş, genelde veysel'i oynatıp ahmet dursun'u yedek bırakmıştı. pek çok mağlubiyetten sonra futbolcularda suç bulup basın önünde topu onlara atmıştı. sol beki çağdaş atan'dı. iyi bir insan olabilir, ama iyi bir hoca değildi. hala değil. istifa edip üzerine tazminat istedi, gidişi olaylı oldu.
jean tigana: sol bekte baki mercimek'i oynatma fikrinin yaratıcısıdır, bu yönüyle bile takdiri hak eder. bir röportajında fahri tatan'ı kısa boylu olduğu için önliberoda oynatmadığını söylemiş, ardından o mevkiye sırf uzun boylu diye serdar kurtuluş'u devşirmiştir. hakkını yemeyelim, serdar'dan da verimi almıştır. bunu yaparken önlibero özellikli koray avcı'yı stoper ibrahim toraman'ı ise sağ bek oynatmıştır. sağ beki ön libero, önliberoyu stoper, stoperi sağ beki oynatması normal bir şeyse bilemem tabi. takımı gençleştirmeye uğraşmış, tazminat istemeden istifasını vermiştir. defans kurgusundaki abuklukları dışında çok da kötü işler yapmamıştır. ibrahim akın ve burak yılmaz'ın keyfi gelmiş olsa daha başarılı olabilirdi de. fenerbahçe derbisine kadar takımı potada tutmuştu da. ayrıca transferlere de pek para harcadığı söylenemez. iyi adamdı.
ertuğrul sağlam: 32 yaşındaki diatta'yı getirdiğinde herkes bizi konuşacak demişti, evet tüm uefa bizi konuştu hakan, diatta ve diğer arkadaşlar sağolsun. federico higuain'i de youtube videosundan beğenip almıştı. tigana ile çıkış yapan serdar kurtuluş'u pek kullanmadı. metalist kharkiv'den yediği 4 golü kısmetsizlik olarak tanımladı. nobre ile sözleşme de onun döneminde uzatıldı. aydın karabulut'u bitirdi. baki'den medet ummaya devam etti. liverpool'dan 8 gol yedi. adam gibi adamdı, kulübün kendisi görevdeyken başka hocayla görüşmesine tavrını koydu, istifa etti.
mustafa denizli: zaten türk futbol camiası tarafından tam anlaşılamamış bir adam kendisi. sezonun yarısında geldiği takımı şampiyon yaptı. bu takımdan cisse'nin gidişine izin verdi; o cisse dün marsilya ile inter'i eledi bu arada. batuhan karadeniz'i takıma monte edemedi diye çok eleştirildi. bugün görüyoruz ki kim olsa edemezmiş. 10.5 numara sevdası kulübe milyonlarca euroya maloldu. asıl beter olay ise tüm sezon ibrahim kaş'ı sağ bek olarak izlemekti. tongaya düşürüldü, görevden ayrıldı.
bernd schuster: geçimsiz bir insandı ancak göze hoş gelen futbol oynatıyordu. ama ofansif oyununa da bok atanlar çıkmakta gecikmedi. bu işin ortası yok, bu ülkede ya korkak oynatıyorsundur ya da defans yapmayı bilmiyorsundur futbol ulemalarına göre. sezon içinde aurelio tercihinden vazgeçmemesi nedeniyle çokça tepkiler aldı. ligin ikinci yarısında sık sık nobre'yi orta sahada oynattı. fatih tekke' yi doğru düzgün maça çıkarmadan yolladı. geçtiğimiz sezonun yıldızı ferrari'nin biletini daha geldiğinde kesmişti zaten, denize düştüğünde ferrari'ye sarılmaya kalkınca da ağır bir ders aldı; biz de aldık tabi. hakan arıkan'ı sık sık geri kazanmaya çalışıp daha beter hale getirdi. ligin 2. yarısında hilbert'e sağ bekte neredeyse hiç forma vermedi, bunda yabancı sınırının etkisi olsa da 5 yabancılı çıkılan maçlarda da hilbert kenarda idi. fernandes'i keşfettiğinde sezon bitmek üzereydi. zaten hemen akabinde istifası geldi.
bugün ise başımızda iyisiyle kötüsüyle carlos var. kimileri gönderilmesinden yana kimileri kalmasından. geçmiş tecrübeler gösteriyor ki derhal gitmeli; bizi ondan daha çok memnun edecek hocayı buluruz anında. kesin buluruz.
eğer ki carvalhal bugünlerde bu takımdan ayrılırsa herkes biliyor ki 4-5 yıl içinde en az bir kez daha geri gelecek. zira biz bu kafayla baltayı taşa vurmaya devam edeceğiz.
bu adamı seviyorum. maç sonuçları o kadar önemli değil. şu ettiği laflara bakarmısınız;
--spoiler--
"Dışarıdan gelmiş yabancı biri olarak bu tür şeyleri söylemek zor ama ben görüyorum ki Türkler gerçekten ülkeleriyle gurur duyuyorlar. Karşıt gösterileri, protestoları ve tepkileri görüyorum, bu bir ülkenin bütünlüğü için çok önemli. Türk bayrağı ve Türk vatanı daima olacaktır. Belki biz kendi ülkemizde böyle şeyler yaşamıyoruz bu birlikle bu vatan ve bayrak sonsuza kadar yaşayacaktır. Ben bu açıdan duruşları için Türk milletini tebrik ediyorum" dedi.
Hem teknik bilgisiyle, hem mütevaziliği ve sempatikliğiyle, hem eleştirilere kulak veren ama demoralize olmayacak kadar profesyonel duruşuyla, başarılı bir adamdır. Tayfur tabii ki dönmüştür, olacaktır, olmalıdır ama, Carlos Carvalhal mutlaka bu takımda kalmalıdır. Başarıya aç, hırslı, kariyerinin başlarında genç bir teknik adam istiyorduk yıllardır. Bu standartlara Tayfur'da uyuyor tabii ki, ama sanki kulübede Tayfur daha gergin ve işini şansa bırakmış hissi uyandırdı bende hep. Bu adamın gol sevincine, üzülmesine, bir ortasaha oyuncusu gibi kenardan oyuna dahil oluşuna hayran kaldım. Alın size Guti'siz, alın size Fernandes'siz, alın size Quaresma'sız takım çıkardı ve takım oyunu oynattı başarıyla. Ve ortada hala hem Avrupa'da hem Süper Lig'de iddası devam eden bir Beşiktaş var. Kim ne derse desin bu adam bence başarılı ve Tayfur'un şimdi yada sezzon sonu-başı gelirse, herşeyin tekrar değişeceği olasılığı beni endişeye itiyor. Her sezon yeniden yeniden yaşamak istemiyoruz. Tayfur gelecekse de bu adam yanında olmalı. Ama beraber başarının ikisine de yetmesi, hangisinin ne kadarını sahiplenip kendine yettirebilmesi oluşabilecek sorunlar ve gerçekten zor görünüyor. Başka yerde bu kadar imkanı ona verirler mi, o bu kadar büyük bir kulüp bulabilir mi bilemiyorum ama, nerede olursa olsun başarılı olmayı hakettiğini düşünüyorum bu adamın. Bu akşam, "Beşiktaş'ın çocuğu Tayfur Havutçu" tamam da, taraftarın bir an kendine gelip bu adama teşekkür etmesi ve bağırlarına basması gereklidir. O herkese gereken saygıyı, ilgiyi ve övgüyü fazlasıyla gösterdi. Veda yazısı gibi olmuş ama alışmıştık kendisine, A2 biraz burukluk yaşatacak. Neyse, velhasılıkelam adamdır ve saygı duyuyoruz.