filmden maksimum zevk almak ve sıkılmadan izlemek için öncelikle in cold blood'ı okumak daha sonra 1967 yapımı filmini izlemek şarttır. daha da bokunu çıkarmak isteyenler harper lee'nin filmde de sürekli bahsedilen to kill a mocking bird'ini okuyup, izleyebilirler. filmde insanı etkileyen sahnelerden birisi truman capote'nin kitabını yazma sürecinde perry smith'le olan gelgitli ilişkisidir. katillerden richard hickock üzerinde ise pek durulmamış. sonuç olarak başarılı ve şimdiden klasik sayılabilecek bir film.
Gerald Clarke'in yazdigi kitaptan sinemaya uyarlanmis Bennett Miller tarafindan yönetilmis 2005 yapimi sinema filmi. güzel bir film, ilginc bir hikayesi var. capote'nin yazarlikta cigir acan in cold blood kitabinin hikayesini anlatiyor. philip seymour hoffman'in oyunculugu asmis, fiziksel olarak harcadigi cabayi takdir ettim.*
Taninmis yazar Truman Capote, bir gün New York Times'in arka sayfasinda bir haber okur. Kansas'in bir kasabasinda varlikli bir ciftci ailesi öldürülmüstür. Bu alisilmis gibi görünen haber Capote'nin dikkatini ceker, zira Capote, gercek bir hikayenin de dogru yazar tarafindan en az kurgulanmis bir hikaye kadar iyi romanlastirilabilecegine inaniyordur. Bu hikayenin pesine düsen Capote, olayi arastirmaya baslar, kisa zamanda kasaba halki tarafindan da benimsenir ve olaydan kisa bir süre sonra yakalanip idama mahkum edilen katillerle de samimi arkadas olur.
Her ne kadar Capote, romani icin malzeme arayisinda olsa da, zaman icerisinde mahkumlarla yakinlasir ve bu yasadiklari bundan sonraki hayatini cok büyük sekilde etkileyecektir.
Philip Seymour Hoffman'in oyunculuk dersi verdigi, son yillarin en iyi performansini sergiledigi basarili bir film. kansas eyaletindeki kucuk, muhafazakar bir kasabanin ve burada islenen vahsi cinayetin kasaba halki uzerindeki etkilerinin ekrana yansitilmasi cok basarili. karakterlerin gizemli kisilikleri ve gecmisleri (muzigin de yardimiyla) filme mistik bir hava katiyor.
Ağır,ciddi ve hikayeden ziyade karakterler ve kendileriyle olan hesaplaşmalarının üzerinden giden bir film.Açıkçası filmi Philip Seymour Hoffman almış tek başına götürmüş zaten bu adam hangi rolde oynadıysa hepsinin hakkını verdi,eğer bu adamın ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu görmek istiyorsanız Boogie Nights,The Master ve bu filmi izleyin ve ne kadar yetenekli bir oyuncuydu onu görmüş olursunuz.Filme gelirsek film baştan sona ağır bir tempoda ilerliyor,hatta nerdeyse hiç böyle heyecanlanarak izlediğim bir sahne hatırlamıyorum ama filmin en güzel yanlarından biri de her ne kadar ağır olsa bile merakla kendini sonuna kadar izletmesi,aynı Truman Capote gibi izlerken ben de bu hikayenin sonunun nasıl biteceğini merak ettim ve açıkçası filmin sonu biraz hayal kırıklığı oldu,ben şaşırtıcı bir son bekliyordum,ama tabi gerçek bir hikayeden esinlenildiği için de filmin sonu şöyle olsaydı diyemiyor insan.Her ne kadar ağır ve ciddi olsa bile Philip Seymour Hoffman'ın ses tonu ve zaman zaman anlattığı hikayeler sayesinde filmin o ciddi havası bozularak insanda tebessüm oluşmasını sağlıyor.Filmde genel olarak hem Truman Capote hem de arkadaş olduğu katilin kendileriyle olan hesaplaşmaları işleniyor,ayrıca Capote karakterinin ben gerçekten iyi mi yoksa kendini düşünen iki yüzlü bir egoist mi olduğunu tam çözemedim çünkü sanki Capote'nin gerçek anlamda iki yüzü varmış gibi,bazen naif hassas bazen de egoist ve bencil davranışları var filmde.Film soundtrack bakımından başarısız.Son olarak ben filmi beğendim diyebilirim,bana kalırsa bir başyapıt değil fakat Philip Seymour Hoffman için bile izlenebilir.
bu filmden sonra philip seymour hoffman krallığını ilan etse biat ederim, peygamberliğini ilan etse itaat ederim o kadar net. truman capote'nin canlandırılması en zor yönünün sesi olduğunu düşünmüştüm zira nezleli,tuhaf bir konuşması olduğunu okumuştum fakat hoffman hakkıyla üstesinden gelmiştir.
çok ağır ilerleyen bir filmdir. normalde alışkın olduğumuz şeyi bekliyoruz filmden, bir "sürpriz", ama film bunu bize vermiyor. film tamamen hoffman ın üzerine kurulmuş zaten oscarı da aldı. iyi bir oyunculuk izlemek için izlenesidir.
Yazar truman capote'un, kitabı in cold blood'ı yazarken görüştüğü iki katilden biriyle yakınlaşmasını anlatan 2005 yapımı film.
Bu filmden bir sene sonrası her nedendir anlamadım aynı senaryo ama farklı ünlüller ile Infamous adıyla çekilmiş; onu izledikten bir iki hafta sonra Capote'u izleyince biraz da garipsedim doğrusu, dejavu gibi bir şey oldu. iyi bir öykü, oyuncu performansları ve işleniş, sonuna kadar sizinde çözmeye dahil olduğunuz olaylar zinciri ve iyi bir final. Capote yada Infamous hangisini izlerseniz izleyin sıkılmayacaksınız.