Ülkede "yıldız isim" üzerine kurulu bir düzen yok mu? Türk futbol izleyicisi, medyası ve takımları ne olursa olsun belirli bir olgunluğa erişmekte zorlanmıyor mu? O profesyonel ve sabırlı eşiğin ötesine geçebiliyor muyuz? Hayır? Anlık başarılar bizim için 10 senelik başarılara tekabul etmiyor mu? Ediyor. O zaman tutup da kendi sistemleri olan başarılı adamlar getirdiğimizde bu sistemler işimize gelmeyince bu teknik direktörleri anında tu kaka etmiyor muyuz? Ediyoruz. Peki Türk futbolu zihniyet olarak adam olacak mı? Kısa süre için hayır. iman gücüyle ve jenerasyon gazlarıyla ekip ruhunu yaşatabildiğimiz ama aslında taktiksel açıdan çok da başarılı olmayan arada tek tük çıkan üçüncülükler, beşincilikler bir daha asla tekrarı olmayan şeyler değil mi? Belirli bir başarı seviyesi yakalayıp devamını getirebiliyor muyuz? Hayır. O zaman böyle adamlar gelip de sürece, seyirciye ve kulüplerin asıl beklentilerine karşı günü kurtaracak adamlar olduğu için maalesef vizyonsuz ama Türk futbolu için doğru seçimlerdir. iyi adam getirdiğin zaman sistemine laf edip kendimizden uzaklaştırıyoruz. Bir de dünya kadar borçlanıyoruz. Boşver, böyle vizyonsuz, taktiksel açıdan çok şey vermeyen ama iman gücüne hitap eden adamlar gelsin. Gaz verebilecek her türlü adam bu ülkenin futbol anlayışına uygundur. Bak ne güzel 4-3-3 oynatacağım demiş. Oooh, kebap. 4-3-3 demek çok adamla hücum demek, boşver altbaşlıkları, ilerde 3 tane adam düz mantıkla bizim seyircimizin işine gelen hücum futbolu demektir. Böyle dangozuz özümüzde, o yüzden bize müstehak. Ha, öbür yandan Tayfur'dan bir Aykut yaratma gazımız vardı, sönmesi iyi oldu. Aykut nerde, Tayfur nerde. Carvalhal'dan bir Aykut yaratabilsek daha iyi olur, en azından tecrübe farkı var.
portekizli yazar nuno luiz türk medyası için carvalhal'i değerlendirmiş:
"carlos carvalhal, futbola bilimsel bakan bir teknik adamdır. sürekli okur, sürekli araştırır. sistem delisidir. i̇şini ciddiye alır.
leixoes kulübu ile yaptıkları ortadadır. portekz'de halen o mucizeyi konuşurlar. i̇şine küsmeden, kimse ile tartışmadan, sadece işine bakar. oyuncuları ile iyi ilişkiler kurar. sporting lisbon'da başarılı olamadı denilebilir, ancak carvalhal'ın bu kulübe geldiği döneme iyi bakmak gerek. sporting, tarihinin en kötü günlerini yaşıyordu. her ağızdan bir laf çıkıyordu. yönetim bölünmüştü. ayrılmaktan başka çaresi kalmamıştı. yoksa carlos aynen leixoes'da olduğu gibi sporting'de de büyük başarılar elde edebilirdi.
beşiktaş'a gelince... başarılı olur mu derseniz, "evet" yanıtını veririm. nasıl bir sözleşme yaptıklarını bilmiyorum, ancak bize gelen bilgilere göre uzun dönem kalacak. henüz genç ve hırslı...
takıma baktığımızda portekiz ağırlıklı bir yapı dikkat çekiyor. türk ve diğer yabancılar da oldukça kaliteli... carlos'un tam istediği bir ortam. bu kadro ile beşiktaş'ta kariyeri açısından da yeni bir dönem açabilir. portekiz'de bulamadığı ortamı beşiktaş'ta bulacak gibi görünüyor. bu durumun bilincinde olduğunu düşünüyorum. i̇yi insan ilişkileri, üst duzeydeki entelektuel futbol kültürü ve bilgisi, sabrı ve genç yapısı beşiktaş'ı başarıyı götürecektir. beşiktaş, carvalhal ile isabetli bir seçim yapmıştır."
idmanlarda türkçe konuşmaya başlamış teknik direktör.
kimisinin bunu yapması 3 senesini alıyor. demek ki işine önem veren, istekli bir adam.
dilerim yeteneği de vardır bu iş için de, tayfur gelene kadar iyi idare eder takımı.
sürekli metristekileri ziyaret isteğini tekrarlayan beşiktaş'ın şimdiki teknik direktörü.
hocalığını bilmem ama sanırım kendisi iyi bir insan. en azından bu bile güzel benim için.
ilk geldiğinde aldığı abartılmış eleştirilere ve yakıştırılan kötü sıfatlara rağmen, tuhaf şekilde güvendiğim adam. schuster'e ya da mustafa denizli'ye güvendiğimden çok daha fazla güveniyorum bu adama mesela. en azından futbolcular arasında adaletli olacağını, ayrım yapmayacağını düşünüyorum. ayrıca tayfur hoca'yı sürekli ziyaret etmek istemesi, kazandığı maçı tayfur'a armağan etmesi falan, güzel şeyler bunlar. türkçe'ye de hevesliymiş duyduğuma göre. kampta futbolcuları tek tek odalarına gidip türkçe 'günaydın' diyerek uyandırmış. umarım kendisi, çıkınca tayfur hoca'nın yardımcılığı görevini de üstlenir. garip bir şekilde kanım ısındı bu adama.
not: en kısa zamanda da rüştü'den vazgeçip, cenk'e şans vermeye başlamalı.
uefa ön eleme maçında oldukça heyecanlı görünen teknik adam. sevindirici bişey bu, çünkü kulübede put gibi oturan bir hoca ne taraftarı ne futbolcuları mutlu ediyor.
ya bir sahtelik ya da bir sinsilik var bu adamda. kendisinden toy bir hoca olan tayfur havutçu'nun altında çalışmayı kabul etmesi bir yana ziyaretine gidip duygusal anlar yaşaması gerçekten ucuz türk drama dizileri gibidir. eğer havutçu hapiste diye de böyle prim yapmaya çalışıyorsa gerçekten o da sinsi bir hareket.
artık futbol konuşacak programında çözümlediğim kadarıyla portekiz'in şenol güneş'i ayarında bir adam. terim gibi değil de biraz pasif ama tatlı. adının telaffuzu konusuna verdiği yanıt da güzeldi;